insanın hiçbir şey bilmediği ama bildiğini sandığı, bir şeyler üretmek istediği ama asla memnun kalmadığı bir noktadan yazıyorum. her şeyi kaçırdığım ama yine de olduğum yerde durduğum ve belki de durmamam gereken, harekete geçmem gereken o noktada ben yerimde sayarak gerilemeyi sürdürüyorum. fear of missing out. her şeyi kaçırıyorum ve içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor.
yeni çıkan terimlerle kafamız allak bullakken kendimizi sürekli bir kalıba uydurma zorunluluğu içinde yaşıyoruz çünkü o kalıba uyan birileri var ki bu terim çıkmış ve birileri de hep olacak.
yorumlardan birinde dinleyici içindeki sebebini anlayamadığı kötü hissiyatlarının kaynağının yalnızlık olduğunu söylüyor ki inanır mısınız söyledikleri de ben kişisiyle epey bir uyum içerisinde. gözümü açtığım anda o güne enerjimin kalmadığını hissetmek bir noktada fazlasıyla yaralayıcı çünkü o günü yaşamak zorundayken ve güneşin batmasına saatler varken, insanın eli bomboş olup üstüne üstlük göğsü de bu boşluğa haddinden fazla destek çıktığında yataktan sıyrılmak zorlaşıyor. ne yaptım bilmiyorum. yaşıtlarım için konuşacak olursak günümü geçiriş şeklim o kadar boş ki bedenimin yorulmak için bir bahanesi bile olmamalı. tıpkı kötü hissetmek için bir bahane sunamayacağım gibi. evet, birçok sıkıntı var (herkeste olduğu gibi, belki daha fazla ya da daha az) ama o sıkıntıları düşünmek bende aşırı bir duygu oluşturmuyorsa, hatta şu durumumda içinde olduğum sürece o kadar objektif bir bakış açısıyla bakıyorum ki sanki aynı durumu binlerce kez yaşamış da duyguları körelmiş biriyim, o gerçekten de hayatımı yaşamamı engelleyecek bir problem midir? sanmıyorum, sorunlar var ama sabaha bir melankoli dumanı içinde uyanmamın sebebi bu değil. sebebi ne? herhangi bir bilirkişiye bu konuyu açsam sayacağı maddeleri sıralayabilirim. düzenli uyuyor musun, dengeli besleniyor musun, vücudunu hareket ettiriyor musun, bir hobin var mı, sosyalleşiyor musun, her gün dışarı çıkıyor musun. evet bunlar önemli şeyler, tıp her zaman bunu söyler ki gerçektir de, gerçekten her gün dışarı çıktığınızda yahut beslenmenize özen gösterdiğinizde, daha iyi uykular çektiğinizde hayata bakış açınızda anlamsız bir olumluluk gözlenir ama bu bir yaşam biçimi olmalıdır. bana kalırsa da epey zordur bunu yaşam biçimi olarak görmek. kişinin önce kendisine saygı ve sevgi beslemesi gerekir. bilin bakalım kimde bunlardan yok? evet, neredeyse tüm ergenlerde ve dünyanın kalan melankolik yarısında.
bu yüzden cemre de çözümün bu olmadığını savunuyor kendi yalnızlık hissiyatında. varoluşsal yalnızlık onunki. haklı da, böyle bir huzursuzluğa ev sahipliği yapacak kadar şanssız bir kişilik olabilirsiniz bazen. eskiden bu yalnızlığı sürekli fiziksel bir bütünlükle doldurmaya çalıştığımı fark ettim. benim gibiler için bu seçenek romantik ilişkiler değil friendshiplerdir, arkadaşlarımla vakit geçirdim ve onlardan sürekli bir şeyler umdum. sürekli daha fazlasını bekledim, sanırım yaklaşık üç dört sene boyunca. daha iyisi olursa bir şeylerin düzelebileceğini umdum (çünkü daha iyisini görmüştüm ve o zaman her şey güzeldi), zamanın gerektiğini savundum kendi kendime ve küçük rollerime devam ettim ama yorumdakinin aksine onları kaybetmeden, yalnızca beklentilerimi sıfıra çekerek (ki bu bir anlamda onlardan vazgeçmek anlamına da gelebilir) fark ettim ki yorulmuşum. kendimi bir bok sanıyor gibi konuşmaktan ziyade fikir belirtiyorum. başta ailem olmak üzere yakınlarımdan daha fazlasını beklemek, disney filmlerinde gördüğüm o ilişkilerin peşinden koşmak beni öyle yıpratmış ki. herkes böyle hayaller içindedir diye düşündüğümden belki de, herkesin amacını kendiminkiyle bir tuttuğumdan. yalnızlığa böyle ulaştım demiyorum ama beklentilerimi düşürüp insanları oldukları gibi kabul etmek ve onların içimdeki duygusal temas eksikliğini dolduracak kişiler olmadığını anlamak bana kalırsa kaliteli bir aşama atlayışı. böylelikle karşıdan beklentiniz epey azalıyor, o kişilerin kafanızdaki profili tamamen yıkılıyor ve yeni, daha objektif, daha normal bir profil oluşturuluyor. böylelikle karşımdakini de beni bu sevgisizlikten kurtaracak bir kahraman olmadığını kabul etmiş oluyorum.