Dünya en başından beri sadece içinde oynamamıza izin verdiği bir parktı. Bizden yalnız oynamamızı isteyen bir park
Ne kumlarla kaleler yapabilecegimiz, bu dar dünyaya yenilikler yaratabileceğimiz kovalar verilmisti elimize nede sallanmak istediğimizde arkamizdan ittiren küçük bir çocuk heyecanı edasıyla gökyüzüne biraz daha yaklaşmamızı sağlayan birinin olmasına.
Bir çığ misali üstümüze yıkılan bu dünya durmak bilmedi hiç bir zaman felaketlerini eksiltmedi üzerimizden
Sesimizi çıkarsak şiddetlendi o çığ büyüdü büyüdü ve bizide beraberinde sürüklediBunu biliyordum, bunu biliyorum
Şuan içinde bulunduğum veya misafir olarak geldiğim bu dünyada izinsiz bir taşa ayağımla vurup öteye sürüklenmesini sağlıyor ve taşa tekar yaklaştığımda bir kez daha hunharca vuruyordum.Dur durak bilmeyen bu dünyanın tüm acılarını o taştan çıkarmak istermişcesine durduramadıgım bu düzene isyan edip ayağımın altında duran tek parçasına zarar verirmişcesine
Şayet Öfkemi böyle kusuyordum.Ama öyleki bir süre sonra buna bile cesaretim yetmemiş hiç bir şeyin bana ait olmadığı bu dünyada tek bir taşa bile vurmanın cezasını çekeceğimi düşünüp taşı rahat bırakmıştım.
İki katlı evimizin bahçe kapısına geldiğimde gözümü annemin ölmeden önce her gün ekip biçtiği ancak şuan bitap düşmüş olan çiçeklerine çevirdim.
Ocak ayının başlarındaydık havalar hala soğuktu ancak annemin inatla diktiği güzel kardelenlerin bunlar umrunda degilmiş gibi başlarını çıkarttıklarını görmemle gülümsedim.
Onları dikmeden önce beraber uzunca bir araştırmanın içinden geçmiştik ve güneşi sevmediklerini ilk çıkışlarından sonra diğer seneye kalmayacağının garantisini bile vermistik ama annem buna aldırmamış ve yinede o çiçekleri ekmisti.
Şuan ise harap olmuş, annem gittikten sonra solmuş ve zararlı bitkilerle çevrelenmiş bahçede göze batıp kar yorganına karşı gelen tek çiçek oydu.
Nasıl bu kadar dayanıklı olduğuna şaşırıyordum nasıl üşümüyordu
Ben şuan çok üşüyordum bu yüzdendir ki sağ elim sol omzumu hafif hafif ısıtmak istercesine okşamaya başladıKardelenlerin en sabırlı ve fedakar çiçekler olduğunu duymuştum ahh hikayesi ise sevgisine söz veren beyaz çiçeğin karı delerek çıkması ancak birbirlerine olan sözü tutmayan sevdiğini bulamamasıyla ilgiliydi sanırsam. Bu yüzdendir ki bir kış boyunca sevdiğini bekliyor sonrasında ise ölüm fermanını veriyordu.
Yüzüm evimizin pencerelerine döndüğünde yansımamla karşı karşıya kalmış ve çoktan kızarmaya başlamış olan burnumun bana hastalığımın habercisi olduğunu bilerek daha fazla bu hassas bünyemi zorlamamak adına adımlarımı evin kapısına yönelttim.
Anahtarımı kapıya takıp babamın evde olmamasını ümit ederek açtıktan sonra içeri girdim ve paltomu üstümden çıkartıp hemen girişte bulunan annemin kardelen çiçeği anahtarlığının asılı olduğu askının hemen yanındaki yere astım ve adımlarımı odama doğru döndürdüm.
"İş ne oldu buldunmu kook"
Sesini işittiğim babamla adımlarım durdu ve odama çıkan merdivenlerin hemen yanında bulunan oturma odasında koltuklara uzanmış olan ayyaş babama başımı döndürdüm.Benden haz etmezdiEn başından beri beni istememiş hatta anneme beni aldırması için elinden geleni yapmışı bunu biliyorum çünkü kendisi sürekli anlatır.
Ben doğduktan sonra ise sırf beni doğurduğu için kaç kere anneme bunun adı altında şiddet uyguladığıni görmüştüm yinede annem beni sevmekten hiç bir zaman vazgecmemisti
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PATİENT Taekook
Fanfictionşizofren hastası mafya kim taehyungun bakımını üstlenen pisikiyatrist jeon jungkook