9'Homofobik İnsan Sorunu

6.1K 258 54
                                    

Medya, Mertaşkm. Dikkat aşık olma ihtimaliniz olabilir!

'

Masadaki çay kupasını elime aldım. Sanki üflediğimde soğuycakmış gibi dudaklarımın arasından ılık bir nefes verdim. Pürdikkat izlediğim kupayı dudaklarıma götürürken gülen gözlerle beni izleyen adama kaydı bakışlarım.

Uğur, ona baktığımı fark ettiğinde gülümsemesini bastırmaya çalışarak başını eğdi. Dudaklarımın arasından kıkırtı dökülürken kısık bir sesle güldü. Halim komikti çünkü atom parçalıyormuşçasına bir dikkatle çay içtiğim kupaya bakıyordum.

Yağlı yemekler her zaman midem için sorun oluşturuyordu. Aileden gelen bir alışkanlık olduğundan dolayı yağlı yemek yedikten hemen sonra çay içerdim. Yoksa hiç rahat hissetmiyordum. Bu yüzden Uğur'a bir kafeye gelmeyi teklif etmiştim. Şu anda da ben çay, o kahve içiyordu.

Hangi akıllı varlık somon yedikten sonra kahve içerdi ki? Ona sorduğumda gülerek geçiştirmişti. İnsanların alışkanlıkları farklı oluyordu ve bazen garipsemeden duramıyordum. Tıpkı benim de bazı alışkanlıklarımın garipsendiği gibi. Örneğin regl olduğum zamanlarda bir ayağıma çorap giyer bir ayağıma giymezdim. Bana göre normal bir şeydi ama duyanlar garipserdi.

Uğur ile koyu bir sohbete daldığımızda konudan konuya atlıyorduk. Gölette boğulduğu bir anısını anlatırken kahkahalarımı durduramadım. Küçücük Gölette koca adam boğulmuştu! Nasıl gülmedim mi?

Kaşlarını atarken kollarını göğsünde bağladı. Dudakları büzülürken tam bir çocuk gibi görünüyordu!

Küskün şımarık çocuk!

Kahkahalarımı zorlukla bastırdım va benden tarafa bakmayan adama değdirdim gözlerimi. Mavi gözleri yalancı bir kırgınlıkla çevrede dolaşıyordu. Ayağımla masanın altından bacağına bir tekme savurduğumda seslice inledi. Amacım fazla sert vurmak değildi ama ayarı kaçırmıştım. Gözlerim irileşirken masanın üzerinde duran elimi nereye koyacağım bilemedim.

"Çok özür dilerim Uğur, çok acıdı mı?" sesim endişeli çıkarken muzip bakışlar atan adama küsen bu sefer bendim. Masanın üzerinden uzanıp burnumu sıkarken geriye kaçmaya çalışıyordum. O sırada yanımızdaki sandalyeyi çeken kişiyi görmemizle gülüşlerimiz havada asılı kaldı.

Her defasında girdiği ortamı zehirleyen Nihat, neşemizi bir yerlerimize tıkamak için bugün bizi seçmişti anlaşılan. Gözlerim, benimle benzer düşünceleri paylaştığından emin olduğum Uğur ile kesişirken rahatsızca yerimde kıpırdandım.

Nihat, değişik bir tipti. İnsanları bakışları ve sözleriyle rahatsız eder ve bundan narsistçe bir zevk alırdı. Eğer onu olduğu bir yerde mutluluk nidalarını eksik etmezseniz karabasan gibi üstünüze çökerdi ve neşemizi sömürüdü. İliklerinize kadar.

Galiba biraz ruh hastası.

Hem de nasıl.

"Kahve içecek zamanın yok sanıyordum." sözlerinin hedefinin ben olduğumu anlamak için fazla düşünmeye gerek yoktu. Kızıl kahve tonlarındaki gözleri birer atmaca gibi üzerime dikilmişti. Gözlerimi kaldırıp gözlerine diktiğimde içimdeki hoşnutsuzluğu gizlemeyi başarmıştı ve samimi bir gülüş takınmıştım. Ama üçümüz de bu gülümsemenin sahtelik dolu olduğunu bilecek kadar profesyoneldik.

"Demek ki varmış." başımla önümde oturan Uğur'u göstererek. Oturduğu sandalyeye yayılmış ve Nihat'ın bakışlarından geride kalmayan gözlerle onu izliyordu. Bu ağır abi haline gülümsemek istesem de kendimi durdurdum. Zira şu an hiç de sırası değildi.

Juliet ve Romeoları (BxBxGxBxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin