Biiir, çeeeek. İkiii, çeeek...
Göz yakıcı bir şekilde parlayan güneş iyice sinir bozucu hale gelmişti. Bulutsuz hava geldiğim yer için bulunmaz bir nimet olsa da uçsuz bucaksız denizin ortasında günlerce güneşin altında durmak kürekçiler için hiç iyi değildi. Tayfadaki bazı kendini bilmezler bu sıcakta bira içmeye karar vermişti. Normalde umrumda olmazdı ancak işler ciddileşince katı kurallar koymak zorunda kaldım. Sarhoş olanların bazılarının başına güneş geçmiş bazıları ise sarhoşluğun verdiği özgüven ile aşk mektupları içeren güvercinleri havaya salmışlardı. Başına güneş geçenlerin hepsi ölmüştü. Geriye kalanları ise korkutmak için iskelede yürütme kararı aldım kaptan olarak. Çünkü mektupların sahipleri köylü kadınlar değildi. Çoğu *AlangraI* kraliçesi Byol'a, geri kalanları ise denizlerin hâkimine yazılmıştı.
İnsanlara bundan bahsedince yanlış anlıyorlar, tayfamın eşcinsel olduğunu zannedip benimle dalga geçiyorlardı. Hiçbirinin aklında onun bir kadın olabileceği düşüncesi yoktu. Ama ben biliyordum işte. Her ne kadar kendini erkek kıyafetlerine saklasa da hiçbir korsanın yapamayacağını yapıp onun gözlerinin içine bakmıştım. Gördüğüm alaycı gülümseme diğer aptallarınkine hiç benzemiyordu.
İddialara göre adı olmayan kaptanın gemide tayfası da yoktu. Tayfası şehirlerde yaşar haber ve para toplar avlanma zamanı ise gölgesi dışında görünmeyen gemiye binip gözlerden kaybolurlardı. Halk arasındaki adı taş gemi ve kömür kaptandı. Şimdiye kadar sadece gölgelerini görmüştü halk. Kömür kaptan kraliyetlere bulaşır, insanlara eziyet eden diğer korsan gemilerini batırırdı. Hedefinin kraliçeyi zehirlemek olduğuna dair söylentiler de vardı. Bu soru ben de dahil birçok korsanın kafasını karıştırırdı.
Geçmiş senelerde kafayı kömür kaptana takmıştım. Hayat görevimin onu bulup öldürmek olduğunu zannediyordum. Bütün gücümü onun izini sürerek harcadım fakat buna değdi. Birkaç yıl sonra onu bir kayalıkta sıkıştırıp güvertesine çapa atmıştım.Gemi dışarıda görünenden çok daha büyüktü. Adamlarımla güverteye adım attığımız an etraf ıssızlaşmıştı. Kürekçiler kendilerini denize atmış tayfa namına hiçkimse kalmamıştı. Korktuklarını düşünerek bir kahkaha attım. Keyifle bağırdım.
- Hangi fare deliğine saklandıysan çık kömür bey. Kaçacak yerin kalmadı. Ortaya çık, çık ki seni cayır cayır yakalım.
Keyfim acayip yerindeydi. Efsaneler efsanesi Kömür'ü bulmuş tayfasını yerle bir etmiş, şimdi de onun gemisinde onunla dalga geçiyordum. Herşey bir rüya gibiydi. Sonra olan oldu işte. Sürekli dillerde dolaşan Kömür kaptan kamarasından çıktı. Yeni uyanmış gibi kollarını iki yana açarak gerindi. Son iki saati düşündüm, havada uçan topları ve vurulan gemileri. Onu kesinlikle gemisinin ucunda meşhur kılıcıyla bizi işaret ederken görmüştüm. Hatta elindeki tüfekle adamlarından birkaçını vurmuştu bile. Kafam karışmış bir şekilde karşımda duran adama baktım. Kıyafetinin dar kollarından pazuları görünüyor, kafasına taktığı büyük şapka yüzünü güneşten ve herkesten gizliyordu. Ellerine ve beline baktım. Görünürde herhangi bir silahı yoktu. Belki de deli cesareti ile sırıtarak üzerine doğru yürüdüm.- İşte Kömür bey. Sen ki ismi her dakika anılan, korsanlar arasında korku salan, ün yapmış ama kendini kimseye göstermeden saklanarak yaşayan Kömür kaptan. Herkes senin ne kadar yiğit ve cesur biri olduğunu konuşsa da şimdi görüyorum ki korkağın tekisin. Tayfan bile korkak, biz gemiye adımımızı atar atmaz kendilerini korkudan suya bıraktılar.
Söylediklerim karşısında hareketsiz halini koruyordu. Amacım onu sinirlendirip sakladığı silahıyla bana saldırmasını sağlamaktı. Çok kalabalıktık yani her türlü biz yenecektik. Birkaç adım daha attım.
- Saldırmayacak mısın bana? Daha çok üstüne giderek konuştum. Hadi ama çok sıkıcısın!!
- Bana saldırmaya gelen sen değil miydin. Öyleyse ilk hamleyi neden benden bekliyorsun? Hiç beklemediğim bir zamanda sordu. Ben sorusu karşısında donup kalırken devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVVEL ZAMAN İÇİNDE
FantasíaGöz yakıcı bir şekilde parlayan güneş iyice sinir bozucu hale gelmişti. Bulutsuz hava geldiğim yer için bulunmaz bir nimet olsa da uçsuz bucaksız denizin ortasında günlerce güneşin altında durmak kürekçiler için hiç iyi değildi. Yerimden kalktım güv...