0.5

62 10 4
                                    

Bir hafta sonra

Porchay, okulun bahçesine girer girmez köşede gördüğü arkadaşı Miyar'ın yanına yöneldi. O günden beri pek keyfi yoktu çünkü ne gelen giden vardı ne de gizemli kişiden bir mesaj. Bu sırada kafasını dağıtmak için derslerine daha çok odaklanmıştı. Yakında sınavları da başlayacaktı hem.

"Oo kankam naber yaa!" Miyar her zamanki enerjik ruh haliyle Porchay'a koştu ve kafasını kolları arasına alıp eliyle saçlarını dağıttı.

"Miyar, düzgün dur !" Porchay kafasını kurtarmaya çalışırken bir yandan da elleriyle Miyar'ı uzaklaştırmaya çalışıyordu.
En sonunda kurtardığındaysa saçlarını düzeltmek için biraz çabalaması gerekmişti. Miyar'a baygın bir bakış atmaktan geri durmadı. Hayli yaramazdı bu çocuk.

"Biricik kankana hazır elin demişken matematik çalıştırmaya ne dersin kardeşim?" dedi Miyar sırıtarak ve tatlı olduğunu düşündüğü bakışlarla bakarak.

Porchay her ne kadar matematikten nefret etse de not ortalaması iyi bir seviyedeydi. Arkadaşı Miyar ise...onun neden bu kadar ısrar ettiğini anlayabiliyordu.

"Tamam kanka, çalışırız merak etme." Hem kendisi de konuları tekrar etmiş olurdu.
"Kardeşim benim beee!" Miyar'ın keyfine diyecek yoktu. Birlikte sınıfa doğru yola koyulmuşlardı bile.

Ders biyolojiydi, Porchay dikkatle dersi dinliyor, hocanın her kelimesini zihnine kazıyordu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan zil sesi tüm sınıfı doldurdu.

...

Miyar ve Porchay, öğle arası yemekhaneden aldıkları yemeklerle oturacak bir yer bakınıyorlardı.
"Şurası, şurası boş kankaaa.!" Miyar bir yer gördüğünde bağırdı ve koşmaya başladı.
Porchay onun bu hallerine gülmeden edemedi.

Miyar gerçekten çok aç olsa gerek gömülmüş, sessizce yemeğini yiyordu. Porchay de ondan farksız değildi.
Aniden başka masada oturan kızların çığlıkları yankılandı. Porchay ve Miyar, ne olduğunu anlamak için o tarafa doğru kafalarını çevirdiler.

Üç kız da kafalarını çevirmiş, şok olmuş şekilde bir noktaya bakıyorlardı. Porchay ve Miyar da o tarafa döndüler.
Porchay'in gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Onun...onun burda ne işi vardı ki?

Wik, kanlı canlı bir şekilde karşısında duruyordu. Porchay olayın gerçekliğini idrak edemedi ama refleks olarak ayağa kalktı. Miyar da onun tepkisini ölçüyordu, kankasının en sevdiği sanatçı gelince başka bir evrene ışınlandığını anlatmasına gerek yoktu. "Miyar, benim gördüğümü sen de görüyor musun yoksa ben kafayı mı yemeye başladım?" dedi Porchay donup kalmış bir şekilde.

"Görüyorum kardeşim,görüyorum." Görmesi değildi önemli olan, asıl önemli olan bundan sonra Porchay'in ne yapacağıydı.

Kim, okulun kafeterya kısmına gelince şöyle bir etrafına bakındı. Aradığı kişiyi görünce hafif bir gülümseme kondu suratına. Porchay de onu fark edip ayağa kalkmış görünüyordu. Adımlarını ağır ağır ona doğru yönlendirdi.

Porchay, Wik'in ona doğru gelmekte olduğunu görünce kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Sanki kalbi göğüs kafesini delip geçecekmiş gibi hızlı atıyordu.

Kim tam karşısında durdu, gözlerindeki şaşkınlığı ve parıldayan ışıltıyı görebiliyordu.

"Selam, şöyle bir geçiyordum da uğramak istedim. Sen Porchay olmalısın, hakkında çok şey duydum." dedi Kim göz kırparak. Wik'in sözlerini duysa da ne tepki vereceğini bilemiyordu Porchay.

"Se-selam..evet ben..." ağzından tek çıkan buydu işte. Miyar etrafa baktı ve okuldaki herkesin onlara bakmakta olduğunu görünce telaşa kapıldı. "Oturmaz mıydınız?" dedi koluyla imalı bir şekilde Porchay'i dürterken ve oturması için gözleriyle işaret ederken.
"Tabi, neden olmasın." Kim zaten bu anı bekliyordu. Karşılarındaki boş yere yerleşti.
Böylece hep birlikte masaya oturdular ama Porchay çok heyecanlı olduğu için ne diyeceğine, nasıl davranacağına karar veremiyordu.

maybe, you |  kimchay Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin