Yemek Masası

19 3 45
                                    

Merhaba millet uzun zaman oldu yb atmayalı. Uzun zaman olduğu için, en son ne olaylar olduğunu unuttuğunuzu düşünüyorum. Bu yüzden bölümü okumaya başlamadan önce "Renkler" bölümüne bakabilirsiniz. Ayrıca bu güne özel double yb atıyorum (bir bu kitaba, bir de diğerine) bunu okuduktan sonra diğer kitaba koşun hemen. Yorum yapmayı unutmayın. Öpüyorum, iyi okumalar. 😋

Jin'in Ağzından

Namjoon'un kravatını bağladıktan sonra mutfağı toplamaya başladım.

Bulaşık makinesinin içerisinde temizler olduğu için önce onları çıkarmam gerekiyordu.

Yerlerini de bilmiyorum. Ne yapsam, bulaşık makinesine yerleştirmek yerine hepsini elimde mi yıkasam?

Saçmalama hizmetçi miyim ben, neden yıkayım hepsini bane ne? Beni kaçırıyorlar bir de bulaşık mı yıkayacağım? PEH! Götüm.

Bütün dolapların kapaklarını sonuna kadar açıp tek tek incelemeye başladım.

Buraya kaseleri ve yanına… Tamam parçalarını olanları hallederim ama boş kısımlara ne gelecek?

Elim belimde boş boş dolabın içine bakarken Namjoon odasından dizüstü bilgisayarı ve birkaç birbirine karışmış kabloyla birlikte çıktı.

"Şunları taşımama yardım eder misin, ah yine geç kaldım."

"Tabii, ver."

Önce dizüstü bilgisayarı iki elimin üzerine tepsi misâli yerleştirdi, ardından karışık kabloları üzerine rastgele bıraktı. Daha doğrusu fırlattı.

"Çalışma odasına koyar mısın!? Evrakları alıp geleceğim."

Arkasını dönüp koşarak odasına giderken, bana sesini duyurmak adını bağırarak konuşuyordu.

Telaşlı hâli daha bir tatlı oluyordu.

Daha önceden bana gösterdiği çalışma odasına doğru koştum.

Bilgisayarı iki elimle tuttuğum için kapıyı açamıyordum, bilgisayarı belimin kenarına doğru ittirmeye çalışırken garip şekillere girdim.

"Açıyorum, çekil."

Namjoon arkamdan seslenince tekrardan garip şekillere girip kendimi düzelttim.

Kenara çekilip Namjoon'un kapıyı açmasını bekledim. Onun da eli doluydu, ellerindekileri de bilgisayarın üzerine ekleyince hiçbir şey göremez oldum.

Kapıyı açıp elimdekilerin hepsini aldı, en azından o önünü görebiliyordu.

Elindekileri masaya yerleştirirken acayip gergin görünüyordu.

Patron o, neden geriliyorsa? İstiyorsa toplantıya girmez, saçma.

Benimle ilgilenmeye zamanı olmadığını düşünüp odadan çıktım.

Kapı kapandıktan sonra arkamdan,

"Thanks baby!" diye bağırdığını duydum.

NE, NE, NE!!?

Are you serious honey? (Ciddi misin balım?)

OMG, OMG!! (OHA, OHA!!)

You gotta be joking to me! (Benimle dalga geçiyor olmalısın!)

Manken yürüşü yaparak mutfağa ilerledim.

Material boy, baby!

Gizli kameralara yandan bir sırıtış atıp, göz kırptım.

Sıcak SarılmalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin