Le mien.

33 4 14
                                    


For, Atlantis.

---

Oturduğu yerde dikleşti genç olan, gözlerini gezdirdi etrafta. Sanki özenle kaçırıyordu bakışlarını karşısındaki adamdan, ama yinede buluşuyordu onun istekli bakışları ile elinde sonunda bakışları. Sessizce birleştirdi bakışlarını genç, daha da ısrarlı baktı karşısında oturan adamın gözlerine. Bilmiyordu ki bu cesur bakışlar, nasıl da içinde tam göğsünde çiçekler açtırıyor sadece bakışları ile gözlerine değdiği adama.

Sanki üstlerini örter gibi gecenin karanlığı sardı etraflarını ve sanki bir nehir gibi aktı yıldızlar geceye. Kaybolan ruhlarının, kaybettiği bedenini birbirinin gözlerinde bulan iki adam, öylece izlediler birbirlerini. Ay'ın akan nehirdeki berrak yansıması gibi, yavaş ve usulca. Hiç bir söz yok, hiç bir kelime. Hiç bir ses yok, sadece konuşan gözlerin sessiz gülüşleri. Sonra eğildi genç çocuk, mavi tutamlarından süzülen ay ışığı ile yaklaştı onu izleyen adama. Meraklı gözlerin yansımasında gördüğü parlak yıldızlar ile gülümsedi adam, sanki ilk defa gülmeyi tatmış gibi. Genç adam ise heyecanla konuştu, sanki bir denizin kıyıya vuran dalgaları gibi. Öyle coşkulu, aynı zamanda öyle kibar.

Seviyor musun cidden beni?

(hissettirmiyormuşsun gibi yüzsüzce soruyorum tekrardan.)

Seviyorum, cidden.

(istediğin kadar sor, ne kadar sorarsan o kadar anlatırım ben de.)

Tesadüfe bak, duygularımız karşılıklı şarap dükkanı olan bey.

(ama sen beni mutluluktan ağlatırsın.)

Çok sevindim ufaklık.

(ağlarsan öperim göz yaşlarından, geçiririm.)

Sevinmenize sevindim.

(daha da ağlarım ama, şımarık biriyim, galiba doyumsuzum.. ağlarım çokça.)

Hmhm, gözlerinizdeki parıltı anlatıyor evet.

(istediğiniz kadar ağlayabilirsiniz genç adam, sevgimden çokça var istediğiniz kadar doyumsuz olabilirsiniz. Ama yine de ağlarsanız öperim gözyaşlarınızdan çokça.)

İyi, o hâlde bol bol bakın gözlerimin içine. Size baktığımda o parıltı her zaman orada olacak.

(ne kadar ağlayacağımdan habersiz konuşuyorsunuz. 40 gün 40 gece ağlar dururum, görürsünüz.)

Öyleyse her zaman bakın bana, sönmesin gözlerinizin yıldızları. Parlayın her zaman bana bakarken..

(istediğiniz kadar ağlayın, 40 gün nedir ki bütün ömrüm ellerinizde iken. 40 asır bile olsa öpücükler bırakırım gözyaşlarınıza ben.)

Her zaman öyle bakacağım size, sonsuzluğa, gökyüzüne bakıyormuş gibi... Siz hayatımda olduğunuz sürece gözlerimde ki yıldızların bi' önemi yok bayım. Sonsuz karanlığın içindeki en parlak yıldızsınız nasılsa...

(ömrünüzü ellerime bırakmanız.. çok kıymetli ve eşsiz. 40 asır kutsanacağım demek ki, her bir öpücüğünüz ile kutsanacağım.)

Adam iyice anlatmak ister gibi baktı genç adamın gözlerine, en başından beri hapsolduğu narin gözlere baktı. Genç adam bakışların yoğunluğu ile sakladı gözlerini, adamın gözlerinde ki sonsuzluğu gördü o gece.

Cevap vermedi adam, genç adamın gözlerine baktı ve gözleriyle anlattı onu ne kadar sevdiğini. Bir çift göz ile anlattı sevgisini, dünya üzerinde ki sevgiye dair her şeyi kıskandırmak ister gibi, kelimelerin kıyafetsiz kaldığı bu gece de sadece 'konuşan gözlerin sessiz gülüşleri' duyuldu. Genç çocuk, yoğun ve bi' o kadar da güzel olan bu bakışların habersiz bağımlısı oluyordu tıpkı gecenin yıldızlara bağlı olduğu gibi. Onsuz bir hiç, sade karanlık olacak olan gözler o gece tüm evreni içinde barındırıyormuş gibi parladı.

Taekook || Atlantis.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin