2

91 12 13
                                    

  Ötüp duran telefonunu eliyle bulmaya çalışıyordu Rindou. Tek eliyle telefonu arasa da bir türlü bulamayınca mecburen tek gözünü açtı. Ekranda rehberinde kayıtlı olmayan bir numara görmesiyle aramayı reddedip uykuya geri dönmeyi denedi. Dün gece eve geç gelmiş, çok da uyuyamamıştı. Şu an son istediği şey zorla uyandırılmaktı ancak kısa bir süre sonra tekrar çalan telefon onu rahat bırakacak gibi görünmüyordu.

"Hm?" Mırıldanarak cevaplandırdı aramayı.

"Sonunda uyandın. Dışarıda seni bekliyorum."

"Ne?" Tanıdık gelen sesin kime ait olduğunu anlayamayacak kadar uykuluydu. Telefonu kulağından uzaklaştırıp saate baktı. Hafta sonu ve henüz saat yeni dokuz olmuşken kalkıp kapısına gelebilecek bir arkadaşı olduğunu sanmıyordu. "Kimsin?"

"Sanzu ben."

"Numaramı nereden buldun?"

 Kendinin vermediğine emindi. Yataktan kalkıp bağdaş kurarken her an uyuyakalacakmış gibi hissediyordu. Bir eliyle telefonu tutarken boştaki eliyle omzunu ovdu. Akşamki kavga yüzünden vücudunda hafif bir sızı vardı.

"Geldiğinde konuşuruz. Kırılan gözlüğü yanına almayı unutma."

  Rindou bir şey demeye fırsat bulamadan kapandı telefon. Bölünen uykusuna geri dönmek çok cazip görünse de içinden bir ses Sanzu'nun onu rahat bırakmayacağını söylüyordu. Banyoya giderken evdekilerle karşılaşmamaya dikkat etti. Elbette ki gözlüğünü takmadığını illaki fark edecekler ve açıklama yapmak zorunda kalacaktı. Elinden geldiğince geciktirebilirdi.

  Bahçe kapısından çıkarken hâlâ esniyordu. Henüz uykudan çok da sıyrılamamıştı. Kimseye yakalanmadan kendini evden attığı için şanslıydı. Etrafa bakındığında bir kaldırımın kenarına oturmuş telefonuyla uğraşan Sanzu'yu gördü. O saç rengiyle fark edilmek için gözlüğe ihtiyacı yoktu bile.

  Yanına gittiğinde uzattığı ayağına vurdu hafifçe. "Neden çağırdın bu saatte?"

  Saçları dışında koyu renklere bürünmüştü, Sanzu. Gözünde dünkü kavganın eseri olan morluğu makyajla kapatmayı denese de kendini belli ediyordu. 

"Ne kadar kabasın." diye sızlandı, sahte olduğu belli olan bir sesle. "Halbuki seni düşünüyorum ben."

Sözlerine dil çıkarmayla karşılık alan Sanzu, gülerek oturduğu yerden kalktı. Aralarındaki boy farkı sadece bir kaç santim olduğundan karşı karşıya dururken gözlerinin birbirini bulması kaçınılmazdı. "Her ne kadar kavgayı başlatan sen olsan da gözlüğünü kıran benim. Hatamı telafi etmeliyim değil mi?"

"Ve bu yüzden sabahın körünü mü tercih ettin?"

"Ailene yakalanmadan seni kurtarayım demiştim aslında. Bu sayede sabahları ne kadar sevimli olduğunu görmüş oldum."

"Nesin sen, beyaz atlı prens falan mı?" İkinci cümleyi görmezden gelerek konuşurken gözlerini kaçırmasına engel olamadı. Dalga mı geçtiğini yoksa ciddi mi söylediğini anlamadı ancak her iki türlü de rahatsız hissetti sarışın oğlan.

  Sanzu'nun gözleri gülümsediğini belli eder şekilde kısıldı. Rindou ile atışmaktan gayet memnun olduğu belli oluyordu halinden. 

  Sarışın onun onun ağzını açtığı an hoşuna gitmeyecek şeyler söyleyeceğine emindi. Ona fırsat vermeden konuyu değiştirdi. "Nereye gidiyoruz?"

  Sanzu onun çabasına gülse de üzerine gitmemeyi tercih etti. Muhtemelen asla itiraf etmeyecek olsa da Rindou'nun utanmış olduğunu düşünüyordu.

"Gözlüğünü aldığın yere gidelim, aynısını buluruz muhtemelen."

***

"Sonunda." Dedi Rindou beşinci dükkandan çıkarken. 

Yıldızlar Bataklığı | RinzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin