Karanlığın içerisinden gelen fısıltılar dün geceye göre daha da artmıştı. Bunların nereden geldiğine dair kasaba halkının her biri farklı şeyler söylüyordu. Çoğu kişi bunun sadece hayvan seslerinden ibaret olduğunu söylesede, ara ara karanlığın içerisinden duyulan kadın çığlıkları bunu yalanlar biçimdeydi. Bazı kişiler ise bunu kasabada yaşandıklarına inandıkları bir efsaneye bağlıyorlardı.
Sarp rahatsızca yatağında tekrar döndü bir süre sonra bu gecede uyuyamayacağını anlayarak yattığı yerde yavaşca oturur pozisyona geçti. Soluk mavi gözler uykuya muhtaç olmuş bir halde yatağının etrafında amansızca dolaştı. Galiba bu gecede her zamanki rutinini tekrarlamak zorunda kalacaktı. Yatağının yanındaki sandalyenin üzerine koyduğu uzun gri hırkasını ve komidininin üzerine bıraktığı telefonunu alıp odadan çıktı. Fazla önemsemeyerekten sertçe odanın kapısını kapatıp karanlık salonda hızlıca adımlamaya başladı.
Ailesiyle aynı evde - hatta aynı şehirde - yaşamadığı için ses çıkarıp çıkarmaması pek önemli değildi. Bazı sebeplerden ötürü onu bu cehennemin içerisine yollamışlardı, henüz bu sebeplerin ne olduğunu o da bilmiyordu. Bu konuyla ilgili tek emin olduğu şey ailesinin gözünde hiçbir şekilde değeri olmamasıydı. Kesinlikle anne ve babası istemedikleri kadar paraya sahiplerdi ve onlar onu bu ' Azze ' diye nitelendirilen cehennem çukuruna göndermek zorundamıydılar?
Evden çıkar çıkmaz gözleri yanıp sönen turuncu sokak lambasına çarptı. Neredeyse her gece karşılaştığı bir görüntü olduğu için umursamayaraktan her zamanki ilerlediği yolda yürümeye başladı. O yürüdükçe arkasından gelen fısıltılar onu takip ediyordu. İlk zamanlar bundan ne kadar ürksede alışmıştı artık. Doğruya söylemek gerekirse bu onun hoşuna bile gidiyordu. En azından bir yönden kendini yalnızlığa esir olmuş gibi hissetmiyordu.
Adımlarını biraz daha hızlandırarak kasabadaki yıllardır varlığını sürdürdüğüne emin olduğu o parka geldi. Bakışları her zamanki oturduğu salıncağı bulup yüzünde bir gülümseme oluşturdu. Birkaç adım uzaklığında olan salıncağa yaklaşıp yavaşça oturdu. Şu bir yılda bu parka ne zaman gelse içi hoş bir huzurla dolup taşardı. Bu park onun güvenli alanı gibi bir şey olmuştu artık. İstanbul'da ailesiyle yaşadığı evde tatmadığı güven ve huzur duygusunu burada tadıyordu.
Uzun kemikli ellini gri hırkasının içerisine sokup sigara paketini ve çakmağını çıkarttı. Ardahan' nın soğuk havası onuda vurmuş olucakki ellerinin eklem yerleri ve yanakları hafifte olsa kızarmıştı. Sigarasını hafif çıkıntılı ince dudaklarının arasına yerleştirdi ve sigarıyı cebinden çıkardığı mavi çakmakla yaktı. Bu esnada gözüne siyah bir gölge çarptı ama bunun sadece göz yanılsaması olduğunu düşünerekten kendini sakinleştirmeye çalıştı. Ne kadar fısıltılara alışsada, kesinlikle bu gölgelere alışamayacağına emindi.
Sigarısının dumanını zevkle içine çekerek salıncakta yavaşça sallanmaya başladı. Sallıncağın demirlerinden çıkan o ürkütücü gıcırdanma sesi boş sokaklarda yankılandı ama bu ses Sarp' a rahatsızlık vermemiş olucakki salıncakta yavaşca sallanmaya devam etti.
" Bu kadar sigara içmekten artık öleceksin."
Sigara dudakları ve iki kemikli parmağının arasındayken duyduğu tanıdık sesle gülümsemeden edemedi. Sigarayı dudaklarının arasından çekerek salıncakta boşta bıraktığı siyah bölgeye bastırarak söndürdü ve kalan sigaranın sönmüş izmaritini ise gri hırkasının içine attı. Eve giderken onu çöpe atacaktı.
Karan yüzündeki her zamanki gülümsemeyle, Sarp' ın solunda kalan salıncağa oturdu. Sarp kesinlikle şuanda dejavu yaşıyormuş gibi bir hisse kapıldı. Sabahta buna benzer bir sahne yaşamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sır // Gay
General FictionSarp' ın ailesi hiçbir açıklama yapmadan ' Azze' denilen bu kasabada Sarp' ı tek başına bırakmıştı. Kendisini fazla yükseklerde görürken bu kasabada bir anda en tepeden, en aşağa büyük bir çöküş yaşamıştı. Yeni gelen matematik ögretmeni Karan ile ar...