Jimin utançtan 34 farklı renk kırmızıya bürünmesine rağmen çiftleşme döneminin ilk günü (genelde herkesin hediyelerini verdiği gün yani) Jungkook'un evinin kapısına gitti ve kapıda duran tamı tamına 23 hediyeyi görmezden gelerek kapıyı çaldı. Böyle önemli bir hareketi yüzyüze yapmak istedi çünkü. Ayrıca red yiyecekse de yüzyüze yemek daha az acıtırdı herhalde.
Kapıyı çaldıktan yaklaşık 2 dk sonra çadırın kapısı aralandı ve içeriden yeni uyandığı besbelli olan bir Jungkook kafasını uzattı. Ama Jimin'i görür görmez yüzündeki soru işareti ifadesi yerini mutluluğa bıraktı.
"Ah Jimin! İçeri gelsene."
Jimin ve hediyesini sakince uzatıp cevabını alıp siktir olup gitmeye hazır olan duruşu önce afallasa da ardından sakince kafasını sallayarak içeri girdi.
Jungkook'un çadırı da kendisi gibi sade ama havalıydı. Duvarda geçen yaz öldürdüğü ayının postu asılıydı ve mutfakta da dün büyük ihtimal Jimin'in annesinin gönderdiği yemeğin artıkları vardı. Jungkook koltuğa geçip oturdu. Jimin de karşısına.
"Bir şey mi oldu? Sen benim çadırıma gelmezdin Jiminie?"
"Ah şey evet..."
Jungkook kaşlarını kaldırıp Jimin'in devam etmesini bekledi.
"Ben sana bir hediye getirdim." Dedi Jimin hediyesini Jungkook'a uzatırken. O kadar utanmıştı ki kafasını bile kaldıramıyordu. Jungkook ise oyalanmadan hediyeyi aldı.
"Hm? Bu nedir? Minik Jimine bana bir şeyler mi yapmış?"
Minik Jiminie lafını duyunca tabii Jimin kaldırdı kafayı. Gördüğü manzara ise çok normaldi. Fazla normal.
Jungkook sanki bugün çiftleşme döneminin ilk günü değilmiş de Jimin ona resmen çiftleşme hediyesi vermemiş gibi hediyeyi aşırı rahat bir şekilde inceliyordu. Kendisinin avdan dönerkenki halinin resmi olduğunu görünce de yüzünde bir gülümseme yerini aldı. Kahretsin umursamaz yakışıklı gülümser hali bile Jimin'i suspus bırakmıştı bile.
"Oh? Bunu sen mi çizdin? Beni gözlerinde bu kadar havalı gördüğünü bilmiyordum." Dedi Jungkook yüzünde full samimiyet olan bir şekilde. 0 flörtözlük. Full samimiyet. Jimin bu çocuk mal mı diye düşündü. Neyse ki Jungkook'un onun niyetini anlamadığı belli olunca Jimin'in gerginlik yok oldu.
"Ha evet. Bugünün hediye vermek için güzel bir gün olduğunu düşündüm sadece." Dedi Jimin gözlerini bu sefer Jungkook'tan ayırmayarak. Hediyesinin anlamı bilinsindi yahu.
Jungkook ise Jimin'in içinde kopan fırtınalardan tamamen bihaber resimle ilgileniyordu. Odasında nereye asacağını Jimin'e sorup birkaç yer düşündükten sonra Jimin umudu kesmişti.
"Neyse ben gideyim o zaman, umarım beğenmişsindir." Dedi tam çıkarken.
Jungkook ise tamamen hazırdı cevabıyla. "Tabii ki beğendim Jiminie. Aklına beni getirip beni çizdiğin için teşekkür ederim." Dedi gülen gözlerle.
Jimin içinden teşekkürün batsın diye düşündü ama çadırın kapısını aralarken son bir kez gülümseyip öyle çıktı.
Jungkook'sa onun gidişini izlemek için kapısını araladığında daha önce gözüne çarpmayan bir şey gördü yerde. Yerdeki 23 hediye. Ve gördüğü şey ona bir şeyi fark ettirdi. Bugünün tarihini.
Sonuç olarak Jungkook tabii ki Jimin'in ona tam çiftleşme döneminin ilk günü bu özel hediyeyi vermesini şansa bağladı ve bu olaydan kafasında başka şeylere yormama kararı aldı.
Jimin geri döndüğünde stresten tırnaklarını kemirerek mahvetmiş bir Taehyung buldu karşısında.
"Ne dedi? Seni reddetti mi? Yoksa kabul mu etti? Ay inanamıyorum hediye elinde yok! O zaman kabul etmiş hediyeni! Hediyeni kabul ettiyse... Bu? BU!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Take Two | Jikook
FanficPark Jimin'in kendisinden 6 yaş büyük bir alfadan hoşlanmak gibi sorunları vardı. Ve bu konuda da hiçbir şey yapamıyordu çünkü bahsettiği alfa abisinin en yakın arkadaşı ve klanlarının en büyük savaşçısı Jeon Jungkook'tu. O da kendisini hediye olara...