Derin gözlerin ruhu

1 0 0
                                    

Bu o çocuktu. Zottirik kolejinin sahibinin oğlu Bilek Zottirik... Gelmeden bu okulu ararştırırken onun ismini manşetlerde bol bol görüyordum. Ünlü mankenlerle kluplerden cikarken yakalanmış fotoğrafları internet sitwlerinde geziyordu. Tam bir serseri ve çapkındı tıpkı bir watty erkeğinin olması gerektiği gibiydi. Ondan korkmuştum çünkü şuan tam karşımda etrafa ukala ve küçümseyici bakışlar atıyordu. Siyah kotu, gri bol tişörtü ve dağınık saçlarıyla çok tehlikeli ve havalı gözüküyordu. Gözleri siyahtı. Bu kadar uzaktan bile gözlerinin derinliği beni içine almıştı. Bir anda ilerlemeye başladı. Hocaya baktım ama tek kelime bile etmiyordu. Bilek, saçını kazımış küpeli ve dövmeli çocuğun yanına osurdu. Hoca tedirgin bir şekilde yoklama almaya başladı. Aman Allahım Bilek'ten korkuyordu. Adımı söylemesiyle kendime geldim. "Songül Yılmaz" Ürkekçe elimi kaldırıo kısık bir tonla "buradyım" dedim. Aman Allahım herkes bana bakıyordu. Ankastrem tutmustu. Kafamo istemsizce çevirdiğimde onun da bana baktığını gördüm. Kızıl saçlı kız kahkaha atarak "İsme bak doğuştan burslu" diyince herkes anırarak gülmeye başladı. Bileğinde sırıttığını gördüm. Aman Allahım rezil olmuştum. Gözlerim doldu ilk günüm berbat geçiyordu. Hoca "Tuğçe Şıllıkoğlu"dedi. kızıl saçlı kız elini kaldırdı ve"Buradayım" dedi. O sırada ahsen sadece sınıfın duyacağı bir sesle"İsme bak doğuştan yelloz" diyerek güldü. Sınıftan bir ooo sesi yükseldi. Hoca anlamamış bir şekilde bakıp sonıfı susturdu. Tuğçe öfkeyle kaşlarını çatıp yerinden kalkmaya yeltendi melisa su denen kız onu kolundan tutup sakinleştirmeye çalıştı ve bize bakarak kulağına bir şeyler fısıldadı. Ve önlerine döndüler. Ben de ahsen dönüp gülümsedim. Aman allahım ona ve özgüvenine hayran kalmıştım. Yüzünde memnun bir ifade vardı. Bana dönüp gülümsedi ve ben de ona teşekkür eden bakışlarla gülümsedim.

Koskaca bir 40 dakika sonunda yarabbi şükür tebefüse cikmistik. Belim tutulmuştu. Ahsen bana dönüp "kantine inmeye be dersin" dedi. Ona dönüp mahcup bir şekilde baktım çünkü bursuma yemekhane ücretim dahil değildi o yüzden parayla almam gerekiyordu ve kantin çok pahalıydı. Ahsene dönüp"şeyy...ben tokum" dedim. Ahsen karın ağrımı anlamuş olacak ki gözlerini devirip"hadi gel işte yalnız gitmek istemiyorum" dedi. Utaba sıkıla ayağa kalktım ve hırkamın kolunu çekiştirerek onu takip etttim. Neredeyse zıplayarak ilerliyordu ahsen. Onun özgüveni beni benden alıyordu. Kantine indiğimizde restorant masaları ve garsonlar bizi karşılafı. Aman allahım burası resmen lüks bir restoranttı. Ankastrem iyice azarken köşede Bilek ve grubunu gördüm. Garsonlar akrobasik hareketlerle onlara yemek götürürken tuğçe abartılı hareketlerle gruba bir şeyler anlatıyordu. Bunu yaparken de bileğe dokunup duruyordu. Bileğe baktığımda tuğçeyi dinlemekten ne kadar sıkıldığını gördüm. Bir anda bileğin gözleri beni buldu. Gözleri siyahın elli tonu ürkütücü tehlikeli korkunç ve her türlü karanlık şeyleri çagrıştırıyordu. Ahsen kolumdan çekiştiripspariş vermek için tezgaha dogru götürdü. Ve ikimiz adına yemek söyledi. Ahsene dönüp bir şey söyleyecektim ki bana dönüp parmağını dudaklarıma koydu ve konuştı"arkadaşlar arasında para muhabbeti olmaz öyle değil mi."dedi. Sparişlerimizi verdikten sonra bir masaya oturduk. Tuğçe ve grubu yemek yiyorlardı. Bir kaç dakika sonra yemeklerimiz geldi ve yemeye basladik.aman allahim bu yemekler bi harikaydi. Tamam benim annem de mükemmel yemekler yapardı ama bu resmen damağımda yer ediniyordu. Yemeklerimizi yerken bir yandan da ahsenle sohbet eyliyorduk. Ahsen zengin mi yoksa fakir miydi anlamamıştım. Bi yandan zengin kıyafetleri ve bana yemek alışıyla onun zengin olduğunu bi yandan burslu oluşıyla da fakir olduğunu düşünüyordum. O sırada masamıza elinde tabldotla gelen tuğçe melisasu ve azrayı gördüm. Onların nereye gittiğini izlerken ahsen de nereye baktığımı merak etmiş olacak ki o da tuğçelere döndü. Aman allahım bizim masaya mi geliyorlardı??? Kalbüm korkuyla çarparken tuğçe ve akradaşlartepemizde dikilmeye başlafıöar. "Nabersiniz fakir gülleri hahahah" tuğçe bunu drdikten sonra melisa su ve azra çak bi beşlik yapmışlardı. Benim kalbim artık yerinden fırlayacaktı. Ahsen sahte gülümsemeyle tuğçeye döndü. "Aa garsondan kaşar istemiştim getire getire bu ucuz kaşarı mı getirmiş." Deyip kahkaha atıp bana baktı. Ben de hafif bir kıkırdamayla ona katıldım. Tuğçe adeta dumura uğramıştı. Donakalmıştı ve ağzı yere değecekti neredeyse. Kıkırdamamla tuğçe bi anda bana döndü. "Hayırdır yanındaki yellozdan cesaret alıp gülmeye başlamışsın ezik ucube." Ama bunun bir bedeli olur dedi ve bi anda kafamda bir ıslaklık hissettim. AMAN ALLAHIM TUĞÇE TABAGINDAKI TUM YENGEÇ ÇORBASINI KAFAMDAN AŞAĞI DÖKMÜŞTÜ?????!!!!!!%₺@%#^ şok içinde saçından dökülen çorbalar avcuma düşüyordu. Ağzım açık donakalmışken tüm yemekhanenin kahkaha seslerini duyuyordum. "Biz de çöp atmaya gelmiştik iyi oldu QŞSKAŞDKSŞFJSL" dedi tuğçe. "Neyse üzülme annen temizler tıpkı başka evlere yaptığı gibi ahhahagag" diye devam etti. Annemden bahsettiğini duyar duymaz kan beynime sıçramıştı. Nefeslerim hızlanırken sesler sinirden kulağımda bir uğultuya dönüşmüştü. Hışımla masadaki tabldotu alıp tuğçenin kafasına geçirdim. Tuğçe çığlık atıp yere düştü. Hıncımı alamamıştım. Tuğçe elleriyle geriye doğru kaçmaya çalışırken bu kez de tabldotu bacağına indirmiştim. Bunları yaparken" sen kimsin de annemi bu işe karıştırıyorsun" diye bağırıyordum. O sırada güçlü bir ses çınladı. NOLUYOR BURDA SİZ İKİNİZ AYRILIN HEMEN" hocanın sesiyle kendime geldim aman allahim ben napmıştım.

   Müdürün odasında tuğçe ve ben iki yan yana duran koltukta oturuyorduk Tuğçe hala ayılamamış bir şekilde kafasına ve bacağına buz tutyordu. Müdür bana bağırırken ben hala şoku atlatamamıştım. "Sen bunu en büyük yatırımcımızın kızına nasıl yaparsın şu kızın haline bak!!!" Sesim titreyerek özür dilerim dedim. Tuğçe içini çeke çeke ağlıyordu. Müdür yanına yaklaşıp onu nazşkçe sakinleştirmeye çalışıyordu. Tuğçe mağdur bir ses tonuyla" Hocam bilerek olmamıştır sorun değil ben yanlışlıkla ona çarptım o yğzden aekadaşımız sinirlendi tamamen benim hatam. Babam duyarsa çok üzülür" diyip bakışlarını yere indirdi. Tuğçenin bu şeytanlığı beni şoke şoke etmişti. Müdür babasının lafı geçtiğinde bi anda panikledi. "Aman güzel kızım baban yoğundur şimdi ne gerek var aramızda hallederiz. Arkadaşın senden özür dilesin. Ben onu gerektiği gibi uyarırım sen merak etme" diyip bana kötü kötü bakış attı. Tuğçe bıyık altından gülüyordu ama sadece ben görüyordum."Hadi kızım! Özür dile. Kapansın bu mesele."
Müdür gözlerini ayırarak bana bakarken kafasıyla Tuğçe'yi göstererek hadi işareti yapıyordu. Kısık bir sesle özür diledim. Tuğçe "Hocam duyamadım. Arkadaş bir şey mi dedi?" Sinir olmuştum ama bir yandan da suçluluk duyuyordum. Bu yüzden olayı büyütmeden bir an önce bitsin istiyordum. "Özür dilerim." dedim sesli bir şekilde. Tuğçe memnuniyetle gülümsedi ve odadan çıktı.
"Kızım sen ne yaptığını sanıyorsun. İlk günden olay çıkardın. Dua et bursun var. Onun hatrına bu seferlik şans veriyorum. Neyse ki Tuğçe kızım olayı büyütmedi. Bir sonra ki hatanda kendini kapının önünde bulursun. Bu kadar şanslı olamazsın. Okul çıkışında spor salonunu temizleyeceksin. Her yer pırıl pırıl olacak. Şimdi yıkıl karşımdan"
Müdürün sözüyle başım eğik bir şekilde kapıya yöneldim. Ama anlamadığım bir şey vardı. Tuğçe fazla mı merhametli davranmıştı. Bir özürle beni affedip bu olayı kapatacak mıydı gerçekten? Şaşkın bir şekilde odadan çıktım. Çıkar çıkmaz Tuğçe önümü kesti ve bir anda kolumu asıldı. Kulağıma yaklaştı kısık ve tehditkar bir sesle "Bir özürle kurtulacağını mı sandın? Bu okulu sana zindan edicem ve sen arkana bakmadan kaçacaksın. Tuğçe Şıllıkoğluyla uğraşmak ne demek göreceksin."
Duyduğum sözlerle tüm vücudum ürperdi. Ben nasıl böyle bir şey yaptım? Çalma kapıyı çalarlar kapını diye boşuna dememişler. Resmen kendi başıma bela açmıştım. Ben bu insanlarla uğraşacak kadar güçlü değildim ki.
Tuğçe arkasına bakmadan gideeken Ahsen endişeli gözlerle koşarak yanıma geldi.
"Songül iyi misin? Noldu? Okuldan mı atılacaksın? Müdür ne dedi?" diye sorular sıralarken transtan çıktım, konuşmaya başladım.
"Sakin ol. Atılmıyorum" dedim. Beni tuttu ve sürüklemeye başladı. Bahçeye çıkıp banka oturduk. "Şekerin düşmüştür al iç. Hemen anlatmaya başla şimdi." diyerek bana meyve suyu uzattı.
"Okuldan atılmıycam. Tuğçeden özür diledim. Müdür spor salonunu temizleme cezası verdi."
"Pis kaşar. Egosunu tatmin etmek için özür mü diletti bide?" sonra durdu ve gözünü kısarak "ama sana bi şey diyim mi kızım? Bu tuğçe denen şıllık öylece özürle gütmene izin vermez dikkatli olmamız lazım?" Ahsen gözünğ kısıp tepit yaparken bi anda hınzırca gülğmseyip konuştu" yalnız kızım sen neymişsin böyle öyle bir geçirdin ki kızın kafasuna ben bile vallahi ayağımı denk alayım bundan sonra" güldü. Ben de kendimi tutamayıp gülmeye başladım gülüşlerimiz kahkahaya dönüşmüştü...

    Zil çalmıştı, ahsenle sınıflarımıza dönerken pişt sesi duyduk sesin geldiği yöne doğru döndüğümze berkoyu boş bir sınıfın içinde bize seslenirken gorduk. Yanına gittiğimizde bana dönüp "iyi misin " diye sordu. Olanları berkoya da anlattım. Berko da ahsenin dediklerini söyledi. Onların dediğine göre tuğçe beni rahat bırakmayacaktı anlaşılan....

     Okul çıkışı nihayet gelmişti. Ahsenle sarılıp ayrıldık şuan spor salonuna doğru yürüyordum. Spor salonunun kapısın açıp içeriye dığru yürüdüm biri yalnız başına basket oynuyordu. Biraz daha yaklaştığımda a3kasını döndü. Aman allahım bu oydu bana dönüp "Senin burda ne işin var?" Dedi. Aman allahım napacaktım?????

Askolaaarrr bu da ikinci bolumda keyifli okumalarsssss opuludunuzzzz baaayyyy

Mafyanın zaafıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin