2; 'sevgilim ve min yoongi'

462 79 33
                                    

Ruh eşiniz ile temasa geçtikten sonra, ondan ayrı kaldığınız her gün canınız yanmaya başlar.



O gecenin üstünden üç gün geçmişti ve ben, dönemimi atlatamamıştım.

O gece birçok kez kendimi rahatlatmış, bunun için her ne kadar sebebini bilmediğim bir şekilde utanç dolu hissetsem de sayamayacağım kez ağlayarak ellerime gelmiştim. Gece boyunca ağlamamı sabah o kadar saçma bulmuştum ki. Tamam belki hayallerim çokça yıkılmıştı ve biraz ben de yıkılmıştım sonuçta her gün nefret ettiğim birinin ruh eşim olduğunu öğrenmiyordum fakat boş verebilirim diye düşünmüştüm. Tabii bunu sadece düşünmüştüm.

İnternette okuduğum 'Ruh eşiniz ile tensel temas kurmadığınız günler acı çekiyorsunuz.' Yazıları bana hiçbir zaman gerçekçi gelmemişti ve hep 'Eh, bu acı en fazla ne kadar olabilir?' Diye düşünmüştüm. Hah, düşüncelerim bu acının böcek ısırığı kadar olduğuyla kaplıydı. Ve öyle bir yanılmıştım ki.

Böcek ısırığı kadar falan değildi, kalbimi bıçaklıyorlarmış gibiydi.

Her yerim acıyor ve ağrıyordu. Kızışma dönemimden dolayı kalan yorgunluğumun üstüne, ruh eşimin verdiği acı eklenmişti. Pekala, katlanırım demiştim. Nasılsa, kızışma dönemim yakında bitecek ve sadece şu kalp acısıyla baş başa kalacağım demiştim. Fakat bunun üstüne bir de, çalışmam gereken sınav eklenince ben bitmiştim. Beynimin yorgunluğu beni tamamen bitirmişti, hiçbir işlevim kalmamıştı. Dün gece saat üçte ölü gibi uyumuştum. Şimdi ise saat dokuzdu ve benim okula gitmem gerekiyordu.

Okula gitmem ve bacak aramdaki şişlikle birlikte saatler boyunca çalıştığım sınava girmem gerekiyordu.

Yorgun argın bir şekilde uyanıp okul kıyafetlerini üstüme geçirdiğimde, günlerce odamdan çıkmadığım için artık savaş alanına dönmüş olan yerden hızlıca kurtulmuştum. Aynanın karşısında uzun bir süre kendimi eski 'insan' halime çevirmeye çalışmıştım. Dişlerimi fırçalamış ve çantamı sırtıma geçirmiştim. Her ne kadar dönemimin son gününde olsam da terleyip duruyor ve en ufak şeye tepki gösteriyordum. Hap alıp feromonlarımı kapatmayı düşünmüştüm fakat, evden çıkmadığım için evde haptan hiçbir eser kalmamıştı. Eğer şimdi almaya gidersem büyük ihtimalle geç kalacaktım. Ve ben ilk derse konulan sınavıma geç kalmak istemiyordum.

Özellikle bu kadar zorluk çekip çalıştıktan sonra.

"Günaydın, Kook."

Gergin bir şekilde sağ elimi cebime soktuğumda bunun üç gün içerisinde kardeşim ile aramda olan ilk normal konuşma olduğunu biliyordum.

Ona söylememiştim. O gece, dönemimin en şiddetli olduğu gece, eve dönmemiş ve diğer gün öğlende eve ayak basmıştı ve ben kendimi çok kötü hissediyordum. Kardeşime, bir yıl önce kollarımda onun yüzünden ağladığı alfanın şimdi ruh eşim olduğunu söyleyecek cesareti bulamamıştım. Ve büyük ihtimalle uzun bir süre de bulamayacaktım ama Tanrım, sağ elimi bütün bu günler boyunca kardeşimden nasıl saklayacaktım ki ben.

Aynı benim gibi o da 'Günaydın.' Diye mırıldandığında, hafifçe gülümsemiş ve evden çıkmak üzere kapıya adımlamıştım. Rahat bir şekilde okula gitmeyi ve bütün bu yol boyunca günlerdir aklımdan çıkmayan alfayı düşünmemeyi planlıyordum.

Adımlarım Jungkook'un bana seslenmesiyle durmuştu.

"Hyung beni bekle, birlikte gidelim."

Anlaşılan bütün yol boyunca elimi cebimden çıkartmayacak ve oldukça gergin bir şekilde yürüyecektim.



Beklediğimden daha iyi geçmişti. Sınavın bütün dakikalarında terleyip, ereksiyonumun büyümemesi adına büyük bir uğraş versem de, düşüncelerimi sorulara yoğunlaştırmayı başarabilmiş ve bir şekilde önemli olan sınavımı atlatmıştım. İçimden büyük bir yük kalkmıştı ve üç gündür ilk defa kendimi mutlu hissetmiştim. O kadar mutlu hissetmiştim ki, kalbime saplanıp duran acıyı bile bir anlığına unutmuştum.

Derin bir iç çekmiş ve kendimi oldukça rahat hissederek sınıftan dışarıya çıkmıştım.

Koridorda birkaç kişinin dikkatini çekmiş gibiydim, feromonlarım ilk günlere göre oldukça azalmış ve eski haline geri dönmüş olsa da hâlâ aynı tatlı kokuyu yayıyor, özellikle alfaların dikkatini çekiyordu. İstediğim bir şey değildi fakat madem bana bu kadar istekli bakıyorlardı.

Şov yapmaktan zarar gelmezdi.

Masum bakışlarımla, duruşumu dikleştirmiş ve tatlı feromonlarımın daha da çok etrafa yayılmasına sebebiyet vermiştim. Bu durum, az öncekinden daha fazla dikkati çekerken bakışların hiçbiri umrumda değildi. Bu salaklar, istedikleri her omegaya bakıp 'derin' bakışlar atarak onları elde edeceklerini falan zannediyorlardı. Özellikle erkek olan omegalara karşı böyle davranıyorlardı ve ben bu yüzden bütün alfalardan nefret ediyordum. Bana değil de sadece benim yönüme doğru istekli bir bakış atmaları onlara karşı olan öfkemi çoğaltmaya yetiyordu.

"Sana yiyecek gibi bakıyorlar."

Hoseok yan tarafımda belirdiğinde, alfaların olduğu diğer tarafa doğru alay dolu bir bakış atmış ve tekrardan Hoseok'a dönmüştüm. Attıkları iğrenç bakışlar, sadece güldürmüştü. Özellikle sevgilim olduğunu bilerek attıkları bakışlar, kendi içimde kahkahalar atmama sebep olmuştu.

Sadece böyle, bakabilirlerdi zaten.

"Kızışma dönemimdeyim, ondandır."
Gözlerini devirip kolumdan çekiştirmeye başladığında, sıkılmış bir şekilde mırıldanmıştı.

"Onu bir kilometre öteden de anlayabiliyorum Jimin."

Aynı onun gibi ortama hiç ilgili olmayan bakışlarımla bakarken, kolumdan çekiştirmesine izin vermiş ve sorgulamamıştım. Birazdan eve gidecektim zaten, bugün de dinlenip pazartesi günü tamamen dinç bir şekilde tekrardan okula gelmeyi planlıyordum. Bu halde sürekli terleyerek derslere girmeye devam etsem, hiçbir şey anlamaz ve sadece kendime eziyet ederdim. Biraz soluklanmam ve hafta sonunda kendime gelmem gerekiyordu.

Hoseok'un peşinde ona itaat ederek hızlı adımlarla kafeteryaya girdiğimde, zil çalmış fakat buna aldırış etmemiştim. Ne de olsa derse girmeyecektim, benim açımdan bir sorun yoktu.

Derse girmek için kafeteryadan çıkan öğrenciler yanımızdan geçerken, yan gözle Hoseok'a bakarak konuşmuştum.

"Derse girmeyecek misin?"

Başını sağa sola sallamış ve beni, gördüğümde yerimde çakılı kaldığım masaya ilerletmeye çalışmıştı. Gerçekten, sadece dakikalar öncesine gidip Hoseok'un peşinden sürüklenmemeyi dilemiştim. Sadece, direkt olarak eve gitmeyi ve bu manzarayı görmemeyi istemiştim.

Hoseok kolumdan tutup beni bir yere sürüklerken bu yerin benim cehennemim olduğunu bilmiyordum.

"Hayır, eski bir arkadaşım geldi. Hem bu halde senin de derse gireceğini zannetmiyorum. Sevgilin de yanımızda."

Hoseok konuşmaya devam ederken, arkasında öylece kalan beni fark etmemiş gibiydi.

Sevgilim ve Min Yoongi aynı masada oturuyordu.

Joo Won ve Yoongi yan yanaydı.
Bayılacaktım.

Yoongi'yi gördüğümde içime yayılan sıcaklık büyük bir siktir çekmemi sağladığında, ondan nefret ettiğimi kendime hatırlatmak zorunda kalmıştım. Kalbim kasılmıştı. Kalbim üç gündür ilk defa, acıyla değil de heyecanla kasılmıştı ve sikeyim bu sevgilimi gördüğüm için değildi. Kendimi ilk defa böyle hissetmiş ve ilklerden oldukça hoşlanan kişiliğim yüksek desibelli çığlıklar atmaya başlamıştı.

Bir alfaya karşı ilk defa böyle hissetmiştim.

Sevgilime baktığımda hiçbir zaman içimi doldurmamış olan o sıcaklık, ölesiye nefret ettiğim Min Yoongi'yi gördüğümde içimi doldurmuştu ve ben bir anda acımın azaldığını hissetmiştim. Üç günden sonra artık bir parçam gibi olan o acı azalmıştı.

Rahatlamıştım. O kadar çok rahatlamıştım ki, bacaklarım güçsüz bir şekilde titrerken öylece yere oturmamak için kendimi zor tutmuştum.

Fakat, aniden içimi dolduran karışık duygular yüzünden kendimi kontrol etmede başarısız olmuştum.

Ben, her zaman cesareti ve korkusuzluğuyla anılan omega Jimin, ilk defa yaptığım bir şeyden dolayı bütün cesaretimi yitirmiş gibi hissetmiştim.

Kendimi durduramayarak Yoongi'nin yönüne doğru tatlı feromonlarımı serbest bıraktığımda, kafeteryada kalan bütün kişilerin bakışları bana dönmüştü.

Siktir, siktir, siktir.

Aynı sevgilim gibi, Yoongi'nin bakışları da saniyesinde beni bulduğunda gözleri kararmıştı. Tatlı kokum bütün kafeteryayı sarmış bir şekilde, herkesin bakışları üzerimdeyken ağlayacak raddeye gelmiştim. Aptaldım, kendini tutmaktan aciz olan bir aptaldım ve bugünden sonra okulda kimsenin yüzüne doğru düzgün bakamayacağımı biliyordum. Bu utanç verici andan sonra, Yoongi'nin yüzüne ise hiç bakamayacağımı da biliyordum.

Parmak uçlarım gıdıklanırken ve Yoongi'nin bütün ilgisi üzerimdeyken, sadece ona bakarak serbest bıraktığım feromonlarım tek bir şeyi ifade edebilirdi ve bunu herkes biliyordu.

Yoongi'ye açık açık onu istediğimi belirtmiştim.

seri bölüm atmaya geçiyorum💘💕💝💝🩷

atmamı istediğiniz bi ficim varsa yorumlara yazabilirsiniz hangisini atıcağıma karar veremiyoeum

Delicate :yoonmin:Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin