Kerem, Halil'in olduğu çardağa doğru ilerlerken ayakları geri geri gidiyordu. Yüzüne yapmacık bir gülüş koymuş ve Halil'in onu sarmalamak için açtığı kollara girmişti. Her ne kadar bu sarılmayı istemese bile o an yapacak bir şey yoktu.
Aslına bakarsanız Kerem, Halil'i gerçekten severdi ancak Halil'in istediği yönde değil, bir dost olarak severdi. Halil'in sürekli 'biz beraber çok iyi oluruz, tekrardan denemeliyiz' imalarından sıkılıp aralarına mesafe koyduğunda Halil bunu da anlamayıp Kerem'in 'kaçan kovalanır' taktiğini uyguladığını sanmıştı.
Halil, Kerem'i daha sıkboğaz etmeye başladığında Kerem en sonunda dayanamamış ve ağzına geleni söylemişti. Böylelikle ikisinin arası bozulmuştu. Ancak araya giren 2 yıl sonucunda Halil buzları eritmek için tekrar Kerem'i aradığında Kerem, ona değer verdiği için onu kırmamış ve sadece arkadaş kalma koşuluyla onunla tekrardan barışmıştı.
İkili uzun bir sarılmanın ardından çardağa oturduklarında sessizliği bozan ilk kişi Halil olmuştu. "Çok özlemişim be seni, o kadar uzakta olunca anlamıyor insan."
"Ben de seni özlemişim Halil, iyi ki tekrardan geldiniz bu mahalleye."
"Di mi ya ben böyle bir yerin, senin gibi arkadaşların sıcaklığını hiç aklımdan çıkarmadım Kerem. Öyle alışık olup başka bir yere gidince resmen kal geldi bana oralarda. İlgiye, alakaya ne kadar muhtaç olduğumu anladım." Kerem, Halil'in ilk cümlesindeki arkadaş kelimesini üstüne bastırarak söylemesini göz ardı edip gergince gülümsediğinde Halil de ona karşılık olarak gülümsemişti.
"Bizim mahalle hep iç içe, sımsıkı olduğu için afallaman normal tabii ki Halil ama ne yalan söyleyeyim biz çocuklarla hep yazmanı bekledik senden, kırıldık açıkçası biliyor musun?"
"Haklısınız Kerem'im ama artık burdayım, yine eski samimiyeti yakalarız diye düşünüyorum."
Kerem cevabın ne olacağını bildiği için sessiz kaldığında Halil devam etti. "Gerçi görüyorum ben, onlarla yakın olmuşsunuz siz, beni de pek sevmezler."
Küçükken mahallenin büyük çocukları tarafından Halil pek sevilmezdi, Kerem bunun nedenini hiç bir zaman öğrenmemişti, Altaylarda bunu söylememeye kararlıydı. Ancak Kerem büyüdükçe Halil'in sürekli başka insanlara gidip büyüklerin yani Altayların yaşları yakın olmasına rağmen onu aralarına almadıkları için kötülediğini öğrendiğinde sebebini anlamıştı. Aralarında küçüklükten gelen bu bozukluk hala devam ediyordu.
"Onlar sanki düşmanınmış gibi konuşmasana Halil! Biz hep yakındık sonuçta hepimiz beraber büyüdük, sadece son zamanlarda daha iyi anlaştığımızı fark ettik o kadar."
"Tamam demiyorum bir şey, ayrıca bu kulağıma gelen dedikoduları doğrular sanırım, yani sen ve Altay?"
Kerem, cevabını kendisinin bile bilmediği sorudan kaçmak için bakışlarını çevirirken kendisini kurtaracak o sesi duydu.
"N'apıyorsun Halil'im ya, özledik seni." Kerem başını kaldırıp gelen Kazımcan ve Yunus'a baktığında Kazımcan göz kırpmıştı.
Halil ise gelen ikiliyle Kerem'le yalnız kalması bölününce düşen yüzünü saklamak adına gülümsemişti. "Hoş geldiniz, ben de sizi çok özledim valla."
"Kaç yıl oldu oğlum ya, insan bi arar sorar merak eder en azından. Geldiğini bile başkalarından öğreniyoruz." Kazımcan sitemle konuşup Halil'i başka bir konuşma içine almıştı.
Yunus ise Kerem'i kolunun altına alıp kulağına fısıldamaya başladı. "Sen pek buluşmak istemiyorum ama ayıp olur diyince bizim içimiz rahat etmedi Kazımcan'la, bir uğrayalım dedik. Eğer gitmemizi istersen gideriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
minik aslan - altay & kerem
RomanceAltay Bayındır, mahallenin abisi, koyu fenerbahçeli. Kerem Aktürkoğlu ise mahallenin inek çocuğu ve Altay'ın tam aksine koyu galatasaraylı. Derbi gecesi Galatasaray kazandığı anda Altay'ın telefonuna bilinmeyen bir numaradan mesaj geliyor ve Altay...