7

181 26 42
                                    

ben  bi bok yedim bakalim

-

yuta:
bakma bana uzaktan çarparım iki tane

mark:
sana mı bakıyorum ben kaslarına bakıyorum
kırk yıl düşünsem seninle aynı yerde çalışacağım aklıma gelmezdi

yuta:
sapık komşumun patronun oğlu olması?

mark:
ben kaslarının sapığıyım seninlr işim yok
yalan|

yuta:
pekala mark
işinin başına dön beni de engelleme

mark:
takım elbiselisin, kaslısın bir de emir veriyorsun ya
of offf

yuta:
utanmaz mısın hiç

mark:
nope
not shy

yuta:
işine dön

mark:
kaç bakalım

30 dakika sonra

mark:
işinle ilgilen yuta yanındaki çocukla değil.

mark:
telefona bakmıyorsun bile şaka gibi

mark:
çok kızgınım şuan|
seni babama söylerim bak işine dön.

mark:
cİDDİYE ALSANA ULAN BENİ

mark:
görürsün sen.

mark hışımla yerinden kalkmıştı. odası cam odaydı herkesi görebiliyordu. tabi karşısında gülüşen yuta ve yanındaki tatlı bir çocukla. çok sinirliydi, yuta onun mesajlarına bakmayı bile tenezzül etmiyordu mark'ın hamlesi ikisi içinde unutulmaz ve akılda kalıcı olacaktı. hızlı adımlar eşliğinde odasından çıkmış, ve ikiliye doğru yürümüştü. yanındaki çocuk duruşunu düzelttiğinde yuta'da aynısını yapmıştı. dişleri arasından konuşmaya çalışan mark yanındaki çocuğu süzüyordu.

" bay nakamoto acilen odama gelin, önemli bir konu; hemen odamda olun."

hiçbir şey söylemeden odasına yürüyen mark'ın siniri yüzünden akıyordu. derin derin nefes alan verirken mark çalan kapıyla yutkundu ve gel komutunu verdi. gelen yutaydı, perdenin düğmesine bastığında perde kapanmıştı dışarıdan kimse içeriyi göremezdi. kapıya doğru yürüyüp kilitleyip kızgın bakışlarını karşısındaki adama çevirdi.

" gülüştüğün çocuk kim?"

yuta şaşkınca kaşlarını kaldırdı bunu beklemiyordu.

"anlamadım?"

başını geriye atmıştı mark, fazla kıskanmıştı  o sadece kendisine gülmesini istiyordu.

"yanındaki çocuk kimdi?"

"bana hesap mı soruyorsun mark?"

kaşlarını çattı, istediği sorunun cevabı bu değildi.

" sana soru sordum yuta, yanındaki çocuk kim?"

"sicheng, oldu mu?"

yuta da ona doğru yürümüştü aralarında mesafe vardı yoktu. mark'ın dikkati karşısındaki dudaklara kaydığında yuta'da refleks olarak yaladı dudaklarını. mark'ın aklı uçmuştu. zorda olsa konuşmaya güç bulmuştu. bakışlarını gözlerine çevirdi.

"aranızda ne var onunla?  baya yakındınız çünkü."

"seni ilgilendirmiyor mark, patronum olman özel hayatıma karışabileceğin anlamına gelmiyor."

duyduklarıyla kaşlarını çatmıştı, ne diyordu bu? ellerini yuta'nın göğsüne koyup yuta'yı arkadaki uzun koltuğa ittirdi. yuta kalkacakken kucağına oturan mark ile afallamıştı. çatık kaşlarıyla karşısındaki şapşal adamı boylu boyunca süzdü. yuta'nında ondan farkı yoktu, aklı uçmuştu. dudaklarına eğilen mark ile yutkunurken mırıldandı.

" mark, hayı-"

"sana konuşma hakkı vermedim."

dudaklarını yuta'nın dudaklarına bastırdığında ayakları yerden kaymıştı. hayalini kurduğu dudaklar dudaklarının arasındaydı. karşıdan bir tepki gelmiyordu. zaten beklemiyordu mark, alt dudağını seslice emip kucağından kalktığında dudaklarını yaladı.

"çıkabilirsin, izinlisin."

-
ahaha günaydın!


perverted neighbor :: yumarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin