1.

10 2 0
                                    

'07.30'

Oscar'ın havlamasıyla gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey çalışma masamın üstünde duran kırmızı saatimdi . Bu köpek her sabah aynı saatte beni kaldırmayı nasıl başarabiliyordu gerçekten hiçbir zaman anlayamadım. Sadece 3 yıldır yanımdaydı ama sanki bütün çocukluğum onunla geçmiş gibi seviyordum Oscar'ı.

Yatağımdan kalkarak banyoya gittim. Sabahları aldığım soğuk duş beni kendime getirebilen tek şeydi. Suyun soğukluğu irkilmeme neden oldu. Artık kendime gelebilmiştim ya da en azından gözlerimi açabilmeyi başarmıştım.

Banyodan çıkıp hemen bulduğum dizleri yırtık mavi jeanimi, üstünde beyaz renk kocaman NEW YORK yazan siyah tişörtümü üstüme geçirdim. Kahvaltı için aşağı indiğimde annem ve babam her zamanki gibi masada oturmuş beni bekliyorlardı. Hemen sandalyeme oturup portakal suyumu yudumladım. Annemin yaptığı omleti hiçbir şeye değişmezdim. Çünkü omleti gerçekten mükemmel yapıyordu. Ben yemeğimi yerken babam birden tüm sessizliği bozdu.

" Güney Kore'ye taşınıyoruz." dediğinde bir an yanlış anladığımı düşündüm ama duyduğum şey yanlış değildi. Anneme baktığımda başıyla babamı onayladı. Gerçekten inanamıyordum. Buradaki çevremi, arkadaşlarımı bırakamazdım. Özellikle Kate'i. Annemin çocukluğundan beri arkadaşı olan Jenny'nin kızı benim de doğduğumdan beri yanımda olan kardeşim değerindeki Kate. Bunun nereden çıktığını gerçekten merak ediyordum.

" Nereden çıktı Kore'ye taşınma fikri? İstanbul gerçekten güzel. Burada bir çevremiz var ." dediğimde annem kaşlarını kaldırarak bana baktı. "Daha önce de aynı şeyleri yaşadık. Her zaman İstanbul'da değildik. Buraya gelmeden önce İspanya'da çalışıyorduk." dedi annem. Haklıydı ama unuttuğu bir şey vardı. Onlar İspanya'dayken ben yoktum. Türkiye'de doğup büyüdüm ve bu ülkeyi gerçekten çok seviyordum, insanları gerçekten çok cana yakınlardı. Annem de buraya Jenny var diye gelmeyi çok istediğini her defasında söylüyordu. Annemi Jenny ile ilgili şeyler söyleyerek ikna edebileceğimi düşünerek ilk hamlemi yaptım.

"Jenny burada olduğu için buraya gelmemiş miydin ? Şimdi onu bırakıp dünyanın diğer ucuna mı gideceksin ?" dediğimde annemin bu sözlerimi yutmadığını fark etmiştim. "Jenny bu durumu anlayışla karşıladı." dediğinde olayı en son benim öğrendiğimi düşünmüştüm ki bundan nefret ederdim. "Anlaşılan benim dışımda herkesin olaydan haberi var." Babam sessizliğini bozup "Bu kadar abartılacak bir şey yok savaş çıkmıyor. Sadece taşınıyoruz. Şımarık davranmayı bırakıp biraz da bizi anlamaya çalış. Kocaman kız oldun küçük değilsin artık."

Bu yaptığım şeyin şımarıklıkla ilgisi yoktu. Kabul ediyorum bazen gerçekten sinir bozucu derecede şımarık olabiliyordum ama şuan yaptığım şeyin şımarıklıkla hiçbir ilgisi yoktu. Kendimi savunmak için tam konuşmaya başlayacaktım ki kapı zili buna engel oldu. Bu gelen kesin Kate'dir diye düşünüp kapıyı açmak için yerimden kalktım. Ona bu durumu anlattığımda ne tepki vereceğini gerçekten merak ediyordum ya da belki de o da durumu biliyordu. Her zaman her şeyden en son haberi olan kişi ben oluyordum.

Kapıyı açtığımda Kate şaşkınlıkla bana bakıyordu. " Taşınıyormuşsunuz." dediğinde haklı olduğumu anlamıştım. Her şeyden en son benim haberim oluyordu. "Evet. Önemli bir şey değil alt tarafı dünyanın diğer ucuna taşınıyoruz !" dedim sinirle. Yüzüme aptal aptal bakıyordu. "Sinirliyim zaten sakın bana bir şey sorma !" dedim. Siyah conversemi ayağıma geçirip sırtıma çantamı aldım. "Ben çıkıyorum." dediğimde annem arkamdan "Çok geç kalma eşyalarını toplamaya başlamalısın." diye seslendi. Daha çok sinirlenmiştim. Zaten taşınmak istemiyorum bir de gelmiş eşyalarını toplamaya başla diyor bana. Kapıyı hızla kapatıp servise doğru yürümeye başladık. Servise bindiğimde kimse bu konu hakkında konuşmadı. Gerçekten şaşırmıştım. Kimse bir şey bilmiyor muydu yani ? Telefonumu alıp Twitter'ı açtım. Tweet okumak kafamı dağıtır diye düşünmüştüm ama işe yaramamıştı. Hala sinirliydim. Okulun yolu hiç olmadığı kadar uzak geldi.

Sınıfa girdiğimde yaptığım ilk şey çantamı sıraya atmak oldu. Sinirim bir türlü geçmek bilmiyordu. İlk ders İngilizceydi. Derse girmek istemiyordum ama yapabilecek bir şey olmadığından derse girmek zorundaydım. Hoca geldiğinde ders işlemek yerine film izlettireceğini söylediğinde sevinmiştim. Gerçekten ders dinleyecek havamda değildim. Uyumak istiyordum. Uyursam sanki her şey geçecekmiş gibi geliyordu. Hoca filmi açarken ben de kafamı sıraya koydum.

Kate'in sesleriyle gözlerimi açtım. Etrafıma baktım ama sınıf boştu. Sınıfta neden kimsenin olmadığını çözmeye çalıştığımı anlayınca "Öğle arasındayız. Herkes yemekhanede." dedi Kate. 4 saattir uyuyor olamazdım. Saatime baktım. Gerçekten öğle arasındaydık. Diğer derslerde neden uyandırmadığını sorduğumda "Öğretmenlere hasta olduğumu söyledim. Onlar da bir şey demediler ." dedi. Bu kızı gerçekten çok seviyordum beni benden daha iyi tanıyordu. "Öğleden sonra kaçabiliriz ." dediğinde şaşırmıştım. Çünkü Kate akıllı, her zaman doğruları yapan biriydi. Şimdi ise gelmiş bana kaçabiliriz diyordu.

"Sen ve okuldan kaçmak mı ?"

"Bugün sadece sen mutlu ol diye kaçabilirim."

Bir an eğlenceli olabilir diye düşünsem de kendimi okuldan kaçamayacak kadar yorgun hissediyordum. " Çok yorgunum." dediğimde Kate omuzlarını kaldırarak "Sen bilirsin." dedi. Biraz düşünmeye ihtiyacım vardı. Taşınma fikrini hala hazmedemiyordum. Burayı gerçekten çok seviyordum ve arkadaşlarımdan ayrılmak istemiyordum. Bana söz hakkı bile verilmemişti. Annemle babam kararlarını verip bana söylemişlerdi o kadar.

"Bizimkiler nerde?" diye sordum.

"Çardaktalardır herhalde."

Doğru ya her zaman çardakta otururduk. Grup halinde sohbet eder, birbirimizle dalga geçerdik. " Biz de çardağa inelim." dedim ve sıradan kalktım. Koridordan geçip merdivenlerden inerek bahçeye çıktık. Çardağa doğru baktığımda her zamanki gibi bizimkiler oradaydı. Yanlarına gittiğimde Alara "Hasta mısın ? Seni böyle görmeye alışık değiliz. Neyin var ?" dedi ve her şeyi anlattım nasıl olsa öğreneceklerdi. Herkes şaşkındı. Taşınacağımı düşünmemişlerdi. Aras "Neden şaşırıyorsunuz ? Doğal bir şey sürekli ülke değiştiriyorlar." diyerek sessizliği bozdu. Ailelerimiz yakındı. Benim hakkımda çok şey biliyordu. "Evet biliyoruz ama 18 yıldır burada yaşıyorlardı. Buradan gideceklerini düşünmemiştim hiç." dedi Derin. "Ben de düşünmemiştim." diye ekledim.

Herkesin sessizliğe bürünmüşlüğü sinirimi bozmaya başlamıştı. Tam bu sırada "O zaman senin için parti yapmalıyız." dedi Çınar. Bu fikri beğenmiştim. Sabahtan beri beni gülümsetmeyi başaran tek cümleydi bu. "O zaman organizasyonla sen ilgileniyorsun Çınar." dedim ve Çınar'a göz kırptım. Kabul etmişti. Organizasyonu halledecekti.

Eve gittiğimde annem beni bekliyordu. "Eşyalarımı bugün toplamayacağım anne." dedim annem "İstediğin zaman toplayabilirsin Pazar günü gidiyoruz ." dedi. Pazar günü gidiyor olamazdık. Bugün Cumaydı. Gruba mesaj attım ve Çınar yarın parti yapabileceğimizi söyledi bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim. Hangi arada onca şeyi ayarlamayı başarabilmişti. Kendimi yatağa attığımda gerçekten yaşlanmış gibi hissediyordum.

Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Hemen uyumuş muydum? Tamam yorgundum ama gözlerimi kapattığımda hemen uykuya dalabileceğimi düşünmemiştim. Kalkıp eşyalarımı toplamaya başladım. Kitaplarımı, kıyafetlerimi akla gelebilecek her şeyi hazırladım. Her zamanki gibi kendimi banyoya attım. Soğuk suyun bedenimden akışını hissettim. Banyodan çıkıp saçlarımı kuruttum, hafif dalgalı yaparak şekil verdim. Pembe elbisemi giyip ayağıma beyaz conversemi geçirdim. Converseden asla vazgeçmezdim. O ayakkabılara bayılırdım ve Converse koleksiyonum vardı.

Aynanın karşısına geçip dudağıma hafif bir kırmızı ruj sürdüm. Kirpiklerime de biraz rimel sürdükten sonra kendime baktım. Ben kimim diye düşündüm.

"17 yaşındayım. Annem ve babam Kimya profesörü. Bu zamana kadar erkeklerin sevgime layık olmadığını düşündüğümden hiçbir erkekle ilişkim olmadı. Arkadaş çevremdeki en şımarık, kendini beğenmiş, en havalı kızım. Kim miyim ? Ben BELLA STRONG. "

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 16, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KIZILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin