Merhaba demek her zaman olumlu etki yaratır mı ki diye düşünmüşümdür. aklımdan her türlü ihtimal geçmekte aralarından birtaneside Barış akarsu da "merhaba" diyerek gözünü yummuştu olumlu mu olumsuz mu? sorusuna cevap bulamayisimin sorusuda ektir...
Bir zamanlar uzak bir il ki bu il dünyanın asya kitasinda bir ülke, ülkenin bir ilin, ilçesinin küçük bir köyü. Ben diyim 20 hane siz diyin 30 hane küçücük fıçıcık bir yer. Aksi gibide ilçe kuraktir. Bu köyde ona inat direnircesine, suları gürül gürül akan her yerde asırlık çam ağaçları, çınarlar, yaza doğru kar yağarmışcasına açan kavak ağaçlarıyla ve bir o kadarda güzel meyve ağaçları olan bir kar küresi. Biraz dolaşmak isterse insan. Bu köyde mütevazi köy evlerinde ki kimisi iyi insan kimisi kendine bile gaddar olan insancıkların barındığı, bir evin hanya da bir evinde konya tabiriyle in ve cinlerin sokaklarda, geceleri, gündüzleri küllerin, pisliğin içinde ağzı yüzüne girmiş bu varlıkların görünmeden koşturduğu yerdir. Köy küçük dere yatağı ve etrafını sarmış sarmaşıklı korular ki bu korular için kaç nesil önce canını dişine takarak toprağını korumak için canından olan evladını kendini bir kertikli lirasını üstünde daha fazlalık ne varsa vereyim vatanıma deyipde zafere giderken hayalindeki düşüncelerden biriside " güzel bir bahçem olsun bebelerim koştursun küçük kulübem olsun eşim baş ucumda Dursun ektiğimizle yetinelim" diyen bir insan topluluğuna inat o korular terk edilmiş ağaçlar birbirine Nguyen Van Chien saçları gibi iç iç olan yabani agaclardan başka ne bulasınızki yeşil ve grilik burası kesinlikle yeşil ve grilik. İşte böyle bir yere bir çocuk merhaba dedi. Gözünü hayata açtığı an koşuşturmaca başlamıstıda sanki o hayat bir dursa yada hayat değil dünya anide dursa yer çekimi de yok olsa ne olabilirdi ki çok şey olurdu...
Küçük kare odada, bir hasta yatağı bir adet sandalye ve her hastanede olan tehşisatlı bir odanın içinde ağlamaklı bebeğin yüzüne bakarak
"Merhaba bebeğim "
Diye sesi doğum yapmaktan titrek vaziyette bembeyaz kesilmiş 160 boylarında beyaz tenli kahve renkli saçlara sahip cılız kadın, kucağındaki benbeyez tenli, saçı kumral renkte daha henüz gözlerinin tonları belli olmasada mavi yeşil renk arasında göz renginde bir bebeği kucağında tutmakta ve onu emzirmekle hemhal olan kadından başkası değildi
Ve içeriye bir adamla bir hemşire girer.
Adam 170-175 boylarında biraz yapılı, burun kıllarının sararmasını sigara içmesinden anlaşılır, yüzü daha dün tıraş olmuş saçı önlerden seyrekleşeceği belli olan bu adam 25'lerinde umursamaz bir edası gözlerinden okunuyor vücut dili ise 'negatif benim göbek adımdır' uyarılarıyla bangır bangır bağırıyor.
Hemşire sevecen bir edayla önce bı bebeğin yanağına dokunur yumuşak pamukları kıskandıracak yumusaklıktaydı daha sonrada doğru pozisyonda emzirildiğine bakıp biraz geri çekilip tombul yanaklı küçük dudaklı ufak tefek top gibi görüntüsünün üzerine yanıltıcı erkeksi ses tonuyla.
"Geçmiş olsun. Bebek de sizde atlattiniz artık bu gün dinlenir yarında sizi taburcu ederiz. Sorucağınız bir şey varmı yada herhengi bir sıkıntınız?"
Kadın yavaşça kafasını sağa sola çevirerek "yok" diye cevabını verdikten sonra adam sesini temizlemek için öksürür ve hemşireye bakarak "teşekkürler" diyerek hemşireyi odadan samimiyetizce gönderme peşindedir. Hemşire de odada kalmak niyetinde değildi ve hemen odayı terk etti. Kapı sesiyle erkek kapıdan gözünü ayırıp boş boş pencereye gözünü dikerek bakar sonra kadına doğru kafasını çevirir ağzını araladığı gibi
"Ben çok yorgunum annem mi getireceğim o ilgilenir sizinle yarın çıkış yapıcağımız zaman gelir alırım sizi"
Diyerek patır patır söyler söyleyeceğini kadının ağzı açılmadan arkasını döner kapıyı bir hışım açar kapıyı kapayıp çeker gider. Gidişinide kadın donuk gözlerle kalbinde kırıklık aklında soru işaretleriyle kapıya doğru attığiığı yoğun bakışlarıyla odada tek basına kaldı ve belli bir süre sonrada bebeğini yanındaki bebek beşiğine koyup uykuya yenik düştü ve bebisiyle birlikte ortak güzel rüyasına daldı
...
Ertesi sabah kadının kayınvalidesi gelmiş sabah kahvaltısında mikro peynir reçel sayılı zeytinle yarı aç yarı tok karınlarını doyurmustu.
Kayınvalidenin giyimi tipik memleket çağının dönem kadınlarının temsilcisi aynı kumaşta uzun biretek(fistan) onun üzerinde uzun kollu gömlek (ğöğnek) basındada mekik oyasından yazmasını bogazından bağlamış 150boylarında yaşının verdiği kamburlukla beyaz tenli kahve renkte gözleri ak saçlı nur yüzlü kadındır. Kayınvalide oturduğu iskemleden doğruldu sessizce ve yavaşça titrek elleriyle esyaları topladı ve ardından tekrar oturarak oğlunun gelişini beklemeye başladı Ne zaman geleceğini kestirmek zordu. O dönemde de telefonları yokta hatta o dönem telefon herkeste bulunmazdı sayılı kişilerde vardır da desek tam yeridir.
Kadının kayınvalidesi
"Bebeğin ismini kızım koymak istiyor. Sizde bir isim bulamadınız kızımın da hayalleri varmış isimle ilgili eve gittiğimizde toplanırız ismini topluca koyarız"
Kadın sadece
"İsmini ne koymak istiyormuş?"
Diye sorabildi
"Sıla olmasını istiyor rüyasında görmüş bebeğe seslenirken"
Kadın bebeğinin uyumasını izlemekle yetindi belli bir süre sonrada adam gelip taburcu işlemlerini halledip annesini karısını ve daha saatlik bebeğini büyüyeceği evine götürdü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
başlığı sen koy
Ficción Generalmonteigne'nin bilimsel olmayan ama denemelerden oluşan kitaptır benim esin kaynağım ve buna ekler olarak da; bir haber okumuştum adam karısı öldükten sonra eşyalarını toplarken eşine ait bir defter bulur ki bu defter de şiir kitabı ve adam bunu bilm...