Yooglosha dükalığında her sabah aynıdır. Erkenden kalkılır, köylüler ve soylular fark etmeksizin kahvaltı yaptıktan sonra çalışmaya başlanırdı. Birbirinin aynısını olan yeni bir güne daha uyanmanın verdiği can sıkıntısıyla yerimden kalktım. Lanet güneş gözümü yerinden çıkarmaya kararlı bir şekilde parlıyordu. İşte bu beni sinirlendirmişti.
- Şu lanet güneş bir gün de batıdan doğsa dünya yok olacak değil ya. Lanet, kâhya! Hemen buraya gel.
Bağırmak biraz da olsa iyi gelmişti. Bu dünyanın benimle zoru ne anlayamıyordum. Benim gibi mükemmellik abidesi bir adamdan ne istiyor olabilirdi o lanet tanrı. Gerçi ona kızamazdım, yarattığım varlık benden daha da iyi olsaydı ben de kıskanırdım. Kâhya endişeli bir yüzle kapımın önünde belirdi. Ah o lanet yüzden nefret ediyordum. Neyse ki sürekli aşağıya bakıyor üstüne bütün görevlerini yerine getiriyordu.- Kâhya buraya dükalığımdaki en iyi perdecileri getir. Şu lanet güneş yüzünden uykum bölündü. Onlara söyle yapabilecekleri en kalın ve ışık geçirmez perdeyi yapsınlar. Ancak dikkatli olsunlar ve benim asilliğime yaraşır desenleri seçsinler.
- Tabii efendim, özellikle istediğiniz bir renk var mı acaba?
- Hmm, yeşil yok yok sarı olsunlar. Odamda güneş olmasa bile sarı renginin olmasını istiyorum.
- Emredersiniz efendim.
Kâhya çıktıktan sonra kendimi yatağa yeniden yerleştirdim. Sabahın köründe kalkmama asla gerek yoktu. Alarm öttüğünde tekrar uyandım. İşte kaliteli uyku diye ben buna derdim. Hizmetçileri çağırıp banyoyu hazırlamalarını emrettim. Sıcak bir keyiften sonra karnım zil çalıyordu. Aşağı kata indiğimde masam hazır şekilde beni bekliyordu. Yüzüme memnun bir gülümseme yerleşti. En baş köşesine oturduğum masada eksik yoktu. Ellerimi sıvazlayarak yemek yemeye koyuldum. Kahvaltıda yemeyi en sevdiğim şey kuru fasulyeydi. Keyifle kaşıkladığım fasulyeyi ağzıma götürmem ile yere tükürmem bir oldu.- Ne bu, ne yapmaya çalışıyorsunuz!? İşte şimdi sinirlenmiştim. Yooglosha düküne bunu yapmaya hangi şerefsiz cesaret etmişti. Sinirle yerimden kalktığımda kâhya aşçı ve servis yapan hizmetli aynı anda odaya daldılar. Sinirle onlara baktım. Bir açıklama bekliyordum. Uzun süre kimse bir karşılık vermeyince daha da sinirlenerek bağırdım
- Size soruyorum sağır mısınız? Yemeğime ne koydunuz sizi aptallar.
- Efendim hergün yaptığım yemek bu içine bugüne özel birşey koymadım, dedi aşçı korktuğunu belli edecek bir şekilde titrerken. Şu küçücük evde güvendiğim ve sevdiğim tek çalışan aşçıydı. O yıllardır bana yemek yapmış ve karnımı doyurmuştu.
- Tek seferliğine affediyorum sizi ancak bir daha olursa hepinizi cezalandırırım haberiniz olsun. Odadaki herkes minnetle eğilirken keyfim tekrar yerine geldi. Kahvaltımı bitirdikten sonra toplantı odasına doğru ilerledim.
Arşidük Gorya hazretleri toplantı salonuna giriş yapmış bulunmakta
Kapıcı askerlerin duyurusuyla salondaki herkes ayağa kalkmış, beni selamlıyordu. Teker teker katılımcılara baktım. Çoğunluğu düklerden ve lordlardan oluşan heyet şimdiden yerlerini almıştı. Sakince yerime oturdum. Ufak bir hal hatır sormadan sonra asıl konumuza gelmiştik. İlk Lacha konuştu.
- Majesteleri, dediğiniz gibi uzun süredir kraliyetin ticaret faaliyetlerini izliyoruz fakat herhangi bir garip duruma rastlamadık henüz.
Verdiği haberle herkesin yüzü düştü. Sonrasında Jose lafa karıştı.
- Lordumun da dediği gibi farklı olarak nitelendirilebilecek bir hareket görünmüyor. Hatta kraliçe gayet iyi iş yapıyor. Neden bizi burada topladığını hala aklım almıyor. Eğer yüzyıllar önce olanlar yüzünden bu şekilde davranıyorsanız bu işte olmadığımı belirtmek isterim. Başdükün dedikleri beni iyice sinirlendirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVVEL ZAMAN İÇİNDE
FantasiGöz yakıcı bir şekilde parlayan güneş iyice sinir bozucu hale gelmişti. Bulutsuz hava geldiğim yer için bulunmaz bir nimet olsa da uçsuz bucaksız denizin ortasında günlerce güneşin altında durmak kürekçiler için hiç iyi değildi. Yerimden kalktım güv...