Giriş

41 7 51
                                    

0 Numara

Giriş

"Yazar en sonunda dokuz numarasını da tamamlamıştı. Defterlerinin bitmesinden nefret ediyordu çünkü her defterinin sonunda aynı boşluk hissini tadıyordu, her defterinin başında aynı yabancılığı çekiyordu. Dertlerini, sıkıntılarını defterine yazdığında sanki o dert sadece onun değil, defterinindeymiş gibi hissediyordu. Hep "gerçek hayat defterim" diyebileceği biri istiyordu ama bu asla olmayacaktı. Bunu biliyordu çünkü hayatı kitap, o da kitap karakteri değildi. Mümkün olmayan şeyler de vardı. Bu yüzden yeni defteri on numaradan devam edecekti."

Destan, oturduğu sandalyede belini ve boynunu kıtlatmak için aniden dikleşip boynunu geriye attığında sandalye kaydı ve düşecek gibi oldu. İradesi dışında ağzından küçük bir çığlık kaçtığında gözleri fal taşı gibi açıldı ve iki eliyle birden ağzını kapattı çünkü saat gece dörttü, evdeki herkes uyuyordu, Destan hariç.

Birkaç dakika öylece durup evdeki sesleri dinledi, kimse uyanmamıştı.

Rahat bir nefes verip hâlâ elinde olan mavi, uçlu kalemi küçük -tek rafa en fazla üç yüz sayfalık dokuz kitap sığan- kitaplıklı çalışma masasına bırakıp defterini kapattı ve eline alıp sandalyeden kalktı ardından kitaplık kısmının hemen yanındaki beyaz gardolabının elbiseler için olan yerini açıp uzun elbiselerini kenara çekti, oradaki elbiselerin sakladığı kilitli kutuyu alıp çalışma masasına ters bir şekilde bıraktı. Altındaki sürgülü kısmı açtı ve salladığında ses çıkarmaması için sabitlediği anahtarı yerinden alıp sürgüyü kapatmadan kutuyu düz çevirip anahtarı deliğine sokup çevirerek kutuyu açtı.

Devlet sırrı gibi sakladığı defterlerini görünce gülümsedi. Elindeki defteri de kutuya koyup boş defterlerinden kahverengi olanı alıp masasına koydu ve kutuyu kilitleyip anahtarı da altına sabitleyip dolabını tekrar açtı ve kutuyu elbiselerinin arasına geri sakladı, en sonunda masasına geri yerleşti, kalemi tekrar eline aldı ama sanki...

Sanki yazası yok gibiydi.

Boş defteri ve kalemi orada öylece bırakıp ayağa kalktı, dolabı ve çalışma masasının karşısında kalan kahve-beyaz renkli yatağına yatıp yorganı üzerine çekti, gözlerini kapattı. Sağında kalan pencereden yağmurun sesi geliyordu. Destan yan dönerek sırtını pencereye çevirdi.

Bir süre öylece durdu ama ne uykusu vardı ne de uyuyası.

Beyaz yastığının altındaki telefonunu ve beyaz kablolu kulaklığını alıp yataktan kalktı. Yavaş adımlarla, ses çıkarmamaya özen göstererek odasından çıktı ve çıkış kapısına yöneldi.

Kapı koluna elini uzatıyordu ki abisinin ayak sesini duyup ayakkabı dolabındaki siyah spor ayakkabılarını hızlıca kapıp odasına gitti hızlı ama sessiz adımlarla.

Kapısını çok az aralık bıraktı.

Lavabo kapısının sesini duymasıyla aralığı kapatıp kapıyı kilitledi.

Evleri ,çatı katını saymazsak, tek katlıydı ve Destan'ın odasının camının hemen yanında bir elma ağacı vardı. Bu sebeplerden camdan çıkmak Destan için çocuk oyuncağıydı.

Kahve sweatshirt ve siyah eşofmanının üzerine siyah şişme montunu giyip telefonu ve kulaklığını cebine attı.

Geçen ay doktoru gözlük vermişti ve tek bir yere odaklanırken takması gerektiğini söylemişti çünkü numarası küçük de olsa miyoptu. Masasındaki gözlük kutusuyla kısa bakışmasının ardından almamaya karar verdi, zaten yağmuru dinlemeye gidecekti. Ayrıca zaten sürekli onu takmayı unutuyordu.

0 Numara Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin