Lütfen açacağınız hoş bir melodi ile dinlemenizi rica ederim, keyifli okumalar. Sizi baji ve toranın hikayesi ile baş başa bırakıyorum <3
Baji tarafından anlatılan bölüm
Günler benim için oldukça hızlı geçmişti... O günün sabahı doktorlar yanımıza gelmiş ve beni başka bir odaya almışlardı. Boğulmanın verdiği travmatik bir durumdan dolayı konuşmamın bir süre bozuk ve kesik kesik olacaklarını söylemişti. Bir kaç gün sonra ise hastahane çıkışım verilmişti.
Şimdi evde annemin beni kız çocukları gibi yatırdığı yatakta can sıkıntısı ile oturuyorum.. Ne bok yiyeceğim lan ben bu odada?! Yakarım lan sıkıntıdan burayı!
"Sikeyim! Keşke hastanede kalsaydım! Daha az sıkıcıydı lan.." nefretle söylendiğim elime aldığım telefonla bir sürü gelen mesajlara baktım. Bir çok arkadaşım geçmiş olsun hediyeleri getirirken mikey ve hakkai bana prezervatif getirmişti... Amına koyayım ben yatar halimle adam sikicem sanırım?
Chifuyu her zaman ki haliyle annenin yaptığı bir pasta getirmişti. Elleri dert görmesin gaz olup çıkmıştı mideden. Mitsuya'nın kardeşleri ise küçük peluşlarını yollamıştı. Gerçekten buna diyecek sözüm yok o iki ufaklığı seviyorum. Tabii pek ufak yanları kalmadı doğrusu. Pehyan ve pahcin sanki anlamış gibi iç çamaşırı göndermişler bir de yetmiyor gibi götünden bok çıkana kadar kullanmanı dileriz notu bırakıp siktiri çekmişler. Hay amın evlatları... Kendi kendime güldüğüm sıra da kazutora aklıma geldi.
O gün ikimizde uyuyakalmış, daha sonra onu hiç görmemiştim. Annesi ise gelip duruyordu... O kadın kocasını bırakıp buraya geldiğin de resmen değişmiş gibiydi. Küçükken hatırladığım kadarıyla hiç evden çıkmazdı. Tüm bunları düşünürken kapıyı açan annemle göz göze geldim.
"Kei, misafirin var tatlım." ona merakla bakış attığım da arkasında, beyazlar içinde kıyafet giymiş, saçlarının bir kaç tutamını örmüş kazutora ile göz göze geldim. Tam yanında annesi duruyordu. Ellerinde ise birer paket.. Tora paketleri eline aldığın da annesinin bakışlarını üzerimde hissetmem bir oldu.
"Keisuke... Biz annenle aşağı da olacağız, tekrardan geçmiş olsun. Sana getirdiğimiz paketleri kazutora verecek. 3 4 günden beri sabırsızlıkla bekliyordu!." bakışlarımı kazutoraya çevirdiğim de annem ve bayan hanemiya kapıyı örtüp gitmişlerdi.. Kazutora ise yanıma yavaş yavaş gelmiş ve sinmişti. Yaptığından pişmanlık duyduğu her hareketinden belli..
" Senin için.. Bir kaç şey hazırladık annemle, belki yüzsüzce olacak fakat geçmiş olsun baji.." paketleri kucağıma koyduğun da yüzüne bakmadan açmaya çalıştım.
"Kazu..tora, yaptıklarından dolayı.. Kızgın değilim" ona doğru dönerek baktım.. Değildim çünkü beni bilmiyordu, başkası olsa kızardı fakat onun nasıl birisi olduğunu bildiğim için bunu yapmak istemiyordum. Ellerimin arasında duran paketleri açtığım da toranın burun çekme seslerini duydum.. Aptal! Hep böyle sulugöz mü olacaksın?
Paketlerin birisinden bayan hanemiya'nın yaptığı güzel bir el işi vardı. Siyah ve lacivert tonlarından ince ince yapılmış ve mis gibi kokuyordu. Hafifce gülerek onu kenara koyduğum da bu sefer diğer paketi açtım. O paketinden içinden ise sadece bir tane küpe çıkmıştı... Küpeyi elime alıp baktığım da, şok içinde kaldım. Bu benim, küçükken taktığım küpemdi! Zamanında kazutoraya vermiştim... Bunu severek almış ve karşımda ağlamıştı. Ona doğru dudaklarımı heyecanla aralayacağım sıra da çoktan konuşmaya girmişti..
"En sevdiğim küpe... Eskilerden, bunu senin takmanı istiyorum..." duyduğum da kalakaldım.. Başımı önüme çevirerek iç çektim. Sanırım bu sefer de olmamıştı.
"Kim verdi sana bu küpeyi?"
"Bilmiyorum... Emin değilim, benim için değerliydi sadece bende senin takman için veriyorum" kendime yediremez şekilde dudaklarımı ısırarak kafamı çevirdim. Neden?... Neden hala şu siktiğimin anıları yok ki sende!
Gözlerim ona doğru kaydığını da kendisi bana değil odanın içinde geziniyordu. Bir kaç dakika ikimizde sessiz kaldık daha sonra onun kalktığını görerek baktım.. Gitme! Biraz daha kalsan olmaz mı su tanesi?..
"Nereye gidiyorsun?"
"Artık gitsem iyi olacak, annem de beni bekliyordur... Tekrar özür dilerim ve geçmiş olsun baji.." bir cümle bile kurmama izin vermeden yanımdan gittiğinde sadece bakakaldım.. Önüme döndüğüm de parmaklarımın arasın da tuttuğum küpeye bakarak dudaklarımı ısırmak zorunda hissettim. Zaman çok hızlı geçmişti.. Onu beklerken ben yıpranmış gibi hissediyordum. Kafamı iç çekerek arkama yasladım. Ateş suya muhtaçtır diyordu okuduğum kitap da... Ateş suya muhtaçtır, yoksa yükselir, yükselir ve heryeri yakıp yıkar. Su geldiği zaman ise sakinleştirici gibi gelirdi ateşe... Aynı durum su içinde geçerliydi fakat ikisi içinde can alıcı nokta vardı. Fazla su ateşi kül eder, fazla ateş ise suyu yok eder..
Avuçlarımda sıktığım küpeden sonra aşağıdan bir kapı kapanma sesi duydum.. Daha sonra yavaş yavaş odama gelen terlik sesleri, annem kapıyı açtığın da bşr şeye ihtiyacım var mı diye sormuştu. Ben de sadece uyumak istediğimi belirttikten sonra yanıma yaklaşarak uzun saçlarımı örmeye ve böylece daha rahat yapacağımı belirtmeye başlamıştı. O gittikten hemen hemen 15 dakika sonra kendimi bırakmak istemediğim bir zamanlar bana ait olsa da kazutora dan gelen bu küpeyi tutuyordum. Amansızca dolan gözlerimi kapattığım da tek duyduğum sessizliğin hoş melodisi olmuştu..
______________________________________
Evettt bu bölüm gerçekten kısa oldu ama söz veriyorum diğer bölüm uzun olacak :'> sabah 6 dan beri nasıl yazsam diye düşündüğüm bu kısım bu kadar çıktı <3 ek olarak herkese günaydınnnn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Ve Su
General FictionÇimenlere uzanmış gökyüzüne baktığım da o an sadece içimden masalımın kahramanı olman için dilek diledim... Uyuduğunu biliyordum belki de aç gözlülüğüm bilemezdim senin sıcak ellerini tutup kalbimin heyecanla attığını hissettiğim de ağlamamak üzere...