'Han SOYDEMİR'
Elimdeki kartvizitte yazan isme 32 diş sırıtıyordum, yalnız kaldığım her an yaptığım gibi. Üzerinden 2 gün geçmişti ama ben hâlâ iletişime dair bir adım atmamıştım, hevesli gibi görünmek istemiyordum. Fazlasıyla hevesliydim hâlbuki ama bunu belli etmeye gerek yoktu. Fazla da uzatmayacaktım, yarın ya da bugün atardım. Çok beklerse vazgeçerdi, hemen iletişime geçseydim de çantada keklik olarak görürdü. Aslında düşündüğüm flört ilişki de değildi. Sadece yatıp geçecektim. Fazla zaman geçirmek, hayatıma bir şeyler katsın istemiyordum kimse. Uzun zamandır düşüncelerim böyleydi zaten ilişkilerim hiçbir zaman düzenli olmamıştı. Telefonumun titreşmesiyle düşüncelerim bölündü.
'Valide Hanım' arıyor...
Düşen yüzümle cevapladım telefonu.
"Nüha antrenmandan sonra uyumuştu anne, ondan açmamıştır."
"Kızım ben sadece onun için mi arıyorum seni? Neyse kardeşin iyiyse sorun yok. Dikkat etsin yormasın kendini."
"Yormuyor anne." diye soğukça cevapladım onu. Kendimi hepsinden geri çekmiştim, oğluyla arası iyiydi; ben oğluyla kavga ettiğimde suçlu yine de bendim. Oğlunu kavgaya ben kışkırtıyormuşum, hepsi böyle düşünüyordu. Nüha benden geçmişin acısını çıkartıyordu.
"Kavga etmiyorsunuz değil mi? O zaten hep idareci davranıyor, sen üstüne gitme yeter."dolan gözlerimle gülümsedim, ailenin sorunlu çocuğu ve ailenin sorumlu çocuğu olarak ayrılıyorduk gözlerinde.
"Ben onunla elimden geldiğince az konuşuyorum anne."
"Ah ah, bu şekilde olmanız da kötü . Sen onu alttan almayı öğrensen böyle olmayacak, şu dik kafalılığı bırakamadın."günah keçisi yine bendim, onun yaptığı davranışların sebebi de bendim. Ben neydim böyle ya? Babamın deyimiyle sinsi, annemin deyimiyle ortalık karıştırıcı.
"Tamam anne."
"Tamam kızım ben babanın meyvesini götürmeye gidiyorum, onunla da konuşacak mısın?"bunu şu an yaparsam, ağlayabilirdim. Ne zaman konuşsak asılsız dertler anlatıyor, herkesi aşağılıyordu. Kendi çok üstün insanmış gibi.
"Hayır anne, ders çalışmam lazım iyi geceler."
İç çekti.
"Babana iyi davranmasını da öğrenemedin ya, yazık bu adama."ben dışında herkese yazıktı, benim derdim olmasına hakkım yoktu onlara göre.
Telefonu kapatıp yatağıma attım. Tek dileğim onlardan kendimi kurtarmaktı. Nüha'nın odasına bakmaya gittim. Yoktu, odası benimkinin aksine düzeydi. Yatağının yanındaki komidinde annemle olan fotoğrafı duruyordu. Bir de duvarlarında birkaç futbolcu posteri asılıydı, odasına bakmayı bırakıp banyoya gideceğim sırada kapının açılma sesini duydum. İşten gelmişti muhtemelen, ikimiz de hem çalışıp hem okuyorduk ama ailemize söylemediğimiz için hep yalanlar uyduruyorduk. Çalışmamıza karşıydılar.
"Annem aradı, sana ulaşamamış."
Salonda kollarımı bağdaştırarak ifadesizce dediğim şeye, aynı ifadesizlikle başını salladı.
"Açsan hazırladığım yemeği ısıtırsın."
Yine aynı ifadeyle başını aşağı yukarı salladı. Onunla extrem durumlar olmadığı sürece aylardır konuşmamız böyleydi. Doğduğumuzdan beri çok iyi ikiz olamamıştık zaten, sonra ben kendimi ailenin hepsinden soyutlamıştım.
Odamda yatağımın üzerinde bıraktığım kartvizite baktım, bence artık adım atabilirdim. Kafamı dağıtmama yardımcı olabilirdi. Telefonumu elime alıp Instagram'da ilk verdiği gün arattığım isme tıkladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Philophobia (Daddy Issues +18)
Romance"Her şeyi bilip haddini bilmiyorsun küçük kız." Alayla söylediği şeye karşın kollarımı bağdaştırıp bilmişlikle sırıttım. "Ben hiçbir zaman haddimi bilmem." Kafasını gülerek sağa sola salladı ve yavaş adımlarla yaklaştı. Dibime kadar geldiğinde konu...