Bir çocuk... Bana yalvarırcasına bakan gözleri, koyu kahve saçları, rengini tam çıkaramadığım gözleri, yırtık giysileri, titreyen bedeni, guruldayan karnı....
O çocuk şuan karşımda durmuş bana gülümsüyordu. Ve "teşekkür ederim" dedi. "Hayatımı kurtardığın için" sonra gülüşü silindi. Acı bir tebessüm," Ve özür dilerim" dedi. "Sana yardım edemediğim için" sonra gözlerimin içine uzun uzun baktı ve uzaklaşmaya başladı. Arkasından seslendim." Dur, nereye gidiyorsun" bana döndü ve " ben bir yere gitmiyorum, her zaman hayatındayım" gülümsedi ve tamamen kayboldu. "Duurr"
"Gitme Aras " soluk soluğa olduğum yerden doğruldum. Etrafıma bakındım ve her şeyin bir rüya olduğunu anladım. Anlımda boncuk boncuk terler olmuştu.
Zihnimi zorladım. Aras. Aras. Aras.
' Biraz düşün ve hatırlamaya çalış montunu verdiğin çocuğu'
Aras Albay. Nasıl yani benim geçmişimdeki masum çocuk Aras bey miydi. İnanamıyorum, nasıl anlamadım 'montunu verdiğin cocuk'
Kendime çok kızgınım. Anlamam gerekirdi. Telefonu elime alıp Aras beyin numarasını tıkladım. Telefon bir kaç çalışta açıldı, kısık ve yorgun bir sesle " alo" dedi. "Aras bey ben hatırlıyorum sizi, yani çocuk arası ayy, bahsettiğiniz mont işte her neyse işte hatırlıyorum" Aras bey rahat bir nefes verdi. "Bende bir şey oldu sandım ya" bu yeterli bir şey değil miydi. " Bunu söylemek için neden sabahı beklemedin" Ne. Saat kaçtı ki. Telefonu kulağımdan uzaklaştırdım ve saate baktım. 03:17 elimi anlıma vurup telefonu tekrar kulağıma koydum. "Ya ben çok özür dilerim, saatin farkında değildim. Yani sizi rüyamda görünce bir anda aradım" çok konuşmuştum. Kıkırdadı ve " demek beni rüyanda gördün ha " takıldığı tek nokta bu muydu. "Ahh yani... Evet" Utançtan battaniyeyi yiyecektim. "Hmmm nasıl gördün peki. " dudağımı dişlemeyi bırakıp " Size iyi uykular, akşam akşam rahatsız ettim, bu konuyu daha sonra belki konuşuruz. " telefonu kulağımdan uzaklaştırıp kapattım. Off ben ne yaptım ya, adamı gecenin köründe aradım ah benim akılsız kafam. Telefonum titremeye başladı. Kaldırıp baktığımda Aras bey arıyordu. Telefonu açıp kulağıma yasladım. Bıkkınca konuşup " bir daha telefonu yüzüme kapatma bundan nefret ediyorum." deyip telefonu yüzüme kapattı. Şaşkın şaşkın telefona bakıyordum. Bu adam şakamı, ciddi ciddi soruyorum yani. Sinirle telefonu bir köşeye fırlatıp başımı yastığa gömdüm.
**************
Sabah erkenden kalkmış ve kahvaltı yapmıştım. Akşam aklımdaki düşünceler yüzünden uyuyamamıştım. Hala aklımı kurcalıyordu.Zaten adamı saat üç de aramıştım. Rezillik.
Aklımdaki tüm düşünceleri bir kenara bıraktım ve çantamı alıp evden çıktım.
************
Şirkete gelmiştim. Etrafa biraz göz gezindirmiştim ama Aras bey ortalıkta yoktu. Asansörün önünde durdum ve kapı açıldı. İçeri girdim. Gideceğim katı tıkladım. Kapı kapanmak üzereyken bir el kapının kapanmasına izin vermedi. Kapı tekrar açılmaya başlayınca bu kişinin Aras bey olduğunu gördüm. Kalp ritmim değişti, kalbim ağzımdan fırlayacaktı.Aras bey sırıtarak içeri girdi. Ve asansör kapısı kapandı. Kapının kapanması ile birlikte bana döndü. Yüzünde hala aynı sırıtış vardı. Nefesini dışarı vererek konuştu. "Demek rüyanda beni gördün" utançla başımı başka bir tarafa çevirdim. Cevap vermeyince üstüme doğru küçük adımlarla gelmeye başladı. Başımı çevirdim ona doğru ve geriye doğru adımladım.
"Utanma benden elçin, ben utanman gereken son insanım." dedi. Bu kelimeri içimi ısıtsada bunu ona belli etmedim. "Utamıyorum zaten " kıkırdadı. " Demek öyle" yanıma daha çok yaklaştı. Elini yüzüne uzattı ve tüy gibi bir dokunuşla okşadı. Yüzümun biraz kızardığını hissettim. "utanmıyorsun ha" tekrar kıkırdadı. Duruşumu dikleştirdim ve bu sefer ben onun üzerine doğru yürüdüm. Bunu beklemiyor olacak ki şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Üzerine doğru adımladıkça oda geriye adımladı. Dudağımın kenarı kıvrıldı. "Utanmayın benden Aras bey, ben utanmanız gereken son insanım" onu taklit ederek kıkırdadım.
Asansörün kapısı açılınca önden çıktım ve kendi masama geçtim. Aras bey önümden yürürken gülümseyerek "cesaretine hayranım." dedi ve gitti.
Arkasından birkaç saniye baktım ve oturdum. 'biz bu aralar çok mu yakınlaştık ne' bir gülümseme peyda oldu dudaklarımdan.
****************
Öğlen arasına girdiğimizde aşağı indim. Sena ile karşılaştım. "Naber sena" sena gülümseyip "iyidir sen" yürümeye devam ederken "bende iyiyim, yemeğimizin yiyelim ben çok acıktım" dedim. Sena da kafasıyla beni onayladı.Yemekhaneye girdiğimizde gözler bize döndü. Kendi masamıza doğru yürüdük ve gözler üzerimizden hala çekilmemişti. "Sena herkes neden bize bakıyor" sena bana bakıp "bende anlamadım valla kuzum" kendi masamıza geçip oturduğumuzda "naber çocuklar " dedim. Kerem "iyiyiz fıstık sen nasılsın" dedi. "Bende iyiyim" masada gökçe de oturuyordu. "İyi olacaksın tabi neden kötü olasın" dedi yemeğini karıştırırken. Yine boş boş konuşmaya başlamıştı, yüzsüz. "Efendim, bir şey mi dedim Gökçe" g harfini bastırarak söylemiştim. Gözlerini bana çevirip elindeki kaşığı masaya bıraktı. Hareketlerini dikkatle izliyordum. " Diyorum ki keyfin yerindedir şimdi neden olmasın ki" gülerek nefesimi dışarı bıraktım. "Neden keyfimin illa yerinde olması mı lazım" güldü. "Yani şahsen ben senin yerinde olsam ve Aras beyle dans etsem benimde keyfim yerinde olurdu." derdi şimdi belli oluyordu. "Heh öyle desene ben de diyorum bunun kuyruk acısı neden maalesef ki Gökçecim sen istesen de benim yerimde olamazsın. " diyip gülümsedim. Sinirden kızardı ve masadan kalkıp gitti. Kerem kahkaha atıp "yalnız çok güzel laf soktun, sinirden morardı." sırıttım " tabi, o bana laf söyleyecek bende o lafın altında kalacam öyle mi." kerem sırıtmaya devam etti. Sinan lafa girdi. " Ben onun yerinde olsam şimdi evreni terk etmiştim" güldüm. "Yalnız bir daha gelip masanıza oturmasın izin vermeyin." kerem "biz izin vermedik geldi oturdu bizde ayıp olmasın diye bir şey söylemedik." kafamı salladım. Dicle " eee anlatmayacak mısın?" Dicle heyecanlı bir sesle koştu. "Neyi?" Dedim salak ayaklarına yatarak. Dicle bana ciddi misin der gibi baktı. " Ya kızım nasıl neyi Aras beyle dans ettin ya onu diyorum" biraz gerilmiştim. "He onu mu , şey bir anda oldu teklif etti bende kabul ettim o kadar." Dicle "o kadar yani. " Dicleye bakıp başımı salladım. Dicle he he der gibi elini salladı. Bende yemeğime döndüm. En azından konuyu fazla uzatmamıştı.
******************
İşten çıkıp eve geldim. Üstümü giyinip TV karşısına geçtim. Bir film açıp izlemeye başladım.Bir süre sonra telefonum çaldı kaldırıp ekrana baktığımda arayan kişinin Aras bey olduğunu gördüm. Kalbim delice atmaya başladı. Neden aramıştı ki. Çok beklemeden telefonu açtım. "Alo" dedim. Aras bey de "alo Elçin müsait misin" biraz şaşırsam da "evet de noldu" dedim. "evin önündeyim " dedi. Neeee evin önünde mi ? "N-nasıl neden " dedim kekeleyerek. "Konuşmamız gerek, hazırlan gel." telefonu suratıma kapattı. Telefona mal gibi baka kaldım. Hızlıca yerimden kalkıp balkona koştum. Gerçekten gelmişti. Arabaya yaslanmış elleri cebinde beni bekliyordu. Ağzım açık bir şekilde ona baktım. Bu adam deliydi. Gerçekten deliydi.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - >>>>>>>>>
Bir bölümün daha sonuna geldik umarım beğenmişsinizdir. Yıldıza tıklayıp oy vermeyi unutmayın canlarım. Bir sonraki bölüme kadar hoşçakalın 💋💋İnst: @kitaplar_ruhum0
Takip etmeyi unutmayın