Şu an babamdan miras kalmış hayatımın aşkı 2010 model doblom ile çok uzun bir yola çıkmak üzereyim. Beni bu kadar şanslı yapan şey nedir illaki merak ediyorsunuzdur hatta dinlemek için can attığınıza eminim. Beni tüm dikkatinizle dinleyeceğinizi bilerek hikayeme başlamak istiyorum...
fışşşşhulululululu (zaman makinesi sesi)
Tarih 01.01.2010 . Saat sabahın yedi buçuğu ve ben alarm sesimle gözlerimi zar zor açmaya calıştım. Alarmı kapatıp uyumaya devam edecektim ki kapının önünden gelen muzella kokusu ile gözlerimin irileşmesi bir oldu. Ah benim deli dolu hamadryas annem! Biraz sonra odama girecek ve çıkarabildiği en tiz sesl-
- SABAH OLDU UYANIN YENİ YILA
MUTLULUKLA, HEYECANLA
TÜM AİLE SOFRADA MUZELLAYLA
MUZLARLA BİR ARADAOnu bu hâle getiren acı ve bir o kadar da tahmin edilebilir olayları merak ettiğinize eminim. Annem olduğu için demiyorum ama benim annem biraz delidir. Bir iki ay önce anneme muzella reklamında oynaması için iş teklif etmişlerdi. Annem bu teklife çok sevindi ama ilgili ajansa, biraz düşüneceğini ve kararını öyle ileteceğini söyledi. Böyle yapmasının sebebi de, kendsinin ne kadar ulaşılmaz ve de meşgul biri olduğunu ajansa göstermekmiş. Gösterip gösterip elletmemek gibi bir planı vardı anlayacağınız ama aradan bir ay geçmesine rağmen ajansa geri dönüş yapmadığı için işi mahallenin uzun burunlu laz esnaf abisine teklif ettiler ve abi laz olduğu için demiyorum ama burnunu bir yerlere sokmadan duramadığı için hemen kabul etmişti iş teklifini.
Annem sinirden öyle kafayı yedi ki geceleri uyumadan şiirler yazar ve kendini geliştirirdi. Sabah kahvaltıda da yazdığı muzella dolu satırlarla bizi uyandırırdı. Bu sabahki satırları da yeni yıla özel yazmış olduğu çok net anlaşılabiliyordu. Annem yaptığı serenatı bitirmiş odadan çıkarak toparlanmamız için bize süre tanımıştı. Eğer on dakika içinde mutfağa gitmezsek tekrar gelecek ve tekrar aynı satırları söyleyip dans edecekti. Bu çok korkunçtu.
Hemen yatağımda dikiliverdim ve ablam habeşi de uyandırmak için onun odasına yöneldim. Simsiyah kapısının önüne geldiğimde durdum ve dört kez kapıyı tıktıkladım. Gün ışığı almayan, her yeri siyah odaya girince gözlerimde küçük bir sızı hissettim. Ablam habeş öyle biridir ki... Bazen mahalledeki herkesin hayatının onun ellerinde olduğunu düşünüyorum. Çok korkunç biridir ama korkunç olduğu kadar da sevimlidir ablam. Sürekli siyah giyinir, yatak örtüsü, yastığı siyahtır ama yorganın gözükmeyen tarafının pembe kalp baskılı olduğunu sadece bizim evde yaşayanlar bilir. Dediğim gibi ablam habeş aslında çok tatlı biridir.
Ablamı sonunda uyandırabildiğimde her sabah yaptığımız 'günaydın habeşi' adlı törenimizi yapma zamanı gelmişti şimdi de. Her zaman yatağının baş ucunda bulundurduğu ve kendi deyişiyle kutsanmış bir suyu olurdu. Kutsal suyu aldı ve biraz eline döktü sonra yüzüme doğru kutsal suyu sıçratmaya başladı bu sırada da içinden bir şeyler diyordu. Bana kalırsa kesinlikle sübhaneke okuyordu. Suyu sıçratma aşaması bitince sıra bana geçti. Ayağa kalktım ve yanağımı, alnımı, burnumu ablamın yüzüne sürerek yüzümdeki su damlalarının ona geçmesini sağladım. Bunu yaparken ben de aynı ablam gibi içimden sübhaneke okuyordum. Ablama hiçbir zaman bu töreni yaparken ne gevelediğini sormadım çünkü bir keresinde bana "ne dediğimi anlayabiliyorsun öyle degil mi?" diye sormuştu ve ben de her zamanki gibi o an da ablamın sübhaneke okuduğuna o kadar emindim ki "tabiki ne dediğini anlayabiliyorum" diye karşılık vermiştim ve ablam habeş birinin onu anlayabildiği gerçeğiyle (ne kadar gerçekse artık) çok mutlu olmuş gozleri yaşarmıştı. Bu yüzden ne o gevelediği şeyleri açıklama gereği duyuyordu ne de ben soruyordum.
Törenimiz bittiğinde ablam son noktayı koymak için gece okumuş olduğu muzu soydu yarısını benim ağzıma yarısını da kendi ağzına attı sonra da muz kabuklarını önce benim yüzüme sonra kendi yüzüne sürdü işte yeni gün için tamamiyle hazırdık. Saate baktığımda 7.40 olduğunu gördüm eğer tam şu an odadan çıkmazsak annem tekrar muzella için kendi uydurduğu satırları söyleyerek dans edecek ve canımız çeksin diye çikolataya parmak atacaktı. Bunu görmek istediğimi hiç sanmıyordum bu yüzden bir hışımla odadan fırlayıp mutfağa çıktım.
Evimiz iki katlıydı ve ortasında da kocaman bir muz ağacı vardı merdiven yerine muz ağacını tırmanmak için kullanıyorduk. Şebekgiller mahallesinde herkesin evinde bizimki gibi bir muz ağacı bulunurdu ve her beş sene de bir yarışma yapılırdı. Evinde en görkemli ve sağlıklı muz ağacı olan aileye ödül veriliyordu. Ödülün ne olduğundan bahsetmezlerdi ve mahalledeki bir kişi hariç kimse de ödülün ne olduğunu bilmezdi. Bilen tek kişi de Tamarincan dede idi. Her zaman ağacını mükemmel tutmayı başarırdı, her ödülü onun almasına mahalledeki kimse karşı çıkmazdı çünkü Tamarincan dede ödülü kesinlikle hakederdi.
Mutfağa vardığımda tam da tahmin ettiğim gibi annem muzella kavanozunu almış mutfaktan çıkmak için tatlı bir heyecanla ayaklanmıştı. Beni görünce yüzünün düştüğünü hemen anlamıştım. Sanırım o satırları söyleyerek dans etmek onun için gerçekten önemliydi ama benim için değildi bu yüzden yüzünün asık olmasını gram unursamadım ve masadaki yerime geçtim. Habeş ablamda arkamdan gelmiş ve kahvaltı masamız tamamlanmıştı diyecektim ki gözüm babamı aradı. Neredeydi bu orangutan kılıklı? Muzellaya parmak atan anneme döndüm.
-Babam evde değil mi?
Annem sanırım beni duymamıştı çünkü elindeki parmaklar ona yetmeyecek olacak ki ayağından yardım almaya başlamıs ve muzella yemeye devam etmişti. Tekrar sormak icin ağzımı aralamıştım ki buna gerek kalmadı, zil sesi tüm evi doldurmuştu. Ablam habeş kapıya doğru resmen sürünerek ilerlemişti.
Bu evde kapıları sadece ablam açardı çünkü her an kutsanmış aynı zamanda da kuşanmış haldeydi, bir şey olursa bizi koruyabilecek tek kişinin kendisi olduğunu düşünüyordu. Sanırım haklı bir düşünceydi bu çünkü yaklaşık iki üç ay önce mahallenin gaymunu ve iki bina yanımızda oturan Mandrill abi kapımızı çaldı. Evde muzyarık yapmış ve bize de getirmişti. Ablam habeş banyoda kıllarını uzatmak icin yollar aradığı ve derin düşüncelere daldığı için kapıyı ben açmıştım. Mandrill abi kapıyı benim açmamı tabiki de beklemiyordu çünkü Şebekgiller mahallesinde herkes bizim evin kapı kulpuna ablamdan başka kimsenin dokunmadığını bilirdi. Beni görünce biraz geriledi ve baştan aşağı süzdü. O zaman farkettim ki kıllarimdaki pembe sprey boya hala duruyordu. Çok utanmış ve telaş yapmıştım çünkü Mandrill abi pekte tekin bakmıyordu. Şimdi de pedofili mi olmuştu bu ağabey? Muzyarığı bana verirken ellerime dokunmaktan çekinmemişti. Bu lanet yerde ne oluyordu muzunakoyayım? Teşekkür ettim ve lanet olası kapıyı kapatmasını bekledim ama o, muzun kabuğundan sıyrılma sesine benzer bir tınıyla bana seslenmişti
- Ayol! Kapı da seni görünce bayağı şaşırdım ama sevindim de. Bundan sonra bana kapıları sen mi açsan canım?
Demiş ve yanıma birkaç adım atmıştı. Sapık var diye bağırmama çok az kalmıştı. Çok korkuyordum. Yanıma yaklaşıp iki parmağı ile popomu kıstırdı. Yüz ifadelerinden anladığım kadarıyla kafasında bir şeyleri tartıyordu. Tam konuşacaktı ki havadan bir şeyin uçup Mandrill abinin ağzına girdiğine şahit oldum. Habeş ablamın özel durumlar için sakladığı çürümüş muzuydu bu!!!
-Kavdeşime ne yaptığını sanıyovsun lanet olası gaymun!
Yayık ve peltek konuşmasını yaptığı gibi yanımızda bitmişti. İşte şimdi olacaklardan çok korkuyordum. Ablam habeş hiç çıkarmadığı kapşonlusunun şapkasını açtı ve ağır hareketlerle kafasını kaldırıp Mandrill abiyle göz göze geldiler. Ardından gümmm! Kapıyı Mandrill abinin yüzüne kapatmıştı. Ağzım şok ile aralandı. Bu çok havalı bir hareketti!!! Şebekgiller mahallesinde kimsenin yüzüne kapı kapatılmazdı, giden kişi ardından kapıyı da çekerdi. Habeş ablamın yaptığı büyük bir saygısızlıktı ama Mandrill abiye yapılan hiçbir hareket saygısızlık olarak görülemezdi sanırım.
Ablam yaklaşık beş dakika süren sürünmenin ardından kapıya ulaşmıştı. Babam öyle bir coşkuyla girdi ki mutfağa hepimizin korkudan göbeği şişmişti. Babam, onu neyin bu kadar sevindirdiğini anlatmak için ablamı bekliyordu sanırım, ablam habeş ha altı adımla mutfağa varmıştı. Babam içine sığdıramadığı sevinçle konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şebekgiller Mahallesi
Fantasymangal ustasi orangutan babamin mirasi 2010 model doblom ile evlenmek gibi planlarim vardi...