1

2.7K 276 78
                                    

Karakterler

Ekim Yılmaz – 19 yaşında, üniversite birinci sınıf gastronomi öğrencisi, Eskişehir'de yaşıyor. (Model; İpek Çiçek)

Hale Yılmaz – Ekim'in annesi, bekar, mimar.

Tuğkan Tuna – Ekim'in babası, 45 yaşında, bekar, mimar, İstanbul'da büyük bir şirkette çalışıyor. (Model; Ogün Kaptanoğlu)

Aslan Tuna – Ekim'in abisi ama anneleri farklı, 25 yaşında, bekar, diş hekimi, bir klinikte çalışıyor. (Model; Burak Tozkoparan)

Gürkan Tuna – Ekim'in amcası, 34 yaşında, bekar, avukat. (Model; Engin Öztürk)

Burak Ay – Aslan'ın anne tarafından kuzeni ama aile ile çok yakın, 24 yaşında, psikolog. (Model; Burak Can)

Efe Asker – 20 yaşında, üniversite ikinci sınıf bilgisayar mühendisliği öğrencisi. (Model; Burak Yörük)

Eslem Demirci – 38 yaşında, eczacı, dört yaşında bir oğlu var ve bekar. (Model; Aslı Enver)

İsteyenler başlama tarihini bırakabilir :)

***

İstanbul'da, büyük bir şirketin kapısındaydım. Sırtımda bir çanta, içinde birkaç tişört ve şort, diş macunu diş fırçası gibi temel ihtiyaçlarım var. Birkaç günlüğüne buradayım. Neden geldiğimi kimseye açıklayacak gücüm dahi yok ama yaşadıklarımı düşününce bazı umutların peşinden koşuyor olmalıydım...

Bundan aylar önce, Eskişehir'de annemle yaşadığım evin mutfağındaydım. Gastronomide ilk dönemim bitmişti, tatile gireli bir gün olmuştu. Üstümde hırkam, ayaklarımda havlu çoraplarım, Eskişehir'in soğuk havasında kendime kahve hazırlıyordum. Bugün erken uyanmıştım, okula giderken alışınca alarmsız sabahın sekizinde kalkmış olmam beni üzüyordu ama geri uyuyamamıştım.

Annem henüz uyanmadığı için elimden geldiğince sessiz hareket ediyordum. Sonunda hazırladığım kahvemle oturma odasına geçiyordum ki annemin odasından bazı tıkırtılar geldiğini duydum.

"Anne?" diye seslendim başta ama karşılık gelmedi. Tıkırtılar ise durmuştu. Kahvemi kapının yanındaki sehpaya bırakıp, yatak odasına doğru ilerleyip kapıyı yavaşça açtım. Annemin yüzünü göremiyordum, bana arkası dönüktü ama çırpınıyor gibiydi. Yüzünün dönük olduğu tarafa hızla gittiğimde ağzından gelen kanları gördüm. Elini bir an yatak başlığına vurduğunda çıkan tıkırtı az önce duyduklarımın kaynağıydı.

Şoka girmiştim. Ne yapacağımı bilmiyordum, kalbim korkuyla bedenimi delip çıkacak gibi atıyordu. Önce annemi tutmak, yardım etmek istedim ama toparlanmıyordu. Bu sefer de içeri koşup telefonumu aldığım gibi ambulansı aradım, bu sırada yeniden annemin yanına gelmiş onu kucağıma almıştım.

Annem bir süre benim kucağımda kan kustu, çırpındı, sonra durdu ama atan nabzından dolayı ölmediğini biliyordum. Ambulans ile hastaneye gittik, o sırada bizi gören karşı komşumuz Serap teyze de yanımızda gelmişti. Benim için sonrasında hala bir kronoloji yoktu. Ne yaşadım, neyi önce yaşadım tam olarak hatırlayamıyorum. Bir ara doktorlar geldi, bir hastalıktan söz ettiler, gittiler. Bilmiyorum. Her şey silik birer hatıra gibi.

Ben ellerimde kuruyan kanlarla sandalyenin birinde çökmüş otururken Serap teyzenin yanımda beni teselli etmeye çalıştığını anımsıyorum. Sonra çıkıp gelen doktoru. Üzgünüm dediğini...

Bunları hatırlamak hala nefesimi kesiyordu.

Sonrası daha kötüydü. Ağlama krizi, cenaze, eve gelip gidenler...

Benim annemden başka kimsem yoktu bu hayatta. Annem bana hamile kaldığında evli değilmiş, benim doğumumdan hemen sonra da babam bir trafik kazasında ölmüş. Tüm bildiğim buydu. Mezarını sorduğumda memleketine gömüldü der, adını sorduğumda geçiştirir. Ben de acısının üstüne gitmemek için hep vazgeçerdim.

BabamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin