But I wish I was dead
"Buyrun baş komiserim. Maktulün üstünden çıkan kimlik ve maktulün kimliği uyumlu. Tabii ki yine 7 bıçak yarası ile ölmüş. Sağ bileğinde de yine yırtık var. Fazla kan akmamış. Bu da duvarda ki yazıyı maktulün bileğindeki kan ile yazdığını doğruluyor. Benjamin bey yazı eşleştirmesi yaptı ve evet yazı tipleri her ne kadar değiştirilmeye çalışılsa da temelde aynı. Dosya da hepsi yazıyor. Sadece bir konu daha var."
Baş komiser Andrew derince bir nefes aldı ve başını yukarı doğru kaldırıp sakinleşmeye çalıştı. Genç kız sessizce başını öne eğdi. Uğraştıkları dava basit değildi.
Son 4 aydır uğraştıkları bu psikopat, seri katil ; kurbanlarını özellikle intihar etmeye karar veren kişilerden seçiyor, ardından onları gün batımı veya gün doğumunda kaçırıyor. 7 farklı yerinden olmak üzere 7 kere bıçaklayıp, onların üstelerinden bir eşya, veya vücutlarından bir uzuv alıyor. Kurbanı yavaşça ve acı içinde ölürken kendisi duvara ya da yere "hakettiği son" yazıyordu.
Andrew sakinleştiğini hissedince kıza döndü. "Bu sefer aradığımız nedir?" Genç kız adama uzattığı dosyanın en son sayfasını açtı. "Bir yüzük, baş komiserim. Bu bir nişan yüzüğü ya da başka bir şey olabilir. Ama otopside farkettik. Parmağında iz var ve yüzük yeni çıkmış. Olay yerinde başka bir ize rastlanmadı. Adam yine profesyonel çalışmış." Adam başını salladı onaylar biçimde. "Tabii ne demezsin Jamie, bari sen yapma. İntihar notundan bir şey çıktı mı?"
Kız mahcup bir şekilde gülümsedi ve dosyanın başlardan bir sayfasını açtı. "Maalesef. Mürekkebin kurumasından bu kağıdı sabahın erken saatlerinde yazıldığını bulabildik. Ölüm saatinden yaklaşık 7-8 saat önce yani." Andrew başını onaylar bir şekilde salladı ve masasına geçip oturdu. O sırada yanlarında olan ve odada ki beyaz tahtaya yeni maktulün bilgilerini yazan yardımcısı Eric, tahta kalemini masaya bırakıp yazdıklarına uzun uzun baktı.
"Her şey tamam da 'hakettiği son' ne alaka? Sürekli bunu yazıyor. Kastettiği şey adamın borçları yüzünden intihar etmek istemesi mi? Adam kendi halinde intihar edecekmiş ne diye karışıyor ki? Şizofren herif."
Andrew sinirle güldü. "herif? Belki de tatlı bir hanımefendi?" Eric ona omzunun üstünden bir bakış attı. Jamie ise gülümsedi. "Kolay değil intihar etmek. Belki vazgeçtiği için öldürüyor?"
Baş komiser koltuğuna yaslandı. Savcının onu sıkıştıracağı kara günler yeniden geliyordu.
***
Yaşamanın anlamı kişiden kişiye değişir. Kimisi için para, kimisi için aile, kimisi için sevgili...
Aria içinse yaşamın sebebi telefonundan aldığı son 2 saatte ki haberler ile kaybolmuştu. Biricik yayımevinin batması, annesinin yeni kocasının yumrukları yüzünden hayata gözlerini yumması ve tabii biraz da alkol.
Küçüklüğünden berri tek hayali olan yazarlığı iyice tutmuş hatta kendinde bir yayınevi açmıştı. Lakin ömrü uzun sürmemiş, biraz önce aldığı telefon ile elinde kalan son hisseyi de evine haciz gelmemesi için satmıştı.
Ağlamayı sevmeyen yapısının onu güçlü tuttuğuna inanırdı hep. Ama bu koca bir yalandı. Ağlamayı özellikle de birisinin yanında ağlamayı hiç sevmezdi. O ana kadar.
Telefonunu cebinden çıkardı. Saat: 19.10/ tarih: 7 temmuz. Bundan daha güzel bir gün olabilir miydi huzura kavuşmak için?
Evinde yazdığı notunu kahve makinasının üstüne bırakmıştı. İntihar etmek düne kadar aklının ucundan geçmezken şuan venice sahiline doğru ilerliyordu. Bu tezatlığa gülümsedi. Güneşin batış saatlerinde ulaştı. Okyanusun kıyı olan bu sahilde binlerce kişi yüzüyor ya da güneşin son dakikalarının tadını çıkarıyordu. Biraz ileride kayalıklar vardı ve gençler oradan atlıyordu. Orayı kendine uygun buldu.
Kayalığa doğru ilerlerken art arda çalan telefonunu arka cebinden çıkardı ve baktı. Asistanı arıyordu. Arama durunca mesajlarını gördü. İntihar notunu almıştı. Gülümsemesi büyüdü. Bu kararı vermeden önce takılarını satmış ve eline geçen parayı onun hesabına yatırmıştı. İçinden kendi kendisini tebrik etti. Kayalıkların en üst noktasına zar zor ulaştı ve manzara karşısında dili tutuldu. Güneşin batmaya hazırlanması ve okyanusla buluşması. Turuncu renk ve yeni yeni çıkmaya başlayan ay...
Kayalıkların üstüne oturmuş ayaklarını aşağı uzatan bir adam gördü. Onun adına üzüldü. Belki de onda bir tramvaya sebep olacaktı. Önemsemedi ve yavaşça uca doğru yaklaştı. Yan tarafından bir ses duydu. "gün batımını mı seversin gün doğumunu mu?" kaşlarını çatarak sesin geldiği yöne döndü.
Adam, ayaklarını sallayarak ve bedenini geriye yaslayıp ağırlığını arkasındaki ellerine vererek oturmuş kendisini izliyordu ve bir cevap bekliyordu. Önüne dönüp güneşe baktı. "Gün doğumunu severim. İçime hep umut dolardı. Sanırım artık benim için hep gece olacak." Dedi ve uca doğru iyice yaklaştı. "Dur!" diye bir sesleniş duydu. "Dur! Eğer gün doğumunu seviyorsan, o zamana kadar benimle konuş. Sonra intiharına kaldığın yerden devam edersin?" Aria kaşlarını sinirle çatıp ona döndü. "Beni kurtarmaya çalışıyorsan kalsın. İyilikte bulunmazsın. İstersen git." Adam ona iyice yaklaştı. Aria, ona yaklaşan adama karşılık geri geri gitti. Son anda adam onu kolundan tutup kendine çekti. "kurtarmak mı? Emin ol en son istediğim şey. Sadece sevdiğin bir zamanda ölmeni istedim. Gel hadi ölmeden bir bira içelim. Kim bilir belki ben de sana eşlik ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
american whore
Mystery / Thrillerİntihar etmek bu kadar kolay mı? Çekilen acı, yaşadığın bu hayattaki bıraktığın iz.. Hepsi bu kadar çabucak ve hızlıca bitebilir mi? Bu çektiklerine ve çektirdiklerine bir hakaret değil midir? diye düşündü adam.