Eve döndüğümde babam evde yoktu, ya bir bara gitmişti ya da içip bir köşede sızmıştı diye düşündüm. Umarım başına bir şey gelmeden eve gelirdi .
Mutfağa girip bir tas aldım ve içinde su kaynatmaya başladım. Babam yokken bir ramen yiyebilirdim.
Ramenim hazır olur olmaz hızla çubuklarımi aldım ve koltuklara geçtim. Elime aldığım güzel kokulu kasede ki ramenin tam tadına bakacakken çalan kapıyla korkuyla sıçradım. Babam gelmiş olabilir miydi.
Genelde bu kadar erken gelmezdi. Yinede rameni masanın üzerine bırakıp kapıya doğru ilerledim ve dürbünden kontrol ettim, görünürde kimsecikler yoktu gece saat on ikiydi. Bu saatte biri bana oyun oynuyor olamazdı ya? Bu beni korkutmuştu. Buna rağmen kapının ikinci kez hafifçe tıktıklanmasıyla ve uzaktan çimenlerde ki kuru yaprakların üstüne basıldığını hissettiğimde, hızla kapıyı açtım. Ama kapının önünde duran koca bir kutudan başka hiç bir şey göremedim.
Kutuyu almakla almamak arasında terettüt etsem de kapımın bir kere daha çalınması ihtimaline karşı kutuya doğru eğildim ve ağır olmasına rağmen çekiştirerek içeri sürükledim.
Kapıyı da arkamdan kapatıp kutunun yanına oturdum. bacaklarımın arasına çektiğim kutuyu biraz inceledim üstünde mor bir fiyonk vardı.Kulağımı kutuya doğru eğdim ve kutunun yan yüzünü tıktıkladım.
'hihhh ya saatli bomba varsa'
Kendi düşüncelerimle gözlerim kocaman açılırken başımı kutudan kaldırıp öne çıkmış dudaklarımla kutuyu izlemeye devam ettim.
'sacmalama jungkook saatli bombanın mor fiyonkla üstelik senin evinde ne işi olur ' kaşlarımı catıp, başımı hızla iki yana sallayıp kendi tezlerimi çürütmüştüm.Cesaretimi sonunda topladım ve elimi fiyonga atıp, dikkatlice çözdüm. Kutunun tatlı fiyonguna rağmen aşamadığım korkularımla kutudan biraz uzaklaştım. Off cidden benimde psikolaga ihtiyacım vardı. Acaba seansı ne kadardı ki? Aishh saçmalama jungkook sen zaten psikoloksun, kendi kendime seans veremem ama...
Kutunun dört bir tarafa açılan kapaklarıyla kafamı biraz kaldırdım ve içine baktım. Bakmamla bir koli vişne suyu görmem bir oldu.
Gözlerim irice açılırken elimi hızla vişne sularından birine attım. Çıkarttığım bir içeceği dikkatle izledim. Acaba zehirli mi?
Bir dakika, bir dakika şuan zehirli olmasından daha büyük bir sorun vardı. Nerden gelmişti bu vişne suları?
Aklıma gelen bir kaç fikiri göz ardı etmek istedim çünkü mantıklı gelmiyordu. belkide iş yerimin gönderdiği bir hediyeydi? İş yerim bana neden vişne suyu göndersin ki? Yoongi hyung vişne suyu sevdiğimi biliyor muydu ki? Evet evet kesinlikle öyleydi!
Daha fazla kafa yormayacaktım çünkü beynim fazlaca doluydu ve yemeğimi yiyip taehyung için yarının programını oluşturmam gerekiyordu. Bu yüzden bir vişne suyunu elime aldım ve ramenimi koyduğum yere geri gidip oturdum. Pekala ramenle vişne suyu içmek biraz tuhaf olabilirdi.
Ama benim için vişne suyu herşeye yakışırdı~
Babam gelmeden bir an önce ramenimi yemiştim ve büyük kutuyu güç bela odama çıkartıp kıyafet dolabının içine saklamıştım. Babam bu kutuyu görmemeliydi.
Not defterimle beraber yatağıma girmeden önce kapımı kilitlemiş ve açılmayacağından emin olmuştum. Babamın yapacağı hareketleri kestiremedigim içindi bu tedbir.
Yatağımda yarının notlarını tuttuktan sonra baş lambamı kapatmış ve güzel bir uykuya kendimi bırakmıştım.~
Sabah kurduğum alarmımla hızla kalktım ve hızla duşa girdim ılık suyla aldığım duş beni açmış ve zaten enerjik olan kişiliğimi biraz daha canlandırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PATİENT Taekook
Fanfictionşizofren hastası mafya kim taehyungun bakımını üstlenen pisikiyatrist jeon jungkook