Yarıştan sonraki bir hafta dersler ile geçmişti. Vizelerimin yaklaşması ile birlikte resmen kampüsün kütüphanesinde yatıp kalkıyordum. Son senem olduğu için dersler daha ağır ve sınavlarımız daha zor geçiyordu bu yüzden bu haftaki yarışı takip edememiştim. Sosyal medyada gördüğüme göre Charles yarışı 7. sırada bitirmişti.
Bu arada sosyal medya demişken Charles'ın paylaştığı post büyük bir olay yaratmıştı. 'Gizemli E. kim?' soruları her magazin haberinde karşıma çıkıyordu ve bu deli gibi utanıp gülmeme sebep oluyordu. Tabi ki bu E'nin ben olduğumu biliyordum. Yani öyle umut ediyordum. Başka biri çıkması beni depresyona sokabilirdi ve önümüzdeki bir hafta depresyona girmek için hiç vaktim yoktu. O yüzden ben olduğumu düşünmeye devam edicektim.
" Sonunda ders notlarını Liz'den alabildim. Tanrım, kız resmen vermemek için inat etti. " Alice elinde iki bardak kahve ve kolaltına sıkıştırdığı ders notları ile söylenerek karşıma oturdu ve kahvenin birini önüme doğru uzattı. Teşekkür edip sıcak kahveden minik bir yudum aldım.
" Biliyorsun Liz her zaman böyle kimseyle notlarını paylaşmaz. Ayrıca ne gerek vardı zaten ben derslerin hepsinde detaylı ve iyi not tutmuştum." Alice notları önüme doğru uzattı ve omuz silkti. " Belki kaçırdığımız bir yer olmuştur işi şansa bırakmayı sevmem. " Önüme koyduğu notları alıp çantama attım ve önümdeki kitaplara baktım. Gerçekten psikoloji okumak çok zordu. Ezber gerektiren bir sürü konu vardı ve bazen beynim iflasın eşiğine geliyordu. Hocalarımız çok sıkıdırlar ve her konuyu çok iyi bilmemiz gerektiğini söylerler. Çünkü insanların ruhsal sağlığı bize emanet. Peki benim ruhsal sağlığım kime emanetti?
Kafamı kitabın üstüne koyup gözlerimi kapattım. Yoğun bir hafta geçirmiştim. Hem bedenen hem ruhen. Sabah uyanıyor kahvaltı yapmadan direkt kütüphaneye geliyordum ve öğlene kadar çalışıyordum. Öğle molasında ise bir şeyler atıştırıp yine geliyor akşam 7 ye kadar aralıksız çalışıyordum. Geceleri ise o kadar yorgun olmama rağmen uyuyamıyor ve sabaha yine yorgun uyanıyorum. Bir haftadır bu döngünün içinde hapis kalmıştım sanki.
Telefonumu elime alıp instagrama girdim ve anasayfada biraz dolaştım. İnsanlar geziyor ve eğleniyordu bende burada ders çalışmaya mahkum olmuştum.
Charles'ın profiline girip attığı fotoğrafa baktım yine. Bir haftadır bulduğum her minik boşlukta bunu yapıyordum. Neden bilmiyorum ama fotoğrafı hala beğenmemiştim. Sanırım insanların ben olduğumu öğrenmesinden korktum. Ama yüzbinlerce beğeni aralarından onun ben olduğumu bilmeleri çok zordu. En sonunda cesaretle fotoğrafı beğendim. Büyük bir iş yapmış gibi bir de heyecanlanmıştım beğenirken. Hayran olmak bünyeme ağır gelmeye başlıyor sanırım.
Telefonumu çantaya atıp yavaşça kitaplarımı toplamaya başladım. Alice kitaplara gömülmüş önemli yerleri tekrar ediyordu. Benim toparlandığımı görünce kafasını kaldırdı.
"Bugünlük bana bu kadar yeter. Gidip kendime gelmem kafamı biraz toparlamam lazım. Başım çatlamak üzere zaten." Kafasını sallayıp kahvesinden bir yudum aldı. " Ben bir kaç saat daha buradayım. Akşama uyumamış olursan haberleşiriz." Kafamı sallayıp eşyalarımı aldım ve kütüphaneden çıktım. Derin bir nefes alıp temiz havayı ciğerlerime gönderdikten sonra etrafıma bakarak yurda doğru ilerlemeye başladım. İtalya'nın bu güzel kampüsü beni her zaman kendine büyülerdi. Tarihi mimarisi ile göz kamaştıran Padova Üniversitesi benim için her zaman ilk sıradaydı. Psikoloji okumaya karar verdiğim dönem burada psikoloji bölümü açılmıştı. Okula zaten aşıktım ve bölümün yeni açılmış olması ile hemen burayı tercih etmiştim.Telefonumdan bildirim gelince çantamdan çıkarıp ekrana baktım.
@charles_leclerc seni takip ediyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LORD PERCEVAL
Fanfiction" Seni görene dek nefes aldığımı düşünmezdim. " Charles ve Emma'nın minik bir tesadüf ile başlayan tanışmaları sonrasında nasıl bir hikayeye evriliyor gelin birlikte görelim.