0.1

2.3K 66 51
                                    

Valizimi emanet ettiğim bakkaldan alıp stadın önüne geri yürüdüm. Neredeyse herkes gitmişti. Şimdi ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Bu koca dünyada yapayalnız kalmıştım. Yağmaya başlayan yağmurla zaten akmaya hazır olan gözyaşlarım akmaya başladı.

Şükrü Saracoğlu stadı önünde bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda kaldırıma oturmuş valizim yanımda ağlıyordum. Gören beni deli sanabilirdi.

1 ay önce babamı kanserden kaybetmiştim. Bursadaki hayatımı geride bırakıp İstanbul'da bir iş bulmuş ve buraya taşınmıştım. Birçok eşyam bakliye ile eve gitmiş bana sadece bavulumu getirmek kalmıştı.

1 aydır bitik bir haldeydim. Doğru düzgün yemek yemiyor, kimseyle konuşmuyor, gerekmedikçe dışarı bile çıkmıyordum.

Bugün evden önce maça gelmemin sebei ise uçağın rötar yapmasıydı. Tadic'in Saraçoğlundaki ilk maçını kaçırmazdım.

Onu yıllardır izliyor ve seviyordum. Tabii bu sevgi hayranlıktan ibaret. Dünyaca ünlü adama aşık olacak halim yok. Rakibim çok bir kere.

Ben bir yandan ağlayıp bir yandan düşüncelere dalmışken bir araba önümde durdu.

Korkuyla yerimden doğruldum ve valizimi alıp ilerlemeye başladım. Bu saatte nerede ne olacağı belli olmazdı.

Arabanın kapısının kapanma sesini duymamın ardından bana seslenilmesiyle yerimde durdum.

Beynim bana bir oyun mu oynuyordu?

Bu sesi herhangi bir şekilde tanımaman imkansızdı. Onun ses tonu, gülüşü, yüzü, her şeyi aklımda kazılıydı.

Kalbim hızla çarparken yavaşça arkamı döndüm. Dönmemle aklımın bana oyun oynamadığını anladım.

Dusan Tadic karşımda duruyordu.

Kalbim ihtimali varmış gibi daha da hızlı çarparken yanıma geldi yavaşca.

Bu beyinle nasıl ingilizce konuşacaktım şimdi.

(Diyalogları Türkçe yazıyorum ama siz ingilizce hayal edinbejfkrkakekdkf)

"İyi misiniz"

"B-ben-"

"Çok ıslanmışsınız, iyi durmuyorsunuz. İzin verin gideceğiniz yere kadar götüreyim"

Dikkatle bana bakarken kendime görünmez bir tokat attım. Karşında Tadic var kızım kendine gel.

"Çok teşekkür ederim, zahmet etmeyin lütfen. Çok yorgunsunuzdur zaten"

"Yorgunum ama bir kahveyle kendime gelebilirim"

"Nasıl yani"

"Bunu arabada konuşalım lütfen, ikimiz de ıslanıyoruz ki siz yeterince ıslanmışsınız zaten"

"Peki"

O önde ben de arkada arabaya ilerledik. Benim için kapıyı açtı ve binmemi bekledi. Bavulumu bagaja koyduktan sonra sürücü koltuğuna geçti.

"Maçı kazandık, niye ağlıyorsunuz"

"Bir sürenin birikmişi var, kendimi ancak bu ladar tutabildim. İçime attıkça her şey daha da büyüdü. Maçta çok iyiydiniz tebrik ederim"

"Teşekkürler, desteğiniz bizim için çok önemli"

"Böyle ıslak ıslak da arabanıza bindim"

"Sorun etme lütfen, umarım hasta olmazsın. Tanıtmama gerek var mı bilmiyorum ama ben Tadic"

"Yok tabii ki sizi çok uzun süredir takip ediyorum. Ben de Meva"

"Memnun oldum meva, tanıştığımıza göre artık resmiyeti bir kenara bırakabiliriz bence"

"Nasıl istersen"

"Ne tarafta oturuyorsun"

"Evime kadar bırakmana gerek yok gerçekten çok mahcup olurum"

"Olmaz öyle şey. Hem sen bana bir yorgunluk kahvesi yaparsın ödeşiriz olmaz mı"

"Yaparım tabii ki"

"O zaman konum aç da kaybolmayalım, ben bilmiyorum İstanbul'u"

"Doğrusunu istersen ben de bilmiyorum. Bugün ilk günüm. Daha önce geldim ama çok kısa süreliğine. Şimdi temelli geldim artık burada yaşayacağım"

"Çok sevindim. Seni taraftar olarak maçlarda görmeyi çok isterim"

"Elimden geldiğince katılıcam. Çok uzun süre ayrı kaldım"

"Bundan önce nerede yaşıyordun"

"Bursa'da yaşıyordum. Burada iş bulunca taşınmaya karar verdim"

"Tebrikler umarım güzel geçer günlerin"

"Umarım seninkiler de güzel geçer ve şampiyonluğu kutlarız"

"En büyük isteğim bu"

Sohbet ede ede evime gelmiştik. Neyse ki arkadaşım eve temizlikçi getirtmişto ve ev temizdi. Her şey özenle yerleştirilmiş bir şekilde duruyordu.

Dusan salona geçtiğinde ben de ona kahve yapmak için mutfağa ilerledim. Hızlıca telefonumu çıkardım ve en yakın arkadaşım olan Damla'ya mesaj attım.

Meva: BİR BAKALIM ŞU AN KİM BENİM EVİMİN SALONUNDA ONA KAHVE YAPMAMI BEKLİYOR

Damla: ilk günden eve erkek mı attın terbiyesiz

Meva: erkeği bırak

Meva: eve Dusan Tadic'i attım

Damla: NE

Damla: ŞAKA YAPIYORSUN Dİ Mİ

Meva: HAYIR HER ŞEY GERÇEK

Damla: İNANAMİYORUM, FOTO ATMADAN İNANMAM

Damla: NASİL OLDU ANLATTTTT

Meva: Adam kahve bekliyor

Meva: Gitsin anlatırım hemen

Damla: gidince ara hemen bekliyorjm

Meva: tamam aşkım öptüm

Damla: 😘

Onu daha fazla bekletmek istemediğim için hızlıca kahveleri hazırladım ve içeri yanına geçtim.

"Sana da zahmet verdim, beni evime kadar bıraktın. Çok yorgun olmalısın"

"Merak etme seninle kahve içmek yorgunluğumu alacaktır. Eline sağlık"

"Afiyet olsun, umarım beğenirsin"

Kahvesinden bir yudum aldığında merakla ona bakıyordum. Gülümseyerek kahvesini sehpaya bıraktı.

"Eline sağlık çok güzel olmuş"

"Beğenmene sevindim"

"Eee Meva, biraz kendinden bahsetsene"

"Ne anlatayım ki, şimdi her zaman dünyaca ünlü bir futbolcuyla konuşmuyorum. Ne söylemem gerekir ki"

"Beni yenj tanıştığın bir arkadaşın olarak düşün. Seni tanımak istiyorum"

Seninle evleneyim de gör

***

Biraz saçma bir yerde bitirdim farkındayım. İlk bölüm biraz spoiler gibi olsun istedim.

Umarım beğenirsiniz yeni kurgumu.

Oy ve yorumu unutmayalım lütfennn.

Sizleri seviyorum kendinize çok iyi bakın. Sonraki bölümde görüşmek üzere <3

Locked Out Of Heaven / Dušan TadićHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin