1

2K 52 23
                                    


Aynada kendimi bir kez daha inceledim, üzerimdeki yazlık etek takım, bir gece önceden sarıp yaptığım maşalarla ve yüzümdeki hafif makyajla hazırdım. Güçlü bir auram vardı ya da ben ona kendimi inandırıyordum. Bugün kendime sinirlerimi kontrol edeceğimle ilgili telkinler ettikten sonra, evden çıkıp otobüs durağına indim, evi bilerek öyle seçmiştik kardeşimle. Ulaşım kolaylığı okul, iş, keyfi gideceğimiz yerler için. Sanırım ortak fikirde olduğumuz, nadir konulardandı. Bunu boşvermek istercesine kafamı salladım, hayatı sorgulamaya başladım, ben her an hayatı sorgulardım. Düşünürdüm her şeyi, fazlasıyla.

-

"Hoşgeldin Hüma"

"Hoşbuldum Kerim Bey."

"Nasılsın bakalım? Bugün erken gelmişsin. Assolistimiz şaşırttı."

Yapmacık gülümsemeyle yetindim, gözlerimi devirmemek için zor tuttum. Komik miydi bu?

"O zaman ben üstümü değiştireyim."

"Tabii."

Eliyle geçebilirsin işaretine hafifçe gülümsedim, arkamı döndüğümde yüzümü düşürdüm. Arkamdan beni pis bir şekilde süzdüğüne emindim, farklı bir tavrım olsa sadece süzmekle kalmayacağına da. Pislik herif. Neyse zaten biraz çalışır çıkardım. İşte çok kalmayı sevmediğim ve bunaldığım için çok iş değiştirirdim. Hizmet sektörü çok zordu. Müşterilerle uğraşmak boğuyordu, kaltak iş arkadaşları da cabası tabii. Personel odasına gittiğimde düğmelerini ilikleyen Ece'yi gördüm. İmâyla gülümsedi.

"Hararet bastı da."

Biliyordum o harareti ben, neyse. Diğerleri depo veya moladaydı. Ona artık çık dercesine baktığımda, yapmacık bir şekilde öpücük atıp çıktı. Yine göz devirdim. Üsümdekileri çıkartıp gömlek ve eteğimi giydim. Düğmemi biraz açık bıraktım ve parfümümü sıktım.

Personel odasından çıktıktan sonra eşyalarımı dolabıma koydum. İçeri döndüğümde Müdür ile Ece cilveleşiyordu. Yanlarına doğru adımladım.

"Kerim Bey iş dağılımı nasıl olacak?"

"Ali depoda, Tuğçe molada, Umut ve Mehmet gelen malları alıyor. Yani sadece sen ve Ece var. Sen reyonları düzenle, Ece kasada kalsın."

Dediği şeyi onaylar biçimde başımı salladım, o da müşterilerle ilgilenirdi muhtemelen. Reyonları düzenlemeye başladım.

"Hoş geldiniz, nasıl yardım-"

"Ben kendim hallederim."

Arkamı dönüp sesin geldiği yöne baktım, sesi gayet etkileyiciydi. Kendinden emin adımlarla karşımdaki kıyafetlere yöneldi. Üzerinde vücudunu saran bordo bir takım elbise, beyaz bir gömlek vardı. Boyu oldukça uzun, vücudu spor yaptığını belli ediyordu. Hafif sakalları ve özenle hazırlanmış sarı saçları, mavi gözleri, o kendine has çehresiyle oldukça etkileyiciydi. Kriterlerime uyuyordu, ben de onun altında uyusam, o kapıdaki sesiyle adımı inlese fena olmazdı. Düşüncesi bile kasıklarımı sızlattı. Yavaş ve kendimden emin adımlarla yanına ilerledim.

"O blazer takım o renkle uyuşmuyor. Turuncu rengi istiyorsanız başka parçalar, takımı istiyorsanız başka renk önerebilirim."

Gözlerini incelediği takımdan bana çevirdi, meraklı gözlerle beni süzdü ve etkilenmiş bir biçimde gülümseyerek bana baktı.

"Yardımınız iyi olurdu küçük hanım, kadınları memnun etmek zor."

Hafifçe kıkırdadım, elimi koluna koydum. Normalde müşterilere böyle yaklaşmam etik değildi ve yapmazdım da ama bu adamı istemiştim. Ben de isteklerimi şansa bırakıp beklemez, almak için uğraşırdım. Bu temasıma çapkınca gülümsedi.

"Zevkime güvenebilirsiniz, modadan iyi anlarım."

Kaşlarını kaldırarak gülümsedi, eliyle buyur işareti yaptı. Gülümsedim, onu arkamda bırakarak yürümeye başladım.
Beni incelemesi için fırsat sunmuştum ona. Şanslı adam.

Reyona geldiğimizde özenle seçmeye başladım. E tabii eğildim, çalıştığım mağazanın bir artısı da etek giymemizdi. Eğilirken şuan beni inceleme düşüncesi hoşuma gitmişti.

"Siyah blazer takımı; hem günlük hem de resmi hayatta kullanışlı, modası da asla eskimez. Siyah benekli beyaz elbise hem şık hem de günlüktür ve daima asil gösterir. Bu zümrüt yeşili elbise ise; özel davetler, kutlama için vazgeçilmezdir."

"Küçük hanım, zevkinize hayran kaldım."

Hayranlıkla söylediği şeye bilmişce gülümsedim. Sadece zevkime mi? Bence başka şeylere de hayran kalmalıydı. Seçtiklerimi eline teslim ettikten sonra konuştum.

"Eğer her şey bittiyse ben işlerime geri döneyim. İyi günlerde kullanın."

Gülümsedim hafifçe ve önüme döndüm. Tuğçe'yi reyonlarda görünce ilerlemeye başladım, müdür ortalarda yok gibiydi. Muhtemelen değişim yapmışlardı ya da cehennemin birine girmişti uyuz herif.

"Aslında bakarsan seni mesainden sonra akşam yemeğine götürsem, öyle teşekkür etsem?"

Seslenmesiyle durdum ve ukala bir tavırla ona dönüp omuz silktim.

"Bu akşam işlerim var."

"Başka bir zaman? Bana yardımcı olan hanımefendiyi daha yakından tanımak isterim."

Bir kez daha aynı tavırla gülümsedim.

"Hayatım yoğun bir tempoda, bakmam gerekiyor."

Bu tavrıma bir kahkaha patlattıktan sonra elindekileri diğer koluna attı, cebinden telefonunu çıkarttı ve bir şeylere uğraşıp bana uzattı.

"Fırsat bulursan araman için numaranı girsen?"

Yapmacık bir şekilde yüzümü düşürdüm. Ben numaramı herkese vermezdim ki. Bir ailem kayıtlıdı, bir de birkaç arkadaşım. Fazla insanlarla iletişimde olmayı, çok insanı özel kılmayı sevmiyordum. Telefonunu ona geri uzattım.

"Ben numaramı paylaşmayı çok sevmiyorum."

"Hiç şansım yok mu?"

Tek kaşını kaldırarak ve çapkın gülüşüyle sorduğu soruya tebessüm ederek başımı olumsuzca salladım. Bu tavrıma karşı yüzü normal haline döndü, başını aşağı yukarı sallayarak gitti. Gerçekten gidecek miydi? Zaten sosyal medyamı verirdim, neden onu sormadı ki? Biraz daha uğraşsaydı ne olacaktı? Ama zaten ben alışkındım, erkeklerin benimle uğraşmamasına. Onların hep başka uğraşları olurdu. Toparlanıp Tuğçe'nin yanına gittim.

"Böyle bir adamı kaçırdığını farkında mısın? Resmen Ken gibi. Ben olsam bir dakika bile düşünmez ilk anda kabul ederdim."

Onun şaşkınlık karışımı sistem dolu dediği şeye yapmacık bir şekilde gülümsedim ve tırnaklarımla ilgilenmeye başladım.

"O yüzden sen değilsin bence."

Yüzü düşüp işine devam etmeye başladı, ona neydi ki? İnsanlar onları ilgilendirmeyen her konuda konuşmaya bayılıyordu, fikirleri dünyaya değer katacak kadar önemliymiş gibi. O adamın gelişini görünce toplumsal eleştirilerimi sonraya erteledim, sanki umrumda değilmiş gibi tırnaklarımla ilgilenmeye devam ettim.

"Madem ben istediğim zaman ulaşamıyorum, sen istediğin zaman ulaş o halde."

Parmağının ucunda tuttuğu karta ellerimizin temas etmesine özen göstererek aldım, sonra çapkın bir edayla gülümsedim. O da gözlerini üzerimde gezdirdi ve yaka kartıma takılı kaldıktan sonra gözlerime çıktı gözleri.

"Bana ulaşmanı bekleyeceğim Hüma."

---

Bu konulu kitaplar hep hoşuma gitmiştir ama çok güzel anlatan nadir yazarlar var. Ben de şansımı denemek istedim bakalım iyi mi olacağım, yoksa başarısız mı? Umarım zevkinize hitap eder, bu cinsel, küfür ve şiddet içerikli bir kitaptır. Yaş farkı da çoktur, bilginize. İlk bölüm karakterler hakkında çok bilgi verip ruhsal dünyalarına girmeyi tercih etmedim, yavaş yavaş onların dünyalarını sunmak istedim. Kitabıma destek olursanız, mutlu edersiniz beni. İyi akşamlar dilerim...

Philophobia (Daddy Issues +18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin