Sahne Arkası

2 0 0
                                    

"İdil siktirtme ayakkabını, karar ver giy birini de çıkalım! Bak yetişemeyeceğiz sonra. Bak şu siyah güzel!" derken solumda duran siyah topukluyu gösterdi Eylül. Yüzümü buruşturup "Onun topuğu çok ince, nasıl dans edeceğim?" diye sızlandım. En az üç ay önce biletini alıp iple çektiğimiz konserin başlamasına bir satten az kalmıştı ve biz daha evden çıkamamıştık. Benim yüzümden. "Efe Vurdum'un dibine gireceğiz kızım. En önden bilet aldık. Ve zamanında orada olmazsak yerimizi verecekler. Sen gel ya da gelme ben çıkıyorum." Anında toparlandım ve bana Eylül'ün gösterdiği o siyah topukluyu alıp hemen giyiverdim. "Ha şöyle. Gerizekalı." diye homurdanarak çıkan Eylül'ü çantamı kapıp takip ettim.

Yaklaşık yirmi dakika sonra konser alanına vardığımızda söve söve sıraya girmiştim. "Elbise tırmanıp duruyor, topuklar da çok ince düşeceğim! Biraz daha fırsat tanısaydın hoşuma gidecek şeyler giyebilirdim!" diye çemkirdim Eylül'e. "Mal, elbiseyi iki ay önce hazırlayıp köşeye koyan sendin. Ben mi dedim giy diye? Seçmeseydin onu. Ayrıca elbiseye gösterdiğin özeni ayakkabıya da gösterseydin böyle olmazdı." Göz devirip çantamdan telefonumu çıkardım. Saat 21.17'ydi. konsere on üç dakika kalmıştı.. 

Beş dakika sonra sıra bize geldiğinde biletlerimizi, iki de bir bizi süzen güvenliğe gösterip koştur koştur yerimizin olduğu alana geçtik. Milleti ittire kaktıra, VIP bölümdeki boş bir yere yerleştiğimizde rahat bir soluk alıp birbirimize gülümsedik. "Başardık." dedim Eylül'ün omzuna yumuşak bir şekilde vurarak. O sırada gelen anons ise heyecanıma heyecan kattı. "Sevgili konser severler, hepiniz Efe Vurdum konserine hoş geldiniz! Sahnemizin sponsoru Efe Bey'e teşekkürlerimizi sunar, size onu takdim etmekten onur duyarız. Ve, Efe Vurdum!" diyen anons sesinden sonra bir anda ışıklar değişip kıpkırmızı bir hâl almıştı. Herkes çığlık atmaya başladığında ben de heyecanla kahkaha atıp zıplayama başladım. Eylül'de bas bas bağırıyordu yanımda. Sahnenin en köşesinden koşarak sahneye giren Efe, herkesin çığlıklarını kat kat artırdığında, ben de elimi kolumu sallamaya başladım. Adam gelip resmen dibimizde durup herkesi selamlarken, adam iki adım daha atsa belki de ona dokunabileceğimi düşünerek çığlık atıyordum. Bu adama iki yıldır hayrandım! "Gençler, hepiniz konserime hoş geldiniz. Bugün bize bu ortamı sağladıkları için CMS Organizasyon'a çok teşekkür ederim!" durup etrafı inceledi ve "Bugün kalabalığız bakıyorum da! O zaman sizi de çok bekletmeden yeni albümden bir şeyler çalarak başlayalım." dedi. Biraz daha geriye gidip sahneyi ortaladığında, yemeği elinden alınmış kedi gibi bakıyordum. Neden uzaklaştı ki yani?

Aradan bir saat geçti. Dans ederken çok kez bileğimi burktum topuklulardan dolayı ama zıplamaya devam ettim. Eteğimi çekiştirip durdum ama yine de bağıra çağıra eşlik ettim şarkıya. Konserin bitmesine yarım saat kalmıştı ancak git gide artan rahatsızlığım artık sinir bozukluğuna dönüşüyordu. Şarkının, herkesin eşlik ettiği yerinde "Sikeceğim ama elbisesini de ayakkabısını da ya!" diye bağırdım. Eylül gözlerini kocaman açarak bana döndüğünde ben de omuz silkip önüme döndüm.

Şarkılar bi süre sonra herkesin telefonun ışığını açıp sallayacağı yavaşlığa gelmiş, herkes sevgilisine sarılmış dans ediyordu. Ben de mayışmış bir biçimde sallanırken bir anda Eylül'ün kolumdan tutup sarsmasıyla yerimde sıçradım. "Kızım efsane bir fikrim var!" dedi fısıldayarak bağırdığında. "Ne var?" dedim gereksiz bir sinir bozuntusuyla. Hayır yani sanki uykundan uyandırıldın, ne bu atar İdil?

"Sahne arkasına gireceğiz!" dedi devlet sırrı veriyormuşçasına fısıldayarak. Ama maalesef ben o kadar sessiz olamayarak, "Yuh!" diye bağırdım. Eylül ağzıma ufaktan çaktığında ağzımı kapatım gözlerimi büyütüp ona bakıyordum. "Ne sahne arkası kızım mal mısın? Yakalanırsak atılırız. Bunu istemiyorum. Sen siktir git ne yapıyorsan yap." diyerek önüme döndüm ve salınmaya devam ettim. Birkaç dakika sonra Eylül bir anda beni kolumdan çekip sürüklemeye başladığında çığlık attım ama kimse oralı olmadı. "Ne yapıyorsun be?" diye fısıldamakla bağırmak arasında kızdığımda hâlâ sürükleniyordum. Nihâyet kalabalıktan çıkartıp kolumu bıraktığında sanki o bırakmamış da ben kendim kurtarmışım gibi kolumu sinirle çektim. Sakin ol kızım.

"Ben bir bok yemeye karar verdim ve sen de benimle birlikte o boku yiyeceksin en yakın arkadaşım. Şimdi kes sesini yoksa koruma veya güvenlik varsa birileri duruma ayıcak." Eylül cümleleri en güler yüzüyle teker teker sıraladığında ben de sinirden köpürüyordum. Etrafta kimse var mı diye kontrol ettikten sonra Eylül'e kaşlarımı çatarak, "Bak bugün aşırı keyifliyim ve keyfimi Efe Vurdum'un konserinde polisler eşliğinde merkeze götürülerek bozmayacağım canım arkadaşım." iğneleme yaptım. Fakat daha cümlem bitmeden Eylül bana yavru kedi gibi bakmaya başladıktan sonra sinirle nefesimi verip, "Her seferinde, sonraki seferde gözlerini oyacağım konusunda kendime söz veriyorum." diye homurdandım. Eylül'ün yüzü birden heyecanla parlamaya başladı "Yani, geliyor musun?" dedi. "Geliyorum Allah'ın cezası." derken gülümsüyordum.

Birkaç dakika sonra sahne arkasının önüne gelmiş ve etrafı kolaçan edip içeri girmeyi başarmıştık. Sıradaki hedef, üzerinde büyük harflerle 'EFE VURDUM' yazan kulisti. Bir süre ortalıkta birileri var mı yok mu diye bakındıktan sonra artık içeri girmeye karar verdik. "Tamam, giriyoruz o zaman." dedim ve yaklaşık beş saniye sonra Eylül'ün kesik çığlığını duydum. "Kızım sakin ol. Baktık, kimse yok. Girelim artık yoksa birisi gelicek." tam kapınin koluna uzanmıştım ki arkamdan kalın bir ses işittim. "Koruma gibi mi?"

Elim kapının üstünde dona kaldığında gözlerim daha fazla büyüyemezdi. Bu Efe değildi, sesinden belliydi. Bu ses daha sertti. Ama galiba birazdan Efe olmasını dileyecektim.

Konser GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin