Saat 7.00
Alarmım çalıyor. Ne kısık bir sesle ne de aşırı gürültülü. Beni uyandırmaya yetecek bir gürültüyle.
Elimi uzatıp alarmımı kapatıyorum. Zaman kaybetmemem gerek.
Ayaklarımı yere sarkıtıp tenimle soğuk zemini hissediyorum ve ayağa kalkıyorum. Banyoya gidip yüzümü yıkıyorum. Aynadaki yansımama bakınca ne kadar korkutucu olduğumu farkediyorum. Beni tanımlayan tek bir kelime vardı.
Siyah.
Ama öyle bir siyah değil, hani siyah bir kazağınız olur ve siz kullandıkça solar ya, öyle bir siyahtım.
Odama geri dönüyorum.
Saat 7.07
Okul üniformamı dolabımdan çıkartıyorum. Dizimin biraz üstünde bir etek, gömlek ve hırka. Giyinip pijamalarımı katlıyorum ve çekmeceme yerleştiriyorum. Saçlarımı aynamın karşısına geçip düzeltiyorum.
Saat 7.13
Sırt çantamı açıyorum. Içine kırmızı ve kahverengi defterimi ve mavi kalemimi koyuyorum. Bir de şarjdaki telefonumu ve telefonuma sarılı siyah kulaklıklarım. Sırt çantamı omzuma atıp alt kata iniyorum.
Saat 7.19
Annem ekmek kızartıyor ve babam gazetesini okuyor. Bana aynı anda dönüp "Günaydın."diyorlar. Ben de karşılık verip masadaki yerime oturuyorum. Kızarmış ekmeğe tereyağ sürerken babam ayağa kalkıyor.
Saat 7.22
Annemin yanağından ve benim yanağımdan öpüp evden çıkıyor. Benim de kahvaltım bitmişti. Anneme masayı toplamasına yardım ediyorum.
Saat 7.30
Çantamı tekrar kontrol edip sırtıma takıyorum. Ayakkabılarımı ayağıma geçiriyorum. Annem yanaklarımı öpüp beni uğurluyor.
Saat 7.33
Tam zamanında. Ev kapısından dışarı çıktığımda tam karşımızdaki çocuğun da evden aynı saatte çıktığını görüyorum. Ve onun evinin yanındaki evdeki kızın da. Ve benim evimin yanındaki evdeki çocuğun da.
Aynı adımlarla aynı yöne ilerliyoruz. Sağ sol, sağ sol. Aynı sıra aynı uyum. Aynı saniyede aynı ayak toprakla buluşuyor ve aynı saniye aynı ayak topraktan uzaklaşıyor.
Otobüs durağına geliyoruz ve beraber otobüse biniyoruz. Aynı ayak aynı ayak.
Saat 7.41
Hepimiz bir önceki gün oturduğumuz yerlere oturuyoruz. Hepimiz aynı miktar parayı şoföre uzatıyoruz. Hepimiz aynı anda çantalarımızı açıp aynı anda telefonlarımızı çıkartıyoruz. Aynı anda kulaklıkları söküp kulağımıza takıp aynı şarkıyı açıyoruz. Aynı müzik grubunun aynı şarkısı.
Saat 7.52
Otobüsten iniyoruz. Tam okulun önünde. Aynı havayla okula giriyoruz. Sıralarımıza oturuyoruz. Hepimizin suratımızda aynı ifade öğretmenimizi bekliyoruz.
Saat 8.00
Ve geldi. Hepimiz kırmızı defterlerimizi ve mavi kalemimizi çıkartıp aynı notları tutmaya başlıyoruz.
Saat 8.40
On dakikalık tenefüstü. Ve sonra birden senaryoyu unuttum. Ne yapmam gerekiyordu? Bunlar her sabah yaptığım şeylerdi! Nasıl unuturdum?
Göz ucuyla sınıfa bakıyorum. Hepsi kafalarını sıraya koyup yatmışlardı.
Sıraya kafamı koyup yatıyorum.
"Hepimiz siyahtık. Ama öyle bir siyah değil. Sanki herkesin kullandığı bir kıyafetin siyahı. Hepimiz birer kukla gibiydik. Aynı fabrikadan çıkmış, aynı işleri yapan. Hepimiz aynıydık. Farklılıklar yoktu "Herkesleşenlerin Dünyası"nda. Yaptıklarımız aynıydı. Dinlediklerimiz, baktığımız internet siteleri, okuduğumuz kitaplar. Hikayemi okudun okuyucu. Bunu bir düşünsene. Sence de korkutucu değil mi? Çok 'aynı' değil mi? Peki aslında senin de öyle bir dünyada yaşadığını söylesem ben? Bir düşünsene. Tamam belki de aynı saniyede aynı ayakla otobüse binmiyorsun ama sizin dünyanızda da farklılıklar çok az. Sanki senaryoyla yazılmış gibi. Sen senaryoya bağlı kalma sevgili okuyucu, kendi senaryonu yaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herkesleşme(k) {askıda}
Non-FictionDüşünsene, dünyada sadece bir tip göz rengi var. Bir tip saç rengi var. Bir tip kıyafet var. Bir tip boy ve kilo var. Bir tip müzik var. Bir tür kitap var. Her sabah yaptığın şey aynı. Her baktığın, her okuduğun, her izlediğin aynı. Ve işin tuhaf y...