İyi okumalar♡
Siyah şapkamı yüzümü gizlemek için kullanırken arada hafifçe öne eğip düzeltiyor, aynı zamanda stresten salladığımı yeni fark ettiğim sol bacağımın hareketini boştaki elimle bastırarak durdurmaya çalışıyordum. Her hareketim dikkat çekecek, birilerinin bizi yakalamasına sebep olacakmış gibi hissediyordum.
"Seoul'den Moskova'ya gidecek yolcuların dikkatine uçağınız birazdan kalkacaktır."
Duyduğum anonsla derin bir soluğu ciğerlerime misafir ettim. Bekleyiş her saniye gerginliğimi arttırırken ses çıkmayan telefonum sabırsız bekleyişim konusunda hiç yardımcı olmuyordu. Şapkanın altından çevremi kontrol ettim. İzleniyor gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum.
Sağ çaprazımda deri ceketin altına saklanmış orta yaşlı adama keskin bakışlarımı yolladım. Havalimanına girdiğim andan beri içeride miydi yoksa benden sonra mı gelmişti? Kucağındaki gazeteyi gerçekten okuyup okumadığını bile anlayamıyorken kamufle olmak için kullanabileceğini düşündüm. Belki de fazla dedektif filmi izlemiştim.
Bakışlarımı biraz sola çevirdiğimde içecek otomatına yaslanmış kadına verdim dikkatimi bu sefer. Hatırı sayılır miktarda kalabalık olan havalimanında dalgın bakışlarla zemini izlemesi ilgimi ondan çekmemi sağladı. Tamamen kendi halinde gibiydi. Nereden geldiğini anlayamadığım bakışları üzerimde hissederken dışardan şüpheli gözüktüğümü fark ederek bakışlarımı diğer insanların üzerinden çektim ve hiç sağlıklı olmayan bu inceleme işine son verdim.
Kucağımda uyuyakalmış kız kardeşime baktım. Minji yol boyu annemin ve babamın neden bizimle gelmediğini sorgulayıp ağlamış ve sonunda uyuyakalmıştı. El ayamı sertçe ağrıyan başıma bastırarak bir kaç defa vurdum. Ağrısını, annemin yapmamı istemediği bu yolla durduramayacağımı biliyordum ama alışkanlık olmuştu işte. Dört saat öncesinden itibaren tüm yaşananları zihin süzgecimden geçirmeye çalıştım.
Dövüş salonundan çıktığımda saat geç olmuş, hava çoktan kararmıştı. Minji'nin istediği naneli çikolatalı dondurmayı almak için markete girdiğimde babamdan bir arama gelmesi bir olmuştu. Elime aldığım dondurmanın parmak uçlarımdaki soğuk sızısını hissederken bunun da diğerleri gibi rutin bir kontrol araması olduğunu düşündüm. En azından babam konuşmaya başlayana kadar benim için öyleydi.
"Alo, Jeongguk?"
İsmimi söylediğinde reyondaki bir cips paketini inceliyordum. Hatırladığım yaşlarımdan beri dövüş sanatlarıyla uğraşsam da son zamanlarda özellikle vücut geliştirmeyle ilgilenmeye başlamıştım. Bu yüzden ürünlerin içeriğini incelemek ve kalori hesaplamak hayatımın normallerinden biri haline gelmişti. Yüksek kalorisinden ötürü cips kaçamağı yapmaktan vazgeçip reyonlar arasında ilerlemeye devam ederken yanıtladım onu.
"Buradayım baba. Sen sormadan yanıtlayayım, Minji ne yapıyor bilmiyorum çünkü henüz eve gitmedim."
"Minji'yi sormak için aramadım Jeongguk. Seninle ciddi bir konuyu konuşmak için aradım."
Ciddi kelimesini duymamla kaşlarım çatılırken dondurma bölümünden Minji'nin istediği dondurmayı aldım. Naneli çikolatalı dondurmayı kim severdi ki? Eh, kardeşim zevkleri konusunda bana benziyordu.
"Dinliyorum baba, neyle ilgili?"
"Öncelikle sakin olmanı istiyorum. Sana anlatacaklarımdan sonra dediklerimi yapacağına, kendi kafana göre hareket etmeyeceğine söz vermelisin."
Kolay sinirlenmeyen bir yapım vardı ancak sinirlendiğimde kendimi kontrol etmem pek mümkün olmazdı. Sinir krizi geçirerek ortalığı yıktığım anlardan birkaçına şahit olan babam beni şimdiden uyarmaya kalktığına göre ortada gerçekten endişelenmem gereken şeyler olmalıydı. Neyden bahsettiğini tam olarak bilmediğim için sessiz kalmaya devam ettiğimde benden beklediği sözü vermekte tereddüt ettiğimi anlayarak konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Born To Die [Taekook]
Fanfiction"Nasıl sakin olabilirim şu durumda söylesene? Gitti..." Ellerim saçlarımı çekiştirirken yüzüne karşı kendim dahi beklemediğim bir çıkışla bağırmaya başladım. "Sikeyim uğruna ailemi kaybettiğim her şey gitti!" ...