|1|§

22 8 4
                                    

🌙

-Ja te laisserai des mots-

-Beethoven's Silence-

Sessizdi gökyüzü.

Bu gece sessiz ve derin, insanı şaşırtacak ve yalnız hissettirecek kadar durgundu. Ne bir gök gürültüsü sarsıyor, sallıyordu geceyi, ne de bir yıldız kayıp bu ezbere manzara bozuyordu.

Soğuktu gökyüzü.

Titretiyordu, yabancı bir sis sarmaya başlıyor, nem saklıyordu herşeyi, herkesi. Esen rüzgarlarla dans ediyor, buğulu görüntüsünden asla ödün vermiyordu. Kırık beyaz hava sokakları sarıyordu.

Dizlerimi kendime doğru daha da çektim. Bitmiş sigaramı yaslandığım duvara bastırıp söndürdüğümde çıkan sesle beraber izmariti yere attım.

Yağmur mu geliyordu?

Kucağımdaki gitarı saklamaya çalıştım acizce. Islansın istemiyordum. Dizlerim ve göğsüm arasındaki gitar artık eskimişti. Biliyordum. Belki de değiştirmeliydim. Bordo elektro gitarın boyası zarar görmüş, soyulmuştu. Yinede para kazanmamı sağlıyordu sonuçta. Ve yenisi alacak param da yoktu.

Tahmin ettiğim gibi yağmur yağmaya başladığında daha da sarıldım kucağımdaki gitara. "Son zamanlarda daha çok yağmur yağmaya başladı." Seslice konuşarak çenemi dizime dayadım. Saçlarım ıslanmaya başlamıştı. Üzerimdeki ekose gömleğin üzerindeki damlaları hissediyordum.

Islanan tenime değen soğuk dondurucuydu. O an tenime sıcak ancak bir yandan ıslak, kırmızı bir su aktı. Şu demek için oldukça yoğundu ancak bu yağmura karşı da bir o kadar sıcaktı. Başımı kaldırıp baktım, omzunu kırmızıya boyayan bu şeye.

Uzun boylu bir adam gördüm o an. Yanımda ben fark etmeden dikiliyordu. Benden farklı görünüyordu. Bugün için özenle seçilmiş kıyafetleri ve ütülenmiş takımı ile yabancıydı.

"Şarapla ıslatayım dedim, ancak sen zaten sırıl sıklamsın." Ne demek istediğini anlamadım. Bunu neden yaptığını da ona sormadım. Sadece bu karanlıkta gölge vuran yüzüne bakabildim. İkimizde bir şey demediğimizde benden beklediği bir cevap olmalıydı ki hayal kırıklığıyla nefes verdi. "Üstüne bir şeyler vericem. Gel."

Tanımadığım bu adamın oldukça garip teklifiyle bir süre daha bakındım. Ama ayağa kalktım. Sırıl sıklam kıyafetlerimin benim için tek olumlu tarafı tekrardan yıkamaya atma derdinden kurtulduğumdu. Çünkü zaten çamaşır suyum olmadığından, kurutmaya gittiğimde verdiğim üç beş kuruş paradan dolayı kıyafetlerim sudan başka bir şeyin yüzünü görmezdi.

Yeni bir kıyafete hayır demedim. Elimde kalan bu son kıyafetlere bir tane daha eklemek benim için hiç sorun değildi. Hem de hiç.

Ben ayağa kalktığımda eli elimi buldu. O anda sokak lambasının turuncu ışığı yüzünü aydınlattı. Zaten bu dar sokakta bir ışık aramak bile oldukça çocukça bir düştü.

Wine To You +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin