kim

116 16 6
                                    


seungmin salı günü uzun zaman sonra ilk defa doğru saatte uyanmıştı. anlamsızca saatiyle bakıştı. artık geç kalmak o kadar bir rutin olmuştu ki şaşkınlıktan bir süre kendine gelemedi seungmin. zira aynı şey mutfağa indiğinde de yaşandı. chan seungmin'i bu saatte uyanık görmeye o kadar alışık değildi ki az daha sütü kase yerine parkelerin üzerine boşaltıyordu.

"evet, channie sana da günaydın"

"bu nasıl oldu? gözlerime inanamıyorum."

seungmin omuz silkip masaya geçti. ardından chan'ın paketinden bir dal sigara çalıp yaktı.

"bunun sebepsiz olduğuna beni inandıramazsın seung."

chan asla şaşırtmıyordu. her şeyi didiklerdi ve sonunda mutlaka istediği şeyi öğrenirdi. bu yüzden seungmin inat etmeden aklındakini söyledi.

"ortak derste bir çocuk dikkatimi çekti. bugün onu bulmayı planlıyorum."

chan heyecandan olduğu yerde zıplamaya başlamıştı. seungmin'in en son kabus gibi geçen ve aynı şekilde biten ilişkisinden beri ilgilendiği hiç kimse olmamıştı. ve chan aylardır bu gün için geri sayım yapıyordu. chan ufak çaplı -değildi- sevinç çığlıkları atarken seungmin sadece sigarasını içti ve chan'ın kahvesinden otlandı. bir yandan hafif bir tebessümle ev arkadaşını izliyordu.

seungmin gerçekten yanında chan olmasa bugünleri göremeyebilirdi. son ilişkisinden beri depresyonu boyunca, iyi gününde, kötü gününde hep chan yanındaydı. seungmin'i bir psikiyatriste götürüp ilaca başlatan kişi de chan'dı. ve iyi ki de bunu yapmıştı. çünkü her günü kolay olmasa da seungmin daha iyiye gittiğini görebiliyordu.

seungmin chan'la olan ufak sohbetini biraz daha devam ettirdikten sonra eşyalarını alıp evden çıktı. 50 sonrası tasarım uzun bir ders olduğu için hem pazartesi hem de salı günlere öğlene kadar o dersi alıyorlardı. seungmin zaten buna güvenerek o çocuğu bulmaya gelmişti. dün derse geldiyse bugün gelmemesi için bir sebep göremiyordu.

ama işler seungmin'in düşündüğü gibi gitmedi. ders başladı ve şapkalı çocuk hala ortalıkta yoktu. seungmin bıkkınlıkla kafasını masaya koydu. üstüne üstlük o çocuğu bulmak için sabahın köründe kalkmıştı. yanlışlıkla da olsa kalkmıştı sonuçta.

seungmin yine kulaklıklarından birini kulağına iliştirdi ve yüzü kapıyı görecek şekilde yattı. ve her zamanki gibi dersten uzaklaşıp yavaşça düşüncelerine daldı. dersin ortasına doğru kapının aniden açılmasıyla sıçrayarak kalktı seungmin. aynı dün olan şey gibi kapı cereyan yüzünden vurmuştu. ardından içeri beyaz bereli bir çocuk girdi. seungmin bereyi görünce bir an heyecanlanmış olsa da tamamı görüş açısına girince dünkü şapka olmadığını fark etti.

profesör kapının sesiyle irkilmiş olsa da dersi bölmeden kaldığı yerden devam etmişti ve çocukla konuşma zahmetine bile girmemişti. çocuk boş yerleri gözden geçirirken seungminle göz göze geldi ve seungmin'in çocuğun yüzüne bakakalmıştı. bu o çocuktu, aradığı çocuk.

çocuk onunla bir süre göz kontağını kesmedikten sonra seungmin'e doğru ilerlemeye başladı. sessizce eşyalarını masaya yayıp seungmin'e döndü.

"memnun oldum, ben hwang hyunjin"

hyunjin, hwang hyunjin diye içinden tekrarladı seungmin. zarif yüzüne yakışan güzel bir ismi vardı.

"kim seungmin." dedi elini hyunjin'e uzatırken. ardından kısaca el sıkıştılar.

"bu sınıftaki herkes çok sıkıcı seungmin. konuşmaya bile değmezler. ama sen ilgi çekici gözüküyordun." "diye fısıldadı hyunjin.

"sana daha da ilgi çekici bir şey göstermeme izin ver o zaman hyunjin"

hyunjin sadece kafa sallamakla yetinmişti ama gözlerinden heyecanlandığı belli oluyordu. seungmin ise elini çantasına daldırıp eskiz defterini buldu.

"dün sabah bir çizim yapmıştım. bunu yaparken uyuyakaldım ve uyandığımda seni gördüm." seungmin duraksadı ve hyunjin'in kulağına doğru eğildi.

"korkutucu olan şey şu ki seni ilk defa o an görmüştüm."

seungmin çizimi hyunjin'e uzattı.

"sen dalga geçiyorsun" diye fısıldayarak bağırdı hyunjin.

"resmen beni çizmişsin seungmin! bakarak çizdiğine eminim yeme beni"

bu konuşma bu şekilde devam ederse hyunjin'in seungmin'i sapık ya da deli sanması an meselesiydi. o yüzden seungmin işi şakaya vurarak konuyu kapattı.

"az daha inanıyordun hyunjin! hayır tabii ki bakarak çizdim. şapkan fazla ilginç görünüyordu çizmesem yazık olurdu"

"ilgimi çekmekte haklıymışsın seungminniee" dedi hyunjin uzatarak.

seungmin ise tatlı tatlı gülümsedi.

"şapkama bayılıyorum. o kadar ucube görünüyor ki" dediğinde seungmin gülmeye başladı.

"lütfen bundan böyle ortak derslerde hep yanıma gel hyunjin. çünkü şu anda çok eğleniyorum." dediğinde hyunjin ona çok içten bir şekilde gülümsemişti.


UMARIM BEĞENIYOSUNUZDUR

şu an bütün bölümleri art arda yazıyorum eğer okunmazsa gerçekten çok üzülürüm.

neyse 777 manifest ficim okundu ficim okundu ficim okundu

şimdilik görüşürüzz

ucube şapkalı çocuk, hyunmin/ seungjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin