Ateşin sıcaklığı yüzünü yakıyordu, buna rağmen inatla yüzündeki o tepkisiz ifadeyi koruyordu. Karşısındaki adam daha da sert vurdu yüzüne. "Anlat kimin için çalışıyorsun, asker misin yoksa sen? Konuş. " Adamın gözlerine baktım kim miyim? Gülümsedim. Muhtemelen birazdan canını alacak olan o adamım. Ellerimden çözdüğüm ipi boynuna dolayıp duvara ittim. Yüzümü yaktığı kızgın demiri elinden alıp daha da harlanması için ateşin içine koydum. Senin sahibin kim dedim boynundaki ipi daha da gererek. Bir cevap gelmeyince peki öyle olsun diyip ateşin içine soktuğum demiri kulpundan tutup elime aldım ve karşımdaki şerefsizin yüzünde yavaş yavaş gezdirdim. Acıyla bağırdı. Alnımı kaşıdım. Abartma o kadar da sıcak değil diyip sağ yanağına demiri yapıştırdım. Yerde debelenmeye başladı. Boynunu sıktığım ipi gevşettim. Saçını tutup başını geriye ittim. Çok mu acıdı? Demiri yanağından çektim derisi demire yapışmıştı. Az önceki halinden eser kalmamıştı. Çocuklar gibi ağlıyordu. Başımı salladım, çocuklar masum olurdu. Bu şeytana çocuk demek çocukluk gibi masum bir kavramı kirletirdi. O gün benim de canım çok acıdı biliyor musun? Karnına tekme attım, ama sen gülüyordun. Demiri bir kez daha ateşin içinde boca ettikten sonra hızla sırtına vurdum. Çığlık atmaya başladı. Gülümsedim. O gün bende böyle acı acı feryat etmiştim. Demiri sırtından çekip elinin üstüne vurdum. Ve sen bu ellerle onun canını acıtıyordun. Bir kez daha eline vurdum hıncımı alamıyordum. Kulağına yaklaştım boşta kalan elimlede demiri tekrar ateşin içine koydum. Sen o pis dudaklarınla onun teninde gezmeye nasıl cüret ettin? Karşımda huzursuzca kıpırdandı. "Acı bana lütfen merhamet et, öldürme beni çok pişmanım, lütfen lütfen..." kes sesini diyip yüzüne yumruk attım. Demiri ateşten çektim. Çenesini kavradım gözlerime bak! Bu gözlerde merhamet adına bir şey görüyor musun? Sen benden merhamet duygumu çaldın. Şimdi de sana merhamet etmemi mi istiyorsun? Adam hıçkırarak ağlamaya başladı. "Özür dilerim " ne değişti? Özrün hiçbir şeyi değiştirmedi. Sen zavallı bir ölümü hakkediyorsun. Demiri vurmak için tekrar kaldırmıştım ki bir el, bileğimi kavradı. Arkama baktım. Komutanım arkamdaydı. Yapma diye bağırdı. Sinirle bağırdım yapmayayım mı? Yapmayayım öyle mi? Elimdeki demiri yere atıp bana sarıldı. "Yapma oğlum, sen bu değilsin. Adalete güven. Adalet bunlara cezasını verecek." Gözleri doldu. Hiddetle o kocaman adamı ittim. Adalet öyle mi? Adalet... Senin gibi güçlü bir adamı tek seferde itilecek hale getiren adalet. Sevdiğim kadını benden alan adalet. Doğmamış çocuğumu benden çalan adalet. Ne adaletinden bahsediyorsun sen? Benim sevdiğim kadın beni tanımıyor bile. Ben ona ensesindeki o yara izinin nedenini bile açıklayamıyorum. Ona dokunamıyorum, sarılamıyorum. Benim için adalet onun kahverengi gözlerinde kendimi bir yabancı olarak görünce bitti. Ben ona bunu yapanların hepsini ne pahasına olursa olsun öldüreceğim. Onları öldüreceğim çünkü yarın öbür gün başkalarının acısı olmasın. Şimdi istiyorsan beni hapse tık. Gerekirse o duvarları tek tek sökerim yine de intikam için geri gelirim. Ben sırf bu kutsal mesleği intikam uğruna kirletmeyeyim diye bütün rütbemi geride
bıraktım.Ben bu intikam için mesleğimi bıraktım, benliğimi bıraktım, elimi kirlettim. Artık sen bile beni durduramazsın diyip önümde diz çöken adama baktım. Yerdeki demiri elime aldım. "Bugün seni elimden hiç kimse alamaz " vurmak üzere demiri kaldırdım son darbeyi vuracaktım ve listemdeki bir kişi daha eksilecekti. "Baba noluyor burda?" Arkamı döndüm, Kumsal... Komutanım Kumsala niye buraya geldin arabada bekle demedim mi sana diye bağırdı. Susmam gerekirdi ama kendimi tutamayıp ona bağırma diye çıkıştım. Her ne kadar belli etmese de hassas bir kalbi vardı, kırılırdı hemen. Ama sadece sevdiklerine karşı öyleydi. Başkalarının önünde semsert bir kaya gibi olurdu da belli etmezdi duygularını, tıpkı şuan benim önümde kırıldığını belli etmediği gibi. Elimdeki demire baktı, sonrada önümde diz çöken adama. Bi hışımla yanıma geldi "napıyorsun sen?" Adamı yerden kaldırmak için elini uzatmıştı ki elini tutup onu kendi arkama aldım. Bilmiyordu ki ondan her şeyini alan adama yardım eli uzattığını. Elimdeki demiri yere atıp, Kumsalı belinden kavrayıp dışarı götürmeye başladım. Bu adamla aynı havayı daha fazla solumamalıydı. Kollarımda tepinmeye başladı. " Ya bıraksana, sen kim oluyorsun da bana dokunuyorsun?" Duraksadım. Kim miydim? Kimdim? Kollarını bıraktım. Gözlerimi yere çevirdim, gözlerine bakmaya cesaretim yoktu.
Komutanım Baran diyip omzumu sıktı. Arkamı döndüm sana emanet diyip başıma kapişonumun kavuğunu çekip hızla yürümeye başladım. O şerefsiz sahibine haber verecekti. Böylece asıl öldürmem gereken kişiyi bulacaktım. Er ya da geç...
Pencereden bana bakan o şerefsizi gördüm. Bana gülümsedi ve ağlarmış gibi yapıp Kumsalı gösterdi. Kumsal arabaya binip babasıyla birlikte gidince gülümsedim elimle tabanca şekli yapıp ona doğrulttum ve bombanın kumandasına bastım. Bombanın patlayışıyla her yer birbirine karıştı. Geber it herif! Gülmeye başladım. Yere doğru uzandım nefes almaya çalıştım, alamadım. Cebimden sigara paketini çıkarıp bir dal aldım ve hızlıca dudaklarıma yerleştirdim. Muhtemelen sigara içtiğimi görse çok kızardı, o kahverengi gözlerini büyütüp, çocuklar gibi dudaklarını bükerdi. Bir daha içersen küserim daha konuşmam senle derdi ama her seferinde konuşurdu, kıyamazdı bana. Her ne kadar şimdi tanımıyor olsa bile...
Yanan eve baktım, umarım canın çok acımıştır, bekle beni birkaç şerefsizi daha yanına yollayıp, cehennemde de iki elim yakanızda olacak.
Ayağa kalktım. İçimde tuttuğum dumanı havaya doğru üfleyip, tökezleyerek de olsa yürümeye başladım. Beynimdeki sesler yine çoğalmaya başlamıştı. Hepsi bir olmuş bana ne kadar kötü olduğumu, sevdiğim kişiyi bile koruyamadığımı söylüyorlardı ve bende onlara hak veriyordum. Beceriksiz herifin tekiydim. Ben böyle düşüncelere boğulmuşken kulağıma bi vınlama sesiyle karışık ıslık sesi geldi ve ayağımın tam ucuna okla birlikte okun ucuna geçirilmiş bir kağıt saplandı. Yere eğildim. Oku saplandığı yerden çıkarıp ucundaki kağıdı elime aldım. Artık böyle şeylere şaşırmıyordum bile...
Kağıdı açıp okumaya başladımİntikam hırsıyla yanarsın
İntikam hırsıyla yandığımı bilmeden
Her şeyini kaybettiğini sanarsın
Daha kaybedecek çok şeyin varken
Bekle beni kaybeden
İntikamım ağır olacak ilkinden...Kağıdı buruşturup yere attım. Etrafıma bakınıp bağırmaya başladım. Olanca gücünle gel, ama çabuk gel, bu sefer kellen gidecek gövdenden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Dirilişi
Teen FictionAcı... Neydi bu herkesin dilinden düşmeyen acı? Kalpteki sızının isim bulmuş hali miydi? Yoksa dillere pelesenk olmuş, öylesine söylenen kelimelerden birisi mi? En çok ne zaman acırdı insanın kalbi? Acıyan kalp miydi yoksa ruh muydu? Ya da şöyle sor...