7

130 21 63
                                    

"Buraya neden geldik arkadaşlar."

Yeonjun, en yakın arkadaşı ve yanında getirdiği uzun boylu oğlana baktı. Spor salonunun alt katındaki giyinme odasına gelmişlerdi.

"Sana dedim ya Jun, Mingi annemin bana emanet ettiği yüzüğü kaybetti. Onu aramak için geldik."

"Neden giyinme odasında olsun?"

"Ben de takımdayım ya hani?"

Mingi gözlerini devirdi. Karşısındaki kapının kulpunu aşağı çekti ve kapıyı açtı. Önce geçmesi için Yeonjun'u bekledi.

"Buralarda olmadığına eminim çocuklar. Hem burdaysa bile çoktan hademe süpürmüştür."

Wooyoung ve Mingi, Yeonjun'u dinlemedi. Arıyormuş gibi yapmaya başladılar. Wooyoung koltukların arkasına bakıyordu. Mingi ise yerlerde arıyordu yüzüğü. Yeonjun omuz silkti ve dolapları aramaya başladı.

Dakikalarca aradılar. Yeonjun geri dönmeleri için ısrar etse de ikisi de onu dinlemiyordu.
Wooyoung yavaşça Mingi'nin yanına yaklaştı ve kulağına eğildi.

"Soobin burda değil mi?"

"Burda olması gerekiyor. Söylediğim gibi Soobin'i oyaladım. İçeride ondan başka kimse yok."

"Emin misin?"

Mingi kafasını sallamakla yetindi. Ve "aramaya" devam etti. O sırada duşların olduğu taraftan sesler yükselmeye başlamıştı.

"Arkadaşlar bence dönsek iyi olur."

Yeonjun kapıya doğru yöneldi. Mingi hemen ayağa kalktı. Kolundan tuttu.
"Dostum biraz daha bekle. Burda olduğuna eminim."

Wooyoung duşların olduğu tarafa yöneldi. Soobin'in orda olduğuna emin olmak istiyordu. İleriden iki silüet belirdi. Birinin Soobin olduğu çok belliydi. Diğeri ise tanıdık bir siluetti ama tam çıkaramamıştı Wooyoung.

"Mingi! Yalnız değilmiş."

"Ne?"

Mingi, Yeonjun'u kolundan çekiştirerek Wooyoung'un yanına geldi.
Silüetler daha da yaklaşınca ikisininde suratı netleşmişti. Wooyoung gördüğü manzarayla yutkunmuştu.

"Sizin ne işiniz var burada? Sen çıkmamış mıydın Mingi?"

Soobin sinirli gözüküyordu. Rahatsız olmuş gibiydi. Yanındaki ise sadece utançtan kızarmış olan Wooyoung'a bakıyordu.

Wooyoung tekrar Mingi'nin yanına yaklaştı. Kulağına ulaşabilmek için parmak uçlarına kalktı.

"San'ı erkenden göndermemiş miydin Mingi?"

"O da seni bekliyordu sanırım. Siz birbirinize çıkışlarda çalışacağınıza dair anlaşmamış mıydınız?"

"Bugün değildi ama Mingi."

Wooyoung, Mingi'nin yanından ayrıldı ve cevap vermeye çabalayan zavallı arkadaşının yanına geldi.

"Şey... Biz... Wooyoung'un.... YÜZÜĞÜNÜ ARIYORDUK."

Wooyoung tepkisiz duran San'a çevirdi gözlerini. San'ın gözleri sadece ona bakıyordu. Yüzünde bir durgunluk vardı. Sanki onların ikisini birlikte görmesinden rahatsız olmuş gibiydi.

"Arkadaşlar ben gideyim en iyisi. Sonra görüşürüz!"

Mingi cümlelerini alelacele söyledi ve kapıya koştu. Kapıyı açmasıyla odadan çıkması bir olmuştu. Sertçe yüzlerine kapadı ve kilitledi kapıyı.

big boy | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin