_ _ _
Jimin bende kalmaya başlayalı iki gün olmuştu. Pazar gününü de birlikte geçirmiştik. Canı biraz sıkkın olduğu için onu dışarıya çıkarmış ve gezdirmiştim fakat yine de bir şekilde yüzündeki o mutsuzluk kendini belli ediyordu.
Ona bu iki gün boyunca bir şey sormamıştım fakat böyle üzgün gördükçe de sormak istiyordum. Bu yüzden kampüsten eve dönünce ona sormaya karar vermiştim.
Şimdi ise kampüsün kafeteryasında aldığım soğuk kahvemi yudumluyor ve sohbet eden arkadaşlarıma eşlik etmeye çalışıyordum lakin başarabildiğimde pek söylenemezdi çünkü aklım Jimin'deydi. Az önce onu arkadaşlarıyla birlikte görmüştüm. Hepsi birlikte dersliğe doğru gidiyorlardı.
Büyük ihtimalle dersi vardı ve benim şu an da istediğim tek şey yanına gitmekti.
"Hey," Hoseok kolunu omzuma atıp beni biraz daha kendine çektiğinde ona gülümsemiştim. "Dalgın gözüküyorsun, neyin var çiçeğim?" Hoseok hep böyle biri olmuştu, insanlara güzel bir şekilde hitap etmek her zaman hoşuna gidiyordu ve dört yıllık arkadaşımın bana da böyle seslenmesine artık alışmıştım. İlk başlarda söylensemde şimdilerde söylenmiyordum, hatta biraz hoşuma da gidiyordu.
"Jimin," dedim sadece çünkü onlar olayı anlattığım kadarı ile biliyorlardı. "Onu düşünüyordum." Kahvemden bir yudum daha aldım. On dakika sonra dersim vardı fakat içimden derse girmek bile gelmiyordu.
"Belki de gidip babası ile konuşmalısın," Jin hemen yanımda otururken konuşmuş ve kafasını masaya koymuştu. Büyük ihtimalle o da derse girene kadar uyuma planları yapıyordu.
"Asla o adamla gidip konuşmam, muhattabım bile değil. Eğer Jimin isterse gidip onu evine bırakırım sadece." Diyerek kahvemin üzerinde bulunan jelatini ile oynamaya başladım.
"Daha geçenlerde öldürmek istediğin çocuğu şimdi babasından korumaya çalışıyorsun," Namjoon vay be dermiş gibi konuştuğunda omuz silktim. "Yoongi bu sen misin? İçine bir şey kaçmış olmasın?" Namjoon masanın büyüklüğünü dahi umursamadan üzerime doğru eğildi ve iki yanağımdan da tutarak sıktı. "Orada kim varsa çık arkadaşımın içinden!"
"Canım acyor," diyerek Namjoon'u kendimden uzaklaştırdım ve daha fazla dayanamayacağımı bildiğim için çantamla birlikte ayaklandım.
"Nereye gidiyorsun?" Hepsi ayaklandığımı görür görmez aynı anda konuştuğunda uyuma pozisyonuna geçen Jin bile kafasını kaldırmış meraklı bir şekilde bana bakıyordu.
"Sizene canım," diyerek koşar adımlarla onlardan uzaklaştım ve Jimin'in dersinin bulunduğu dersliğe doğru adımlayarak arka kapıyı yavaşça açtım. Profesörün sesi bir şey anlattığı için bağırarak çıkarken ona yakalanmadan en arka koltuklardan birine geçtim ve kafamı eğerek sınıfa şöyle bir yukarıdan bakındım. Hiç zaman kaybetmeden onu bulduğumda derin bir nefes alarak oturduğum yerden de ayaklandım ve beş sıra önümde oturan çocuğa yaklaşarak hemen yanına oturdum. Profesöre yakalanmadığım için kendimi şanslı sayarken kafamı sıraya koydum ve onun yüzüne baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all ı wanted was you : yoonmin ✓
General Fictionthree shot bir yarış, iki kişi, tek kazanan