Regulus'un bana seselenmesiyle uyandım. Kafam Reg'in kucağınadaydı. Cenin pozisyonunda yan bir şeklide uyumuştum. Hızlıca ayaklanıp etrafıma baktım. Narcissa ve Lucius gitmişti. Sonra tekrar Reg'e baktım. Beni izliyordu.
"Ayılamadın galiba, şu an çok komik gözüküyorsun." dedi. Gülmemek için kendini zor tuttuğu belliydi.
Hızlıca arka cebimdeki aynayı çıkartıp kendime baktım. Saçım biraz dağılmıştı. Ve gözaltım şişmişti.
"Hadi Hogwarts'a geldik. Eğer biraz daha kalırsak trende bizi bırakacaklar."
Hızlıca saçımı düzelttim ve aynaya tekrar baktım. Tipimi iyi diyebilecek kadar düzeltiğimde ayağa kalktım. Reg elimi tutup beni çekiştirmeye başladı. Trenden dışarı çıkıp etrafa baktım. Hagrid 1. Sınıfları çağırıyordu. Hepsi çok küçük ve tatlıydı. Onları izlemekten kendimi alamadım.
"Hadi Luna gidelim artık." Reg'in uyarı dolu sesiyle kafamı önüme çevirip adımlarımı hızlandırmaya başladım. Büyük salona girdiğimizde çoğu kişi kendi binalarının masasında yerini almıştı.
Gryffindor masasına gözüm takıldı. Çapulcular Evans'ın etrafına toplanmış Potter'ın konuşmasını dinliyolardı. Gözüm Sirius'a takılmıştı. Arkadaşlarının yanında oldukça mutluydu. Reg baktığım yere bakmaya başladı. Ama gördüğü şeyle sanki umursamıyormuş gibi kafasını başka bir yer çevirdi. Elimi sıktığını hissettim. Beni uyarıyor gibiydi. Onlara bakmayı bırakıp Slyhtherin masasına doğru yürümeye başladık. Masada bizimkiler yerini almıştı bile.
"Ooo benim favori çiftim sonunda gelmeyi becermişler."
Bellatrix'in söylediği şeyle sinirlendim. Biz çift değiliz. Sadece arkadaş. Reg düşündüğümü söyledi.
"Biz sadece arkadaşız Bellatrix başka bir şey ima etmeye çalışma."
"Ben ima etmiyorum gördüğümü söylüyorum." diyip elimizi işaret etti. Buna kayıtsız kalmadım.
"Ah madem herkes gördüğü şeyi söylüyor bende gördüğümü söyliyim Bella."dedim tam gözlerinin içine keskin bakışlarımla bakarak. Neyi gördüğümü o da anlamış olucak ki yüzü endişeli bir hal almıştı. Masada göz gezdirip Rodolphus'u aramaya başladım ve görünce ona seslendim. Ortalık birazcık karışacak. Rodolphus kafasını bana çevirdi beni görünce yüzünü nefret kapladı. Beni sevdiği söylenemezdi. Ama o da Rabastan gibi rol yapma konusunda yetenekliyi.
"Evet?" dedi sesindeki soğukluğu sadece ben ve Regulus hissetmişti.
Bellatrix Bi anda ayağa kalktı söyliceğim şeyden korkmuştu. Onu abimi aldatırken gördüğümü anlamaştı. Bu safkanlarda sürekli aldatıyor. Baban bir Bellatrix iki Luna. İç sesim he zamanki gibi hakkıydı. Bellatrix beni durdurmak için konuşmaya başladı."Bethany sadece son okul yılının iyi geçmesini istediğini söyleyecekti." dedi ikna edici bir tonla. Sonrada bana baktı ve onaylamamı bekledi.
"Öyle değil mi Bethany?"
"Kesinlikle." dedim kendimden emin bir sesle ama bu kozu bir ara kesinlikle kullanıcaktım.
Dumbledore içeriye girmesiyle ikimizde yerimize oturduk. Her yıl olduğu gibi konuşmasını yapmıştı. Şimdi ise 1. Sınıfların binaları seçiliyordu. Arada seçmen şapka Slyhtherin diye bağırıyor ve masamıza alkış tufanı kopuyordu. Gözüm Gryffindor masasına kaydı. Çapulcuların olduğu yere bakmaya başladım. Tekrardan. Sirius'a bakmaya başladım. Sorunum neydi bilmiyorum. Bugün beni oldukça sinir ediyordu. Trende Reg ile yaptığım konuşma yüzünden miydi bu halim? Yoksa Sirius'un yaşadığı hayatı mı kıskanıyordum. Bilmiyorum. Bu bilinmezlik beni sinirlendiriyordu. Gerilmiştim. Düşüncelerimle boğuşurken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. 1. Sınıfların bina seçimi bitmiş yemek başlamıştı. Hatta bazıları yemeği yemiş odalarına gidiyordu. Reg'e doğru döndüğümde hala yemek yiyordu. Bende önüme bakıp yemek yemeğe başladım.
Üstümdeki gerginliği hala atamamıştım. Bacağımı sallamayı bırakamıyordum. Önümdeki tabağa baktığımda titreşmeye başlamıştı. Kendimi kontrol edemiyordum. Harika. Tabağın hareketlerini durdurmayı denedim ama bir türlü beceremedim. Böyle durumlarda ne yapıyordum. Kaçıyorsun genelde. Hızlıca ayağa kalktım. Reg bana baktı.
"Luna, iyi misin?"
Önümdeki tabak daha fazla hareket etmeye başlamıştı. Regulus tabağa bakınca nolduğunu anladı. Hemen ayağa kalkıp belimden tuttu ve beni büyük salonun çıkışına götürdü. Salondan çıkar çıkmaz yolumuzu kesen kişilerle duraksadım. Çapulcular. Birini bekliyorlardı sanırım. Sirius bizi görünce yüzünü buruşturmuştu. Sanki hastalıklıymışız gibi sanki atık bir maddeymişiz gibi. Yanılarından geçip gitmek için Sirius'a yaklaştım. Ama o yol vermedi aksine hareket bile etmedi
"Çekil yolumuzdan Black."
Bunu dememle güldü. Şu an bu halde olmamın sebebi oydu ve beni daha çok sinirlendiren yine oydu.
"Noldu Lestrange çok mu kızdın?" dedi Potter bizi küçümseyerek. Regulus beni bıraktı ve Potter'a doğru bir adım attı. Beni bırakmasıyla dengem sarsılmıştı. Düşmemek için duvara tutanmak zorunda kalmıştım. Sanırım bir görü görücektim. Bu kötüye işaretti. Bir Volpes* olmak bu sefer işime yaramamıştı. Normale çok işine yarıyor sanki, biraz önce tabakları uçuruyordun Luna. Galiba iç sesim biraz fazla haklı.
"Bir daha ona bulaşmayı aklından bile geçirme Potter!" Regulus'un sesini duyunca olduğumuz durumu hatırladım. Ortalık iyice karışmıştı. Regulus'un dediğiyle Sirius Potter'ın yanına gelmişti. Remus ve Petter arkada duruyordu. Remus gözlerini devirip sırtını duvara yasladı.
"Kardeşime laf söyleme hakkının sende olduğunu zannetmiyorum Regulus Black."
Sirius'a dediği benim bile canımı yakmıştı. Reg'in ne hissettiğini düşünemiyorum bile. Bu dediğine Sirius'da pişman olmuş olucak ki yüzü üzgün bir şekil almıştı. Kardeşime bunu söylememeliydin Black. Kahkaha attığımda herkesin gözü bana dönmüştü. Duvardan destek almayı bırakıp bir anda asamı çıkarıp Sirius'un üstüne yürüdüm. Asanın ucunu çenesinin altına tuttum. Bu hareketimle herkes asasını çıkartmıştı.
"Kardeşime iyi davranmanı tavsiye ederim. Yoksa karşında beni bulursun Black." Ona fazla temas etmemeye özen gösteriyorum. Eğer ona dokunursa Vulpis scintilla* onu çarpabilirdi. Tehtidim onu korkutmamıştı. Eh sonuçta çocuk bir Gryffindor Luna. Ama tehditimi dikkate alıcak kadar zekiydi. Ve hatasını bildiği halde daha fazla üstüme gelicek kadar aptal.
Ben arkamı dönüp giderken "Kaçmak dışında ne yapabilirsin ki Lestrange?" dediğini duydum titremeye başlamıştım görü görmeme çok az kalmıştı. Hiç düşünmeden arkamı döndüm asamı Sirius'a doğrulttum.
"Anteoculatia*" dedim asamı sallarken. Yüzündeki şok dalgasını gülerek izledim. Ve daha fazla dayanamıcağımı anladım. Göreceğim görüye karşı koyamadım. Gözlerimi kapatıp kendimi boşluğa bıraktım. Son duyduğum şey Regulus'un adımı seslenmesiydi.
845 kelime.
Bugün baya aştım kendimi uzun bir bölüm oldu umarım sıkmamıştır sizi.
Vulpes* Latincede tilki demek. Kitabım için kendi kendime uydurduğum bir ırk.
Özelikleri;
-Telekinezi
-Asasız büyü yapabilmek
-Duru görü (gelecek veya geçmişi görebilme)
-Animagus (tilki)
-Yaraları iyleştirebilme
-Ateşi veya elektriği kontrol edebilme. (evet burayı biraz teen wolf'dan esinlendim)
Vulpes scintilla* Latincede tilki kıvılcımı demek benim kitabımda ise elektriği kontrol edebilen tilki anlamına geliyor.
Anteoculatia* Hedefin saçını boynuza dönüştürmeye yarayan büyü.
Bu bölümden bu kadar Bi sonraki bölümde görüşürüz.
![](https://img.wattpad.com/cover/347928849-288-k536723.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK IN THE MOONLIGHT | Sirius Black
Fantasy-Sıradan bir büyücüsün işte en fazla ne yapabilirsin ki? -Sıradan bir büyücü olduğumu kim söyledi? 🌙İlk kurguma hoşgeldiniz 🌟