Gözümün gördüğünü beynim inkâr ediyordu. İçeride Asım kravatından kurtulmuş, beyaz gömleği göğsünün ortasına kadar açık bir vaziyette koltuğunda kaykılmış oturuyordu. Arkasında gece karası saçlarıyla esmer bir kadın vardı. Kadının başı Asım'ın üzerine düşmüştü ve elleri kocamın aylardır dokunmadığım omuzlarında hareket ediyordu.
İçeriye daldığımda her ikisi de birkaç saniyelik kısa bir şok yaşadı. İlk toparlanan Asım olup, kadının omuzlarındaki ellerine uzandı ve kendinden uzaklaştırdı. Asım'ın kadının ellerini tutan ellerine değen bakışlarım titredi. Az önce, yalnızca şehvetli anlarımızdan tanık olduğum hazla kısılmış gözleri beni bulduğunda bir anda temkine büründü. Yerinden doğrulup "Merve?" dedi.
Konuşamıyordum. Konuşsam da ne diyeceğimi bilmiyordum. Ağzım birkaç kere açılıp kapandı ama sesim çıkmadı.
"Ne işin var senin burada?"
Sertçe sorduğu soru beni kendime getirdi. Gözlerim Asım'ın gözlerinden, ardında kaşları havada beni inceleyen esmer kadına kaydı.
Güzeldi, çok güzeldi hem de. Bronz teni benim soluk tenimin aksine sağlık ve canlılıkla parlıyordu. Kahverengi gözlerine sürdüğü sürme, şekilli gözlerini ön plana çıkarmıştı. Kirpikleri muhtemelen takmaydı, gerçek olamayacak kadar uzundu çünkü. Ama ne önemi vardı ki? Kadın kendisine yakıştırmayı bilmişti.
Kırmızı gömleğini geren dolgun göğüsleri eminim her erkeği baştan çıkaracak kadar diriydi. Kocam da onlardan biri miydi?
Acaba kaç yaşındaydı? 23, 24? Bizden en az yedi yaş küçük duruyordu.
Dikkatimin arkasına kaydığını fark eden Asım'ın bakışları da oraya döndü. Kızla kısa bir bakışma yaşadılar.
"Sen çıkabilirsin Günce," dedi. Kadın kovulduğu için kaşlarını çatarken itiraz edecek gibi ağzını açtı. Ama Asım başını iki yana sallayıp sessiz kalmasına sebep oldu.
"İhtiyacımız olursa sana haber veririz, teşekkürler." diyerek konuşmasına izin vermedi. Adının Günce olduğunu öğrendiğim kadın Asım kendisine başka çıkar yol bırakmadığı için pes edip masanın ardından sıyrıldı. Kapıya kadar gelip yanımda durdu. 1.64'lük boyum ve giydiğim dört santimlik topuklularımla bile yanında kısa kalmıştım. Bana tepeden bir bakış atıp geriye döndü.
"Dışarıdayım Burak," dedi. Asım'dan sert bir göz uyarısı daha alınca alayla "Bey," diye ekledi.
Burak? Bey?
Beynim uyuşmuştu. Kocam ne zamandan beri ilk adını kullanıyordu? Ayrıca bu kadın kim oluyordu da kocama yalnızca adıyla hitap edebiliyordu? İç sesim 'Kim olduğunu biliyorsun!' diyordu. Ama inatla kabullenmeyi reddediyordum. Tüm bunlar ya bir kabustu ya da çirkin bir oyun... Her neyse hiçbir şekilde hoşuma gitmemişti.
Sesimi bulabildiğimde "Burak? Bey?" diyebildim.
Asım dişlerini sıkıp olduğu yerden çıkarak üzerime doğru yürüdü.
"Geç bunları da soruma cevap ver. Neden buradasın?"
Gözlerim doldu. Aylardır ilk kez dışarı çıkıyordum. Aylardan beri ilk defa hayat belirtisi gösteriyordum. Aylar sonra ilk defa kocam için çaba harcıyordum. Ancak kocam bana hesap soruyordu. Dudaklarım titrerken sessizce "Seni ziyarete gelmiştim," dedim.
Söylediklerim Asım'ı daha da sinirlendirdi. Burnunun kemerini sıkıp tek elini beline koyarken başını havaya kaldırdı. Kendisini sakinleştirmeye çalıştığı belliydi. Ama söze girdiğinde hiç de işe yaramadığı belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın Kıyısında
Chick-LitSon bir kurşunu vardı kadının. Hayatını derinden etkileyen o olay olduğunda kocasını da kaybetmemek için elinden geleni yapmaya karar vermişti. Ancak kaderin onun için verdiği karar da çoktan yazılmıştı. Acısının, yasının içinde kendi yolunu bulabil...