Titanic mi, buz dağı mı?

6 1 12
                                    

   Titanic gibi olan hamadryas anneme, babamın doblosu buz dağı etkisi yaratmıştı. Hamadryas annem yaklaşık yarım gündür salondaki dallarda baygın şekilde yatıyordu ya da hazır yatmışken biraz daha keyif yapayım diye uyuma numarası yapıyordu, bilemiyorum.

   Babam annemi arabaya koşarken gördüğünde öyle panik yaptı ki koşarak ama kaymamayı başararak arabanın yanına ulaştı. Annem çarpışmanın etkisiyle yer de uzanırken orangutan babam araba da hasar var mı diye bakıyordu. Arabada herhangi bir hasar bulamayınca derin bir nefes verdi ve sonra da yerde boylu boyunca yatan anneme kaydı gözleri. Verdiği nefes boğazında kalmıştı çünkü annemin elinde arabanın dikiz aynası duruyordu. Babam çıkarabildiği en tiz çığlığı çıkarmış ve ağlamaya başlamıştı. Daha alalı 24 saat olmadan canım arabası hasar görmüştü hem de meymenetsiz karısı tarafindan.

   Babamın çığlığıyla yan binaların birinde oturan goril bay abi koşarak yanımıza gelmişti. Annemi yerde baygın görünce telaş yapmış ve babamın da karısının durumuna ağladığını sanmıştı. Goril bay abi babamı teselli ederken babam bir anda goril bay abiye sarılmış ve içi çıkarcasına ağlamaya devam etmişti. Onlar orda fittiri fattiri yaparken bizde habeş ablamla annemi içeri taşıdık. 12 saattir de koydugumuz yerde yatiyordu kadın. Arada yaşıyor mu diye kontrol etmek amaçlı burnunu tıkıyor ve kadını öksürük krizine sokup hayatta olduğunu anlayınca rahat bırakıyorduk.

   Annemin ayılmasını beklerken de habeş ablamla muzopoly oynuyorduk. Ablam haritadaki tum muz ağaçlarını almıştı neredeyse ve ben sinirden köpürüyodum. Oyunlarda kaybetmeyi hiç sevmezdim, habeş ablam da öyle. Bu gidişle kazanamayacağımı anladığımda ayaklandım ve ablama lavaboya gitmem gerektiğini soyledim. Ortalığı karıştırmam gerekiyordu, ablamı oyunu unutturmam gerekiyordu ki oyunun kazananı kaybedeni olmasın. Koşarak evin ortasındaki muz ağacından mutfağa tırmandım. Bir fikir bulma umuduyla mutfak dolaplarını karıştırırken asla yaşanmasını istemeyeceğim bir şey oldu. Hamadryas annemin depoladığı muzellalarla dolu olan dolabı devirdim. Hem yerler hem de üstün başım çikolata olmuştu. Bir de birkaç kesiğim vardı ama bunlar inanın hiç önemli değildi çünkü annem bizden çok sevdiği muzellalarını devirdiğim için beni gebertecekti.

   Yarım gündür uyuyan annemin hala uyuduğunu ümit ederek salona ablamın ve ölü gibi yatan annemin yanına indim. Ve hiç yaşanmasını istemeyeceğim bir şey daha oldu. Annem uyanmış ve ablamla muzopoly oynuyordu. İşte şimdi muzu yemiştim. Yavaşça ağaçtan geri tırmanıp lavaboya gitmem gerekiyordu yani aklımdaki plan kesinlikle buydu eğer kıllarımın arasında kalan cam parçası tam olarak şu an düşmeye karar vermeseydi. Çıkan sesle annem ve ablam bana dönmüştü. Annemin gözlerindeki o alevlere birebir şahit olmuş- bir dakika ebesini muzladığım. Nasıl olur da muzopolyde benim bıraktığım yerden devam etmesine rağmen ablamı geçmiş olabilirdi bu kadın. Çıldıracaktım neredeyse, lanet olası oyun neden bu kadar adaletsizdi? Oyunun şerefsizliği ayrı üstümdeki muzellalar ayrı etkilemişti beni, olduğum yerde ağlamaya başlamıştım. Kesinlikle annem bana acısın diye ağlamıyordum ama annem öyle olduğunu düşünmüştü sanırım. Bu kanıya annemin yüzüme salladığı terliğin arkasından "boşa acındırma kendini paçasını muzladığımın evladı" diye bağırmasından varmıştım. Göz yaşlarım yüzünden terliğin bana doğru geldiğini çok geç farketmiş ve benim terliği etkisiz hâle getirmeme fırsat kalmadan terlik beni etkisiz hâle getirmişti. Yüzüme yediğim terlikle sırt üstü yere yapışmış görüş açımın netleşmesini bekliyordum. Tam kendime geldiğimi düşündüğümde annem elindeki dallarla beni dürtmüş ve kulak kıllarımdan tutup ayağa kaldırmıştı. Anne kadını, muz tanrı şahidim olun ki yanlışlıkla kırdım muzellalarını!! İçimdeki boşluğa acı dolu nidalar bırakırken dış kapı dışarıdan bir anahtar tarafından açıldı. Önde babam arkasında goril bay abi ve en arkada da mandrill abi vardı. Mandrill abinin ne işi vardı burada ya. Dikkatimi tekrar anneme verdim. Annem henüz babamların geldiğini farketmemişti. Sanırım sinirden gözü dönmüştü, hiçbir şey duymuyordu.

   Kulak kıllarımı çekerek bana yeterince acı çektirdiğini anlamış olacak ki bu sefer sonraki hamlesini gerçekleştirmek üzere hazırlandı, çok heyecanla bekliyordum acaba bu sefer burnuma ne sokacaktı? Hiç kimsenin beklemediği bir şey gerçekleşti. Ah deli kadın keşke burnuma bir şey soksaydı da bu olaylar yaşanmasaydı. Vücudundaki tüm gücü kollarına aktarmış olmalı ki beni kolaylıkla kaldırıp duvara doğru fırlatmıştı. Ama rotanın hangi duvara ulaştığını hesap edememişti. Tüm hızımla kapıya doğru uçuyordum ve babamlar hala kapıda durup evde yaşanan kıyameti izliyordu. Ne olurdu kapıyı kapatıp bir köşede izleseydiniz. Şu an bunların yaşanmıyor olmasını her şeyden çok istiyordum.

   Kapıdaki herkes uçan maymun görmüşcesine donup kalmış ve kapıyı bile kapatamamışlardı. Beklenen şey olmuştu, olabildiğince hızlı bir şekilde babama çarpmıştım. Babamın orangutan olması ilk defa işe yaramıştı. Kocaman göbeğine fazlasıyla başarılı bir iniş yapmıştım ve çok ilginç bir şekilde hiç hasar almamıştım. Diğerleri için de aynı şeyi demek çok isterdim. Babam benim ona çarpmamın etkisiyle goril bay abiye çarpmıştı ve goril bay abide mandrill abiye... Fakat kimsenin aklının eremeyeceği bir şey oldu. Goril bay abi ile mandrill abi birbirine tutunmuş top oluvermişlerdi. Maymun topu bahçe boyunca yuvarlanıp en sonunda bir yere çarparak durabildi. Çarptıkları yeri tahmin edin hadi... Karşı evin kapısına çarpmışlardı ve nasıl bir güçle vurdularsa kapıya artık kapı paramparça olmuştu. Kapının bir parçası da öyle süratli bir şekilde ayrıldı ki oradan sanki hep bu anı beklemişti. Ne yaşattılar sana canım.

   Bizim bahçeye doğru uçan kapı parçası da durabilmek için bir yere çarpmayı tercih etmişti. Nereye çarptı tahmin edin hadi... Bu sefer buz dağı rolü oynayan hamadryas anneme çarpmıştı. Annem dengesini koruyamadı ve yeni yılın ilk gününün akşam saatlerinde asla inanamayacağınız bir olay daha yaşandı. Hamadryas annem yuvarlanıp babamın arabasına çarptı. Babamın yüzündeki dehşet ifadeyi görebiliyordum. Annemin beni muzella kaplı halimle gördüğünde yüzünün aldığı şekilden çok daha dehşet bir ifadeydi bu.

   Koşarak arabanın yanına gitti babam. Tarih kendini tekerrür ediyordu resmen, araba yine sapasağlam duruyordu ama annem yerde ağzı gözü yamulmuş şekilde yatıyordu ve kolunun altında da buradan pek belli olmayan bir şey duruyordu. Korkarak arabanın dikiz aynalarını kontrol ettim gözlerimle. Hamadryas annemin dikiz aynalarıyla sorunu neydi böyle? Veya arabanın annemle sorunu neydi böyle? Peki karşı komşunun kapısının annemle sorunu neydi muz aşkına?? Sanırım asıl soru Mandrill abinin goril bay abiyle sorunu ne olduğuydu. Sokağın ortasında Mandrill abi goril bay abinin kollarında ölü numarası yapıyordu. Nereden anladığımı sormayın ama Mandrill abi kesinlikle goril bay abinin ona suni teneffüs yapmasını bekliyordu. (Keşke birileri de bana yapsa.) Goril bay abi de anlamış olacak ki bu işten yırtmak için o da ölü numarası yapmaya başladı.

   Babamın arabayı kontrolü bittiğinde ve herhangi bir hasar bulamadığında rahat bir nefes aldığını gördüm. Annemin kolunun altındaki dikiz aynasını görene kadardı rahatlaması. Aldığı nefesi geri verememiş ve kendini pat diye yere bırakmıştı. Şu an önümüzde iki baygın iki şüpheli ölü vardı. Yanımdaki Habeş ablam aşırı keyif almıştı sanırım bu manzaradan çünkü içinde tutamadığı kahkasıyla eve doğru koşmaya başladı. Ablamın bile unuttuğu bir gerçek vardı maalesef. Ablam gülerken önünü göremiyordu. Kapıya çarpıp yere yığıldığında artık ayakta kalan tek kişi bendim ve etrafımda üç baygın ve bir şüpheli ölü vardı. Şüpheli ölüler bire düşmüştü çünkü Mandrill abi birden ayılıp fırsat bu fırsat diyerek goril bay abiye suni teneffüs yapmaya başlamıştı. Goril bay abinin gözlerini açmasıyla Mandrill abiye bir tane yapıştırması bir olmuştu. Goril bay abiye boşu boşuna bay abi demiyoruz sonuçta, Mandrill abi yediği yumrukla kaldırıma uçmuştu resmen. Goril bay abi ağlayarak elleriyle yüzünü çitilerken önündeki direğe çarpmış ve iki saniye 'noluyo olm' der gibi etrafa bakıp o da kendini yere bırakmıştı. Artık önünde beş baygın beden vardı. Annemin hala baygın olduğuna emin olup eve, lavaboya çıktım. Geç olmadan üstümdeki çikolataları temizlemeliydim.

Şebekgiller Mahallesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin