3☣

113 21 205
                                    

________________________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


________________________

İnsanın büyüdükçe mi artıyor dertleri. Yoksa insan, büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri.
- Özdemir Asaf

________________________

Felix çalışma masasında oturmuş Chris ile sahilde oturduğu zaman başladığı resmi bitirmeye çalışıyordu, tabi annesinin rahat bıraktığı sürede.
Felix resmin son dokunuşlarınıda yapıp defteri kapattı. "FELİX YEMEĞE İN!" annesinin aşağı çağırması ile oturduğu yerden kalkıp mutfağa gitti.

Anne ve babası masada oturmuş yemek için bekliyorlardı, Felix geldiğinde yemeğe başladılar. Felix onlara kısa bir bakış attıktan sonra sandalyesini çekip oturdu, kafasını kaldırmadan anne ve babasına "Afiyet olsun." dedi. Anne ve babası cevap vermeden yemeğe devam etmişti, Felix derin bir nefes verip önünde ki yemekten bir kaşık aldı.

Babası elindeki kaşığı sertçe masaya koydu ve yüksek bir sesle, "Sana bu yemeklere fazla tuz atma demedim mi?!" diye bağırdı. Felix, babasının ani tepkisiyle irkilip gözlerini sıkıca kapattı. Elleri kaşığa sıkıca yapışmıştı, çünkü gene bir kavganın başlayacağını hissediyordu.Annesi kaşlarını çatarak, "Ben yemeğe fazla tuz atmadım, kavga çıkarmak için bahane arama, Sung Jin!" diye sert bir şekilde uyarınca Felix, gözlerini açtı ve kaşığı tabağın yanına bıraktı. Hüzünlü bir ifadeyle ayağa kalktı, iştahı kaçmıştı artık. "Ben doydum, tekrardan size afiyet olsun," dedi sessizce, odadan çıkmak için adımlarını attı. Bu evdeki gergin atmosfer onu yoruyordu ve tek isteği huzurlu bir yerde olmaktı.

Felix, merdivenleri hızlı adımlarla çıkarken cebinden telefonunu çıkardı ve saate baktı. "Gitme vakti geldi," diye mırıldandı. Hızla odasına çıkıp kapıyı kitledi, ardından eskiz defterini çantasına koydu. Ceketini ve botlarını giydikten sonra pencereden atlayıp sessizce bahçeye indi.

Boş sokaklarda kulaklığını takarak sakin adımlarla sahile doğru ilerledi. Bu, artık günlük rutinine dönüşmüştü, her zaman olduğu gibi. Felix, sahildeki bilindik bankına oturup deniz manzarasını izledi. Gözleri ufukta kaybolmuş, dalgalardan yükselen huzur verici sesleri dinliyordu. Bu sessizlik, onun için adeta bir terapi gibiydi.

Birkaç dakika boyunca denize dalmış, dalgaların ritmiyle huzur bulmuştu. Ancak, ani bir hareketlilikle kulaklığını çıkarıp kafasını yana çevirdiğinde, yanında gülümseyerek bakan Chris'i fark etti."Merhaba, Felix," diye gülümseyerek seslendi Chris. Felix, kulaklığını cebine koyup durgun bir şekilde, "Merhaba, Chris," dedi.Chris, Felix'in durgun halini görüp kaşlarını çattı. "Neyin var? Neden bu kadar durgunsun?" diye sordu endişeyle.

Felix, kafasını eğip cevap vermek yerine parmaklarıyla oynamaya başladı, içsel çatışmalarını yansıtan bu hareketiyle. Chris, onun bu hâline bakıp kaşlarını düzeltti ve şevkat dolu bir sesle, "Felix, sorunun ne olduğunu söylersen, bir çözüm bulabiliriz," dedi.

Silent cry - ChanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin