10

498 41 12
                                    

Beynimde yankılanan milyon cümleyi serbest bırakmak istercesine pencereyi açtım. Mektup beni sarsmıştı. Aral'la bir geçmişim vardı ve ben hatırlamıyordum ben Aral'a aşıktım abim ise Melis'e Melis kimdi peki? Alaz geçen gün dışarı çıktığımızda Aral'a Alaz demişlerdi. Aral'la Alaz aynı kişi miydi? Aynı kişi değil miydi? Önümde büyük bir yapboz vardı parçaları ise beynim farklı köşelerindeydi. Peki ben bu yapbozu birleştirebilecek miydim?

'He Lavin aynen aynen.' 'Nazmiye sus artık.'

Aslında Nazmiye komik bir insan değildi. Beynim ikiye bölünmüştü bir tarafını bu aptal ses yönlendirirken bir tarafı tamamen bana aitti. Ben bunu komedi filmine çevirmiş olsam da ciddi bir hastalığım vardı. Ben ne yapmıştım? Çok küçükken annemin beni belli bir süre gözetim altında tutuğunu hatırlıyordum bir arkadaşımı yaralamıştım ama nasıl olmuştu? Hiçbir şekilde hatırlamıyordum. Hastalıklı tarafım beni ele geçirdiğinde ne yapacağımı bir türlü kestiremiyorduk. Ruhum bölünmüştü, beynim bölünmüştü, ailem bölünmüştü, hayatım bölünmüştü ben yarımdım.

 Hayatım boyunca bir şeyler her zaman eksikti. On dört yaşımda darbe olmuştu ve hayatım o günden sonra başlamıştı. Sahi ben nasıl bir çocuktum? İyi bir çocukluk mu geçirmiştim? Kötü bir çocukluk mu? Bunlar hep eksikti hiçbirini hatırlamıyordum "Allah kahretsin." diye mırıldandım. Yer altındaydık ama yağmur yağıyordu. Tavana monte edilmiş sistemler yüzünden yağan yağmur temizliyor yer altına sunuyordu. İnsanların hiçbir şeyden mahrum kalmaması için büyük ve yoğun bir caba vardı. Bugün günlerden neydi sahi bunu bile bilmiyordum.

Ben kimdim şöminenin sesi beni kendime getirirken camın önünden yavaşça kalktım gözlerim ağlamaktan şişmişti. Ben neden ağlamıştım bazen saçmalıyordum beynim bana küçük oyunlar oynuyordu anılarımı siliyor yenilerini ekliyordu. En son küçük bir kız çocuğu hatırlıyordum çocukluğuma dair hep yanımda olan emindim yanımıza gelen birde erkek çocuk vardı elimi kesmiştim yaramı sarmıştı ama annem o zaman diliminde Amerika'da olduğumuzu iddia ediyordu. Oradan Londra'ya geçmiştik ne kadar inandırıcı gelmese de fotoğraflarımız vardı.

Peki biz Aral'la nasıl tanışmıştık? Biz neredeydik Amerika, Londra, Paris, Türkiye yoksa gittiğimiz bir seyehatta olan eski bir arkadaşlık o Lavin ben miydim? 'Sadece kafanda kuruyorsun saçmalama Lavin.' yeter artık kafamdaki ses ciddiydi artık komik gelmiyordu kapının kapanma sesiyle yatağıma oturdum büyük ihtimale Aral gelmişti ona sormalı mıydım? O notu ya ben yazmamışsam kendimi kandırmayı bırakmalıydım o notu ben yazmıştım. Annem doktordu abim vardı o kız çocuğu tıpatıp bendim ve Nazmiye vardı bu gerçekten kaçamazdım.

 Aral bana öfkeliydi ama bir yandan da beni çok seviyordu. "Lavin." kapıdan gelen sesle doğruldum kapıyı açmıştı "Ya müsait olmasaydım aptal adam ne yapıyorsun?" sesi durgundu onumda gözleri şişmişti sarhoş gibiydi yanıma gelip yavaşça yatağa oturdu yeşil gözleri kızarmıştı Aral ağlıyor muydu? "Sana geldim." diye fısıldadı "Binlerce kez geldim  kapın kırıktı duvarların birbirine çok yakındı." gözünün içine baktım  "Bir şeyler söyledin yalandı ne söylersen söyle sana güveneceğim ortadaydı gitmekten bahsettin." duraklamıştı sanki bir şeyleri anlamamı bekler gibi "Gitmekten bahsettin." diye fısıldadı tekrar acı bir ses tonuyla.

"Aklım almadı duran bu kadar yalanın içinde tek gerçek sen olabilirdin. Aklım durur mu başımda? Kalmadı Lavin kalamadı o küçücük yaşımda sana kıyafetler bakmıştım, yemekler bakmıştım, denizler bakmıştım, fallar bakmıştım, senin gözlerinle aynalara bakmıştım sen benim babaannemin başörtüsüne yapışık sakızdın, sen benim alışveriş yapmadığım halde selam verdiğim bakkal amcaydın, sen çaldığım ilk yüzüktün, kırdığım ilk bardaktın, takımı bozduğum için annemden yediğim ilk dayaktın, sen doksan birinci dakikada yediğim golden kendimden gizli gizli içtiğim biraydın sigaraları yarım attığım sokaktın, korktuğum kırmızı arabaydın  takip ettiğine inandığım sestin bir cenaze evindeki kalabalık bir mezardaki yalnızlıktın sana geldim Lavin binlerce kez kalbim kırıktı kalbin kırıktı ben yarımdım sen yarımdın sonra anladım herkes yarımmış hayatta Lavin herkesi yarımız olarak görüyorduk ama kalbin çıkıntısı varmış biz olmadık zorladıkça kırıldık Lavin." gözyaşlarım akarken karşımdaki adamı tanıyamıyordum.

 bu kimdi bana vuran adam mıydı? Kadınlara değer veren adam mıydı? Abimi öldüren adam mıydı? Babasından dayak yiyip saklanan adam mıydı? Kimdi Aral? "Kimsin Aral ben seni neden tanıyorum ben seni neden tanımıyorum?" her cümlemi dikkatle seçen ben neden kekeliyorum "Ben bugün bir şey yaptım." sesi vicdan azabı çekiyor gibi çıkmıştı "Ne yaptın?" diye sordum korkuyla. "Ben bugün birini öldürdüm." kanım çekilmişti evet o bir teröristi ama açık açık söylüyordu. "Bugün neden yağmur yağdı biliyor musun Lavin?" sesi küçük bir çocuk gibi çıkmıştı. "Bu gün on yedi kasım." diye fısıldadı tepkisizliğim onu kızdırmıştı "Bugün neden yağmur yağdı biliyor musun Lavin?" diye tekrar etti bağırarak neden korkuyordum karşımda delirmiş bir adam vardı.

Eklemlerindeki yaraları yeni fark etmiştim "Günahlardan arınmak için yağmur bizi günahlarımızdan arındırsın diye yağdı bugün sen çıktın mı dışarı bugün?" "Hayır." dedim korkuyla, gözleri sinirle parladı kolumu sıkıca tutuğunda gözlerim şaşkınlıkla aralandı. "Nereye." delirmiş gibiydi yataktan hızla kalkıp kapıyı açtı büyük dairedeki sessizlik korkutucuydu. Odamın girişindeki merdivenden inerken gök gürültüsü beni şaşırtmıştı nasıl bu kadar profesyonel olabilirlerdi? Alt tarafı bir yağmurdu eli kolumdaydı beni çekiştirerek indirdiği merdivenlerden çıkan sesler evde yankılanıyor korkunç sessizlik biraz daha büyüyordu. Fortmantoda duran ayakkabılarımı alacağım sırada beni kendine çekti "Ne yapıyorsun giyme ayakkabılarını." "Giymem gerek dışarı çıkacağız." "Giymiyceksin dedim Lavin! Sen kıt mısın?" bağırıyordu birçok defa bağırmıştı ama neden berbat hissediyordum sanki benden hesap soruyordu ben ona ne yapmıştım bir şey demeden kolumu çekim ben önde o arkada duruyordu asansör bindiğimizde kendine gelmiş gibi şaşkınca baktı ne oldu diye sordum çekingen bir sesle "Silah." dedi korkuyla "O gelmiş." diye fısıldadı "Onlar gelmiş." son duyduğum dışarıdan gelen çığlık sesleriydi.

Baskın yediler bunlarda ya sizce kim geldi

Akrep KralWhere stories live. Discover now