TANITIM

55 15 50
                                    

İyi okumalar..

2020..

Her bir gözyaşı döktüğünde insan boğulurdu derlerdi. Doğru muydu bu söz?

Doğru olsaydı şayet, Beril Adasoy'un cenazesi bugün kalkardı.

Beril ellerine baktı, birazdan kına yakılacak ellerine.

Ellerine kına yakmaya ne gerek vardı ki? Kalbini yakmışlardı ya zaten!

Şarkı başladı, ellerinde mum olan genç kızlar Beril Adasoy'un etrafında şarkıyı söyleyerek dönmeye başladılar.

"Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar."

Kurmasınlardı, Beril yüksekten korkardı zaten.

"Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler."

Beril'i neden vermişlerdi ki o zaman?

Bir yandan şarkıya kulak veriyor, bir yandan da etrafında gülücükler saçarak dönen kızları izliyordu Beril, içi yana yana.

'Benim içi kan ağlarken onlar nasıl bu kadar mutlular ki? Kalpleri hiç mi sızlamıyor? Vicdanları hiç mi ortaya çıkmıyor?' diye geçirdi içinden.

"Annesinin bir tanesini hor görmesinler."

Görüyorlardı, hor görüyorlardı Beril'i. Annesi kızına bunu yapıldığını bilse ne kadar üzülürdü, nasıl kıyameti koparırdı burada. Kızının canının yanmasına asla izin vermezdi!

"Uçan da kuşlara malum olsun. Ben annemi özledim."

Bir yaş daha düştü genç kızın yanağından, bir yaş daha. Durmak bilmedi yaşları. Annesini çok özlemişti, özlemez miydi ki?

Makyajının bozulduğunu hissetse bile ağlamasını durduramadı Beril. Halası eğer makyajının bozulduğunu görürse, çok kızardı. Ama onlara inat daha da ağladı, daha da göz yaşı akıttı.

"Hem annemi, hem babamı ben köyümü özledim."

Beril'in artık gözyaşlarını durdurması imkansızdı. Ne çok özlemişti ama ailesini?

"Babamın bir atı olsa, binse de gelse"

Babası gelir miydi? Elbet gelirdi! Gözünden koruduğu kızını bu halde görse, gerekirse atla; gerekirse yürüyerek gelirdi. Ama kesin gelirdi, bırakmazdı kızını vicdansız ellere.

Şarkı söylenmeye devam ediyordu ancak Beril kafasını kaldırıp göz göze geldiği adamı görünce şarkının devamını pek de dinleyemedi.

Sevdiği adam, ona bakıyordu. Tek eli yumruk olmuş hiçbir şey yapamamanın acısı ile sevdiği kadını izliyordu adam.

'Bu devirde nasıl sevdiğimi bunlardan kurtaramam' diye düşünüp içi içini yiyordu.

Beril sevdiği adamla değil de, onun abisi ile evleneceğini bilseydi şayet kabul eder miydi amcasının teklifini?

Asla!

O sevdiği adamla evleneceğini sanıp, yüzünde gülücükler açarken isteme gününde yaşadığı hayal kırıklığının haddi hesabi yoktu.

Genç adam, Beril'in evlendiğini nişan gününde öğrenmişti. Öğrenir öğrenmez koşmuştu nikah dairesine ama iş işten geçmişti. O zaman ölmeyi dilemişti.

Şimdi ise oturmuş sevdiği kadını bindallı içerisindeyken izliyordu.

Boşanamaz mıydı genç kız? Hayır! Amcası cesedini bile koymazdı ortada.

Tanımadığı bir kadın Beril'in yanına geldi, elinde kına tepsisi vardı. Kadın Beril'in başında ki kırmızı örtüyü kaldırdı ve Beril'in öfkeli gözleri ile karşılaştı. Umursamadı, kınayı bir parmağına alıp Beril'in eline sürmek için yeltendi.

Ellerini açmak istemedi Beril, o kınayı ellerine yakarken izlemek istemedi.

Beril ellerini açmayınca genç kızlar kıkırdadı ve hep bir ağızdan "Kaynana, kaynana gelin elini açmıyor!" diye bağırdılar.

Kaynanası gülücüklerle geldi, tam altını resmen her kesin gözünün üstüne sokarak gösterdi ve Beril'in elini zorla da olsa açıp altını koydu.

"Görgüsüz" diye fısıldadı Beril. Yalnızca tam karşısında ki herkese sahte gülücükler atan halası duymuştu bu sözleri. Ölümcül bakışlar attı Beril'e, omuz silkti Beril.

Kına yakıldıktan sonra başka şarkılar açıldı ve herkes oyun havası oynamaya dalmıştı, Beril'e kimse göz ucuyla dahi bakmıyordu.

Sevdiği adam dışında.

Beril fırsatı bulduğunu düşündü, önce elinde ki kınayı kapatan kumaşı çıkardı ardından da bindallısının eteklerinden tutarak kendine kolaylık sağladı.

Genç adam sevdiği kızın ne yaptığını hemen anladı, yüzünde bir gülümseme oluştu. 'Damat yan masa da arkadaşları ile şakalaşırken gelin kaçıyor' diye geçirdi içinden.

Beril etrafa göz attı, kimsenin ona bakmadığını fark ederek önce ayaklandı, yüzünü kapıya döndü ardından da bir anda koşmaya başladı.

Kapıdan çıkıp bahçeye ulaştığında ise kulağına kaynanasının "Gelin kaçıyor!" diye bağırması ilişti ve sırıttı.

"Eski kafalı moruklar, gelin de yakalayın şimdi" diye konuştu kendi kendine.

Arkasından hızlı bir adım sesleri duyunca daha da hızlı koştu Beril.

Arkadan iğrendiği kocasının "Beril!" diye bağırmasını da duydu ancak durmadı, koşmaya devam etti.

Bahçeden çıktığında tam yolua atlayacaktı ki, sol tarafından önce derin bir sızı hissetti, ardından da kendini yerde buldu.

Beril'e vuran araba durduğunda herkes şaşkınlıkla yerde yatan Beril'e bakıyordu.

Göz kapakları ağırlaştı genç kızın, göz kapaklarını kapatmadan önce bir adamın yüzünü gördü ve gülümsedi.

Ölmeden önce göreceği son yüzün sevdiği adamın yüzü olduğunu bilmek, onu gülümsettirmişti.

Gözleri kapandı acı içinde Beril'in. Bir haykırış duydu boğuk bir şekilde, sesin kime ait olduğunu çıkaramadı.

Hayatının son bulduğunu sandı o an Beril.

Belki de hayatı gerçekten de o günden sonra son bulmuştu, kim bilir?

Kelebek, kanatlarının yanacağını bilseydi eğer; atlar mıydı ateşin içine?

YAKINDA, DEVAM EDECEK...

Merhabalarr, aklımda ki birçok kurgudan birinin tanıtımını şimdi attım. Bu kurgu aklıma, bir dizi izliyordum -ismini hatırlamadığım bir dizi- orada bu 'yuksek yuksek tepelere' çalmıştı. Komik bir durum ama ben bu şarkıyı dinleyince kurgu aklımda filizlendi.

Tanıtım bölümü şuan atılsa bile bölümler çok sonrasında yayınlanacak, Cadının Kızı'nın finalinden sonra, Yürek Yangını'nın orta bölümlerindeyken bu kurguya bölümler gelecek. Umarım, beğenirsiniz..

Bol bol sevgilerlerle💌

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KELEBEGIN YARISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin