Yine sıradan bir sabah. Odamdaki duvar çatlağından gelen güneş ışığı ile birlikte uyandım. Gece açık unuttuğum penceremden içeri tatlı bir rüzgar girdi. Kapımın tıklamasıyla ayaklandım. Kimse alacaklı gibi çalıyordu. Evet, bu kardeşimdi! Niçin adımı sayıklıyor gibiydi!? Ha, evet benim adım Mısra. Hızlıca inip kapıyı açtım. Gül (kardeşim) ile 1 dakika boyunca birbirimize bakakaldık. Ağzı kulaklarındaydı! Onu ilk kez böyle görüyordum. Haliyle meraklandım. Birkaç dakika sonra;
- "Oo kimler gelmiş. Sen bizim evin yolunu biliyor muydun? Ee ayakta kaldın geç buyur bakalım sebebi ziyaretinin nedeni nedir?"
Ağzı kulaklarından inmeden hızla içeri daldı ;
- " Hiç sorma. Duyunca bakalım neler diyeceksin? Çok mutlu olacaksın!"
Ee ne diyeceğini merak etmiyor değildim. Hiç merak etmiyormuş gibi yaparak sakinliğimi korurcasına yüzüne masumca bakış attım.
- " E hadi ama hiç işim yok mu sanıyorsun?"
Aslında hiç işim yoktu. İnat işte üste çıkacağım.
- " Gidiyorum buralardan. Gidiyoruz!
Hoop dedik nereye? Dercesine yüzüne baktım.
- " Londra'ya.
- " Nasıl? Ne diyorsun?"
- " Abla sezon başında söyledim ya. Sınavı kazandım işte! Şimdi itiraz etmezsin herhalde? Haydi hazırlan."
Şaka gibiydi. Olamazdı. Ben buradaki işlerimi bırakıp nereye giderdim? Kalbini kırmak istemiyordum. Ne diyecektim? " Gül seninle hiç bir yere gelemem. Buradaki kariyerimi bırakıp nereye geliyorum? Bu imkansız Allah Aşkına insan bi gelmeden düşünür senin beyninin mazotu bitmiş galiba. Bir düşün yahu?" diyesim gelmedi değil. Artık ağzımdan ne çıktıysa;
- " Sen çıldırdın mı yahu? Buradaki kariyerimi düşünen yok sanırım. Sezon başıymış ne sezon başından bahsediyorsun? Londra'ya gidecek para nerede? Ne yapacağız orada nerede kalacağız ne yiyeceğiz.? Yine beni sinirlendirmeden çek git çık kapıdan canım kardeşim. "
Bu çok mu ağır oldu ne? Nazikmiyim kabamı şaşırdım.
- " Çok şakacısın. "
Aha işte sihirli kelimeyi kullandı.
- " Hâlâ buradamısın? Seninle hiçbir yere gelemem. Ne şakasından bahsediyorsun? "
Şaka maka bu diyalog pekte iyiye mahsus değildi.
- " Abla lütfen."
Öyle bir bakmıştı ki içimdeki tüm kariyer planları puf olmuştu. Kendine gel Mısra! Ne kadar emek verdin?
- " Bak, gerçekten gelemeyeceğim. Seni üzmek istemiyorum. Ama..."
Yüzüme çıkışırcasına bakarak;
- " Ama ne? Ama hep benim dediğim olur Gül. Ama senle gelmek istemiyorum Gül. Ama buradaki kariyerim senden önemli Gül. Ama ne? "
Bu söyledikleri çok dokunmuştu. Ne cevap verdin diye soracaksanız, cevap veremeden çekti gitti. Zaten o gün bugündür afilli yalnızlığım...