ben olsam almam beni,
adamdan saymam beni,
uzun uzun soymam beni,
deli miyim.ezgi öğrenci evlerinin küçük balkonunda sigarasını içerken elinde küllükle iclal yanına geldi. "külleri yere atıp atıp doğayı kirletme piç."
ezgi hafifçe gülerek küllüğünü balkon demirinin üzerine koydu. şehri izleyerek sigarasını içmeye devam etti.
iclal ondaki durgunluğu fark etmiş gibiydi. "noldu? moralim bozuk gibi."
karşılığında genç kız omuz silkti.
"akşama alicanlar gelecekti, istersen iptal edeyim."
"yok be." diyerek sigarasını küllüğe basırdı ezgi. "saçmalama, gelsinler. sadece... ne bileyim." iç çekti. "mert... sence beni sevecek mi?"
iclal hızlıca kızın bileklerini tuttu. "kızım sen mal mısın? senin gibi güzel ve başarılı birini neden sevmesin. hem ben diyorum sana bak cidden hoşlanıyor bence senden."
"ben bile sevmiyorum ki kendimi."
ezgi sözlerine devam edecekken iclal onu susturdu. "askiperipellam, kendine gel amk." şeklinde başlayan uzun bir konuşmanın arasında çalan kapıyla ezgiyi balkondan aşağı fırlatma fikrinden vazgeçti. kendisinin aşkla baktığı arkadaşının kendisini sevmemesi onu sinir ediyordu.
kapıyı açarak "hoşgeldiniz!" dedi.
alican "hoşbulduk canım" diyerek yarım bir sarılma verdi iclale.
ezgi balkondan çıkıp küllüğü mutfak tezgahına bıraktı. hızlıca kapıya arkadaşının yanına gitti.
"naber alican?" diyerek ayaküstü sohbet etti.
alicanın ardından giren mert ise iclale hafif bir baş selamı verdikten sonra ezgi'yi kendine çekip sarıldı.
bu hareket karşısında genç kız şaşırak oğlana geri sarıldı.
mert bir yandan ezginin saçlarını okşarken bir yandan da "bana attığın o mesajlar neydi öyle, çok korktum." dedi.
mert'in dedikleriyle iclal gözlerini büyüterek kısık bir sesle "yuh!" dedi. kim bilir ezgi girdiği depresyon dalgasıyla çocuğa neler yazmıştı. mertin işini pek zordu.