0.1

97 10 1
                                    



"Prenses Leia!"

Genç kız arkasından seslenenleri duymazlıktan gelip yaralı karnına baskı uygulayarak koşmaya devam ediyordu. Biliyordu, kaçması lazımdı. Kaçıp o kızı bulması lazımdı.

Arkasındaki sesler yavaş yavaş sakinlerken yeterince uzaklaştığını anladı genç kız. Kendini nehir yatağının kenarına bıraktığında canının acısıyla yerde kıvrandı. Yarası ciddiydi. Sona yaklaşmıştı, hissedebiliyordu. Ölüm meleklerinin soğuk nefesi ensesini yakıyordu.

Krallığını kurtarabilmek adına bedeninde kalan son güç kırıntılarını kullanarak yerinden doğruldu ve suya bir kehanet fısıldadı.

" Açılacak kaderine,

Su köpüğünden bir kapı.

Sana yazılan kaderi

Sadece sen değiştirebilirsin."

Genç kız fısıldadığı kehaneti suya karışan kanıyla mühürledi. Son nefesini verirken su yapılan tılsımı kabul etti.

---------------------------------------------------------------------

Attığım her adımla sivri topuklu botlarımın çıkardığı tok ses bomboş caddede yankılanırken ağır adımlarla ilerliyordum. İlk kez girdiğim bu cadde beni nereye götürür bilmiyordum ama adımlamaya devam ediyordum.

Elimde kırmızı, sağ tarafımda kalan ucu biraz yamulmuş bir şemsiye; göğsümde paramparça bir kalp taşıyordum. Ben insanlara güvenmek istiyordum. Onların içine karışmak, onlar gibi olmak istiyordum. Ancak şu saatten sonra bu imkansızdı.

Yastık değişmekle baht değişmez derler. Keşke kaderimizi kendimizin yazabilmesinin bir yolu olsaydı.

Attığım adımlar yolun karşısındaki tabelası olmayan tek açık dükkanı görmemle yavaşladı. Bu saatlerde Kuytu'da açık dükkan bulmak zordu.

Yağmurun üzerinden eksik olmadığı şehirdi Kuytu. Yılın on ayı yağmurlu geçerdi burada. Bu yüzden insanlar işlerine erkenden gidip erkenden dönerlerdi. Gece gece kimse yağmurla uğraşmak istemezdi.

Elimdeki şemsiyeye sıkıca sarılıp adımlarımı açık olan dükkana çevirdim. Kapıyı yavaşça iterek açtığımda kapının üzerindeki küçük zil şıngırdadı. Ağır adımlarla içeri girerek şemsiyemi kapattım ve gözlerimi içeriye çevirdim. Her tarafı raflarla çevrili ortasında kocaman bir masa bulunan bir kütüphaneydi burası.

Parıldayan gözlerimle elimdeki şemsiyeyi kenara bıraktım ve elimi kimisi yıpranmış kimisi yepyeni ciltlerin üzerinde gezdirerek kitapları incelemeye başladım.

Ama kitapların üzerinde hiçbir isim yoktu. Sadece numaralandırılmıştı ve karışık bir şekilde raflara dizilmişlerdi. Gözlerim dükkan sahibini ararken arkamı dönmemle dükkanın ortasındaki büyük masanın arka tarafında duran yaşlı bir adam ve kadını gördüm.

Gülümseyerek bana baktıklarında bende tebessüm ederek onlara doğru ilerledim.

"Merhaba. Kitapların üzerinde numaralardan başka bir şey göremedim." Söylediklerimle yaşlı kadın genişçe gülümseyerek eliyle karşısındaki sandalyeyi gösterdi.

"Oturmaz mısın güzel kızım? " Anlamaz gözlerle onlara baktığımı görünce bu sefer yaşlı adam "Buradaki hiçbir kitabın üzerinde bir isim olmadığı gibi bir eşi de yok. Buraya gelenler rastgele, kendilerini çeken bir kitabı alır. Geri geldiklerinde bu kitapların hayatlarını değiştirdiğini rivayet ederler. Bu senelerdir böyle. Buranın bir büyüsü var."

Yaşlı adamın anlattıkları iyice ilgimi çekerken yaşlı kadın "Hadi rafları dolaş. Eminim kendininkini bulacaksın." diyerek eliyle rafları işaret etti. Teşekkür ederek yanlarından ayrıldığımda rafları tek tek dolaşmaya başladım.

Gümüş AlevHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin