Kerem, iyice alkol etkisiyle kafası uçan ve saniyede bir "Ferdi" diye sayıklayan Arda'nın telefonunu elinden alıp koltuğa oturttuğunda diğerlerini kontrol etmek için evin odalarını dolaşmaya başlamıştı.
Yunus'un uyuduğunu biliyordu, çünkü kanına bir damla karışınca uykusu geliyor ve her zaman daha kötü olup arkadaşlarını yormak yerine uyumayı tercih ederdi.
Kazımcan bir yerlerde olmayan aşkı için efkarlanıyor olmalıydı. Kerem, ona bakmaya gidecekti ama asıl kontrol etmesi gereken kişi şu an için Barış Alper'di. Çünkü en çok içen ve içince en çok sapıtan oydu.
Çoğu odaya bakıp aradığı çocuğu kusarken bulduğunda yüzünü ekşitmeden duramamıştı Kerem. Hızla Barış'ın yanına çöküp sırtını sıvazlamaya başladığında ise Barış midesindekileri çıkarmaya devam etmişti.
Kusan çocuk birazcık durulduğunda Kerem onu ayağa kaldırıp yüzünü yıkadı ve klozete oturttu.
"Barış, iyi misin birazcık daha?"
Barış kafasını iki yana sallayıp somurtmaya başladı. "İsmail'i istiyorum ben Kerem, yüzüme bile bakmıyor hiç."
"Ama Barış, düzgünce konuşmaya çalışmıyorsun ki sen hiç, sürekli yürüyorsun, onu gerçekten sevdiğini düşünmüyor."
"Ama napayım? çok güzel birisi, iltifat etmeden duramıyorum ben. Ama çok seviyorum kerem biliyor musun?"
"Biliyorum Barışcım biliyorum." Kerem, arkadaşının tekrar kusacağını anladığında onu tekrar klozete
yöneltmişti.Barış, Kerem'i oyalamaya devam ederken Arda ise büründüğü rolden hafif sıyrılarak Ferdi'yi aramış, birazcık ona ağlanmıştı. Arda'nın aradığını duyunca diken üstünde olan abisi konuşmaları gizlice dinlerken sarhoş olduğunu duyunca hepsini aniden Yunusların evine sürüklemeye başlamıştı.
Arda, olabildiğince hızlı olarak Yunus'un yataktan kalkıp Barış ve Kerem'in yanına gitmesini söylemiş ve sonrasında ise Kazımcan'a işaret verip Kerem'in geleceğini söylemişti. Hepsinin Kerem'i sarhoş edebilmeleri için çok az vakitleri kalmıştı.
Yunus, Barış ve Kerem'in yanına gittiğinde Barış'a kendisinin bakacağını söylemişti. Kerem'de itiraz etmeyip hızlı adımlarla Yunus'un balkonuna ,yani Kazımcan'ın yanına, gitmişti.
"Kazımcan? N'apıyorsun burda?" Kerem, Kazımcan'ın karşısına oturdu.
"Hiç kardeşim, içiyorum. İster misin sana da koyayım mı?"
"Koy." Kazımcan gözlerini büyütüp Kerem'e baktığında Kerem gülmeye başlamıştı.
"Açıklama yaptırtma işte, biliyorsun olanları."
Kazımcan hiç bir şey söylemeyip bardağı Kerem'e uzattığında Kerem önce bunu yapmasının ne kadar doğru olacağını düşünmüştü. Sonrasında ise tekrardan tereddüt etmeden bardağı kafasına dikmişti.
"Kerem! Yavaş içsene geri zekalı. Çarpacak şimdi, bağışıklığın da yok."
"Çarpsın, Ben bugün onu düşünmek istemiyorum Kazımcan. Buraya gelirken yanından geçtim, yüzüme bile bakmadı benim. Bir kere dinlemeyi tercih etmedi. Sürekli onu, ne yapacağımı düşünmektense, biraz içer uyurum işte ne güzel."
"Peki kardeşim, nasıl istersen." Kerem tekrardan bardağını doldurmaya başladığında Kazımcan onu durdurmak istemiş, ama yiyeceği azarı bildiğinden susmuştu.
sohbetle geçen 20 dakikanın ardından Kerem'in yanakları kızarmış söylediği sözleri yuvarlamaya başlamıştı.
Kazımcan ona fark ettirmeden şişeyi saklayıp çalan kapıyı açmaya gittiğinde Ferdileri içeri davet etmişti.
Kerem ise arkadaşını kaybettiğini düşünüp üzülmüştü, Kazımcan'ı bulmak için odadan çıkarken kendisinden uzunca bir bedenle çarpışmayı beklemiyordu. Tanıdık bir koku gelince yüzünü buruşturdu. Altay'ı düşünmek istemiyorum dedikçe her şeyin Altay'ı hatırlatmasından nefret ediyordu Kerem.
"Kerem?" Kerem duyduğu sesle yere çakılmış gibi hissetti. Kafasını kaldırıp Altay'ın yüzüne bakmak istemiyordu. Yere baktı. "Hı?"
Altay onun çenesinden tutup yüzünü kendisine çevirdiğinde Kerem'in baygın gözleriyle karşılaşmayı beklemiyordu. "İçtin mi sen?"
"Sana ne Altay? Şu an mı aklına geldim? Çekil hadi."
"Çekilmiyorum Kerem, seni ayıltmamız lazım." Boyca ve yaşça küçük olan çocuğu lavaboya yönlendirip yüzünü yıkamaya başladığında Kerem çırpınıyordu. "Boğacaksın beni bırak!"
Kerem, tüm gücüyle Altay'ı ittirip yüzüne baktığında Altay ona bakan kırıcı bakışlara yüzleşmek zorunda kalmıştı. Kerem'i hiç dinlemediğinin farkındaydı ve pişmanlığı her gün daha da artıyordu. Tam ağzını açıp konuşacakken çocuğun yüzünü elleriyle silip mutfaktan çıkışını izledi.
Kerem salona geçtiğine tüm arkadaşlarının ayaklanıp Altay'ın arkadaşlarıyla yayılıp içmeye devam ettiklerini görüdüğünde en kenardaki boş koltuğa oturmayı tercih edip masada duran, kimin olduğunu bilmediği bira şişesini eline alip içmeye başladı. Hala tam olarak istediği kıvama gelmemişti ve Altay'la uzun süredir ilk defa karşılaşmalarını düşününce hatta onu terslediği aklına geldikçe kendini kötü hissediyordu.
Kafasını kaldırıp bakınca onca dans eden, konuşan, hatta yakınlaşan kişilerden tek birisi ilgisini çekmişti. Altay. O da kendisine pür dikkat bakıyordu. Altay, elindeki bira şişesine bakıp kaşlarını çattığında Kerem sanki şişeyi saklayabilirmiş gibi yanına bıraktı.
Daha fazla Altayla bakışmak istemeyen Kerem, dikkatini yanına gelen arkadaşı Yunus'a verdi.
"Kardeşim, yorgun görünüyorsun. Ben hazırladım her zamanki yerini. Daha fazla içmeden yat uyu olur mu?"
"Tamam, bu bitsin geçerim Yunus'um. Teşekkür ederim çok." Kerem kafasına bira şişesini dikip ayağa kalktı. "Hatta geçiyorum şimdi, iyi geceler."
Daha fazla Altay'la aynı ortamda kalmak istemiyordu Kerem. Uyumak onun için bir nevi kaçış yoluydu. Yunuslara geldiğinde hep kaldığı odaya gidip yatağa kendini attığında Altay'ın odaya girip kapıyı kitlemesi bir olmuştu.
"Altay, ne yapıyorsun?"
"Konuşmak istiyorum Kerem. Sana çok kırgınım, bilmiyorum belki sen de bana çok kırgınsın ama seni de dinlemem gerekiyordu. Biliyorum. Dinlemeye geldim."
Kerem, yatakta oturur bir pozisyona gelip Altay'ın yanına oturması için yer açtı. "Konuşalım o zaman."
"Öncelikle özür dilerim Kerem. Konuşmana izin vermedim, yüzüne bakmadım. Hiç olgun davranışlar değildi farkındayım. Ama ben senin bana yazan kişi olduğunu biliyordum. Sizi öyle görünce bana oyun oynamak istediğinizi düşündüm, dünyanın en saçma düşüncesi belki ama o an öyle geldi."
"Altay, ben hiç bir zaman seninle olacağımızı, bana o gözle bakacağını, bana abilik taslamadan bir gün geçireceğini düşünmedim. O yüzden eski telefonuma hat takıp sana mesaj atmaya karar verdim. Hiç bir zaman seninle dalga geçmek değildi amacım, sadece biraz bile olsa bana o gözle bakabileceğini hissetmek için yazdım. Ve sana yemin ederim Halil beni birden öptü, ne yaptığını anladığım an onu ittim, şoka girmiş gibiydim ne senin peşinden gelebildim ne de ona sesimi çıkarabildim. yanlış anlaşılmaya sebebiyet verdiğim için özür dilerim."
"Dileme, adıl ben seni dinlemeden yaptığım şeyler için özür dilerim Kerem. Ben sana her zaman o gözle bakıyordum, sadece yazdığın numara gözlerimin açılmasını sağladı. Seni ne kadar sevdiğimi, seninle ne kadar birlikte olmak istediğimi ben o numarayla anladım. Teşekkür ederim." Altay Kerem'in elini tutup öpmüştü.
Kerem ise hafiften alkolün verdiği etkiye dayanıp Altay'ın dudaklarına kapandığında ikiside kendilerini ne dışardan kapıya vuran Arda'nın, ne içerden sesleri gelen arkadaşlarının farkında olmayacak kadar derin bir öpüşmenin içinde bulmuşlardı.
---
aslında böyle yazmayacaktım ama böyle oldu.
bu içime bi gıdım bile sinmeyen bölüm yüzünden sizi beklettiğim için özür dilerim. nolur vote atın gaza gelip bolum stoklayayım
umarım beğenebilmişsinizdir.
cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
minik aslan - altay & kerem
RomanceAltay Bayındır, mahallenin abisi, koyu fenerbahçeli. Kerem Aktürkoğlu ise mahallenin inek çocuğu ve Altay'ın tam aksine koyu galatasaraylı. Derbi gecesi Galatasaray kazandığı anda Altay'ın telefonuna bilinmeyen bir numaradan mesaj geliyor ve Altay...