32. Bölüm

97 29 12
                                    

Derin bir nefes alıp yavaşça zile bastım. Zilin sesi kulaklarıma dolduğu an kaçıp gitme isteğim ağır basmıştı. Arkamı dönüp koşarak merdivenleri inmek istedim ama kapı açılınca olduğum yerde kalakaldım. 

''Nayeon?'' sorarcasına ismimi söylemesiyle dudaklarımı birbirine bastırdım. Ben sessiz kalınca tekrar sordu. ''Birine bir şey mi oldu?'' 

''Yok.'' dedim ve beni içeri davet etmemesine rağmen içeri girdim. Salona yürürken Kyungsoo da arkamdan geliyordu ve konuştu. ''Areum'ı görmeye geldiysen yeni uyudu o.'' 

Oturdum ve başımı iki yana sallayarak reddettim onu. 

''Ne oldu o zaman?'' dedi ilgili bir şekilde. 

Huzursuzca nefes verdim ve gözlerimi etrafta gezdirdim. Onu kıskandığımı yüzüne nasıl söyleyebilirdim ki? Karşımdaki adam belki de bugün yeniden sevebileceği bir kadınla tanışmıştı kafasını karıştıramazdım. Gözlerim doluyordu. Görmemesi için yüzümü yere eğdim. Biz boşanmıştık benim onu kıskanmaya ne hakkım vardı? Bizden umudu kesmesini ben istediğim halde neden başkasıyla tanıştığını öğrendiğimde yüreğim dağlanmıştı? Ben neden buradaydım? 

''Nayeon?'' Israrcı bir şekilde söylemesiyle kafamı kaldırdım. Gözlerimin dolu dolu olduğunu anlamış olacak ki yüzü değişmişti. 

''Bugün Jihyo ile konuştum ve bana biriyle görüştüğünü söyledi.'' dedim zorla ve dudaklarımı ısırdım. Ağlamamak için yapmıştım bunu. Canım çok yanıyordu. Nefes almakta zorlanıyordum. Deli gibi ağlamak istiyordum ama lanet olsun ki buna hakkım yoktu. Bir şey söylemek için dudaklarını araladığında ayağa kalktım ve lafını ağzına tıktım. ''Buraya hiç gelmemeliydim. Özür dilerim.''  Söylerken sesim titremişti. ''Sonra görüşürüz.'' dedim ve odadan dışarı yöneldim. İki adımın ardından kolumdan tutulup geri çekildim ve Kyungsoo'nun dudakları benimkilerin üzerindeki yerini aldı. 

Uzun süredir hasret kaldığım, deli gibi özlemiş olduğum dudakları...

Karşılık vereceğim sırada ayrıldı. ''Ben seni on iki yıl sevmişim.'' dedi ve tekrar küçük bir öpücük verdi dudaklarıma. ''Bu kadar kısa sürede unutabilir miyim sence?'' 

Gözlerimde birikmiş yaşlar yavaşça yanağımdan aşağı bir yol almıştı. Belimdeki ellerini yüzüme çıkardı. Önce gözyaşlarımı sildi sonra yeniden dudaklarıma kapandı. Neredeyse 1 yıllık ayrılığımızın acısını çıkarırcasına bir özlem ve aşkla öptük birbirimizi defalarca. Zorla birbirimizden koptuğumuzda hiç duraksamadan söyledim. ''Seni çok seviyorum.'' dedikten sonra ona sımsıkı sarılıp başımı göğsüne yasladım. Birbiriyle savaş halindeki duygularımın kazananı aşk olmuştu. Ona olan aşkım...

Şu sonuçtan anlamıştım ki en başından duygularımla kavgaya girmem çok büyük bir hataydı.

Sarılmamız da bittiğinde beni yeniden oturttu ve saçımı kulağımın arkasına atarken ağzı kulaklarında gülümseyerek konuştu. "Şimdi bana bu saatte kapıma dayanma sebebini söyle."

"Kıskandım." dedim kısaca. "Duyduğum an deliye döndüm annemlere yazdım abim ve Sana o bekar bir erkek istediğiyle görüşür diye beni doldurdu ben de soluğu burada aldım." Sonradan aklıma gelen şeyle yükseldim. "Jihyo yalan mı söyledi bana?"

Ama Kyungsoo "Yok." diyerek beni anında söndürmüştü. Kaşlarım çatıldı ve sesim sertleşti. "Ne?"

İki eliyle elimi tuttu ve konuşmaya başladı. "Tzuyu'nin arkadaşıymış. Sehun ve Tzuyu bize buluşma günü de ayarlamışlar o kadar ısrar ettiler ki susturmak için kabul ettim. Birkaç gün önce bize birbirimizin numaralarını attılar dün geceye kadar mesajlaştık-"

Sözünü kestim. "Anlatma tamam."

"Dinle." dedi sakince ve devam etti. "Sadece 1 kere Sehun ve Tzuyu sussun diye buluşacaktım işte. Bunu ben ona anlatmadan o anladı hala seni sevdiğimi ve buluşmamayı o teklif etti. Buluşmadık ama herkes buluştum zannediyor."

Gülümsedim ve ona sarıldım sonrasında uzaklaşmadan başımı omzuna koydum o elini belimden çekmemişti. Hala sarılır vaziyetteydik sadece gevşek bir sarılmaydı. Bir süre sessizce birbirimize sarıldık sonra aklıma gelen şeyi sordum. "Jihyo nerede?"

"Dışarı çıktı." diye yanıtladı beni ve saçlarımı okşamaya başladı. "Bu gece burada kalsana ben ona buraya gelmemesini söylerim."

Aklıma gelen hain fikirle pis pis sırıtıp doğruldum. "Bizi birleştirmek için bir sürü oyun oynadılar en çok zararı da Areum'a verdiler. Biz de onlara oynayalım mı?"

Onun da aklına yatmış olacak ki aynı gülüşle yanıtladı beni. "Ne var aklında?"

"Sen buluşup çok iyi anlaştığınızı falan söyle. Yani tamamen bittiğimizi düşünsünler ve biraz üzülsünler."

"Tamam." dedi hemen. "Beğendim bu fikri."

"O zaman ben Jihyo gelmeden kaçayım." derken ayağa kalktım. Odadan çıkmaya yöneleceğim sırada kolumdan tuttu ve tuhaf bir gülümsemeyle konuştu. ''Bir dakika bekle.'' Anlamamıştım ama benden onayı alınca içeri gitti ve kısa sürede geri geldi. Avcunda bir şey tuttuğunu anlamıştım. Muzipçe güldüm. ''Elindekini biliyorum.''

O da aynı muzip gülümsemeyi sundu bana. ''Neymiş?''

Omuz silkerken söyledim. ''Söylemem.''

Yavaşça avcunu açtığında beklediğim şey değil başka bir şeyin çıkmasıyla ellerimle ağzımı kapatıp yükseldim. ''Tektaşım!'' Gözlerim parlayarak ona baktım. ''Nasıl buldun?'' 

Boşanmadan önceki son kavgamız, yaşadığımız en şiddetli kavga olmuştu. Alyansımı çıkartalı birkaç gün olmuştu ama tektaşım parmağımdaydı ve o esnada yüzüğümü çıkartıp odanın herhangi bir yerine fırlatmıştım. Kyungsoo kavgamız daha da büyümesin diye gittikten sonra aramıştım ama bulamamıştım. Sonrasında boşanma kararını netleştirmiştik ve ben ertesi gün sabah Areum'ı alıp geçici süreliğine ailemin evine gitmiştim dolayısıyla bir daha yüzüğümü arama fırsatım olmamıştı.

Yüzüğümü yeniden parmağıma takarken konuştu. ''Boşandığımız gün yüzüğü bulamadığından bahsetmiştin uzun süre aradım resmen evin altını üstüne getirdim ve buldum.'' 

Tekrar sarıldım ama doyamadan beni ayırdı kendinden. Cebinden bu kez alyanslarımızı çıkarttı. Takması için elimi uzattım ama elimi ters çevirip yüzüğü avucumun içine koydu ve elimi kapattı. ''Sen bunu boşanmadan çıkartmıştın ben de evlenmeden takmayacağım.''

Bu yaptığımla onu kırmış olmalıydım.  Şu anlık üstünde durmadan başımla onayladım sadece. ''Jihyo'ya yakalanacağız gideyim.'' 

Kapının önüne geldiğimizde parmak ucumda yükselip yanağından öptüm. "Ama kadını fazla övüp de beni sinirlendirme."
Bir kahkaha attı ve eğilip o da benim yanağımı öptü. "Sen hiç merak etme."

Kollarımı boynuna doladım. Onun da elleri benim belimdeki yerini almıştı. "Hiç de gidesim yok oyundan vaz mı geçsek?"

"Sen karar ver." dedi ve dudağıma minicik bir öpücük konudurup çekildi.

Bir düşündüm. Ailemiz bunu hak etmişti bence.

"Oynayalım." diyip ona uzun bir öpücük verdim ve karşılık vermesine izin vermeden istemeye istemeye ondan kopup eve gittim.

Yatağıma yattığımda ilk işim engellerini kaldırmak oldu. Sonra onu telefonuma kaydediş şeklini değiştirdim ve mesaj attım.

nayeon
iyi geceler hayatım seni çok çok çok çok seviyorum

Bu mesajı bekliyormuş gibi anında mavi tik oldu.

hayatımmm
ben de seni seviyorum aşkım

Görüldüyü atıp telefonu yanıma koydum ve yüzümdeki gülümsemeyle uykuya daldım.

Don't Fight The Feeling | Twice × ExoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin