Evet,ben japonya'ya gelmiştim. Şehvetin ve kumarın kendini gösterdiği japonya'daydım. Paranın bir şeyleri halledemeyeceğinı kim söylemişti ki? Kim söylediyse yalan söylemiş. Olabildiğince para bayılıp Japonya'daki gelmiştim özlediğim gözlerle kavuşmak için ancak işler düşündüğüm gibi gitmedi... Burada birkaç kişiyle görüştüm ha-yoon'un tanıdığı. Ancak işe yaşamamıştı. Lowell kimliğini değiştirmişti buraya geldiğinde. Aradım ve aradım heryeri aradım çeşit çeşit insanla tanıştım herkese onu anlattım. En nefret ettiğim şeyleri yaptım. Konuştum ve sosyallestim. Yaşadığım yere akşamdan akşama girdim. Lowell için herşeyi yapıyordum. Yattım, kalktım, onu aradım akşam oldu tekrar yattım biraz içtim ve kalktım. Çoktan 1 yıl olmuştu. Artık umudum yoktu içimde en ufak bir umut kırıntısı kalmamıştı benim. Kendi ellerimle yapmıştım bunu kendi kendime uzaklaştırmıştım onu. Zamanla kötüleştim. Onsuz geçen her saniye beni ölüme sürüklüyordu sanki ilk kez bu kadar yalnız olmuştum ruhen yalnız olmak benim için alışıldık olsa da bedenen yalnız olmak benim için işkenceydi. Yattım, kalktım, içtim ve yattım. Çoktan 2 yıl olmuştu,bu sürede biriyle tanıştım.
Benden 2 yaş büyük bir adamla. Yaşam doluydu ilk başlarda rol yapıyordum. Ancak zaman geçtikçe gerçek kişiliğimi gördü beni böyle de kabul etmişti. Az da olsa yalnızlığımı almıştı. Beni üniversite okumam için bile zorlamıştı. Onunla vakit geçirdikçe daha normalleştim. Hala aynıydım. Ancak insanlar artık midemi bulandırmıyordu. Tabii ki bende ona Lowell'e davrandığım gibi davranmadım. Cezamı çekmiştim bir daha aynı hatayı yapmayacaktım. Burada düz sıradan yeni bir hayata başlamıştım. Sabah kalktım, full siyah renk üzerine kurulmuş iç karartan evimden çıktım. Okula gitmek için aldığım orta fiyatlı klasik arabama bindim ve tanıştığım çocuğu yani Aiko'yu almaya gittim. Yarım saat süren yolun sonunda binaya vardık. Uzun koridorda ilerledim ve sınıfa girdim akşama kadar derslerle ilgilendikten sonra sınıftan çıktık. Gerçi çok ilgilendiğim söylenemezdi sadece buraya gelmek düşüncelerde boğulmamı engelleyen bir araçtı. Benim için bir anlam ifade etmiyordu. Cebimden sigara paketimi çıkardım ve kapağını açtım. Ancak içi boştu. Markete gitmek için yola çıktım. Kısa bir süre sonra varmıştım içeri girdim ve bir paket sigara aldım. Kasaya doğru ilerledim ancak biran duraksamama sebep olan bir görüntüyle karşılaştım.
Nefesim daralmıştı. Bu gerçekten Lowell'di. Güzel sarı saçlarını siyah yapmış, Mor dudakları normal bir renk almış, ve kollarındaki tüm yaralar kaybolmuştu. Bir an duraksadım ancak onu birdaha kaybedemezdim yanına gittim ve kolundan yakaladım. Duvara yapıştırdım ve boynuna eğildim. Nefes aldığımı tekrar hissediyordum artık. Onun kokusunu alıyordum tekrar. Ancak beni uzaklaştırdı garip gözlerle bana baktı ve bana sorduğu tek soruyla boğazımın düğümlenmesine bütün kelimelerimin tek tek o düğümün altına dizilmesine sebep oldu "siz kimsiniz?" Ah, sanırım sadece dalga geçiyordu öyle olmalıydı. Hey ben jung senin sevgilin hayır daha doğrusu "sam" senin sevgilin! Terk edip gittiğin sevgilin."üzgünüm öyle birini tanımıyorum." Nasıl tanımıyorsun nasıl tanımazdı onca yılı nasıl çöpe atardı? Benim kafamın içinde fırtınalar koparken yanına bir erkek yaklaştı -selam lix'im.
-geldin mi, sonunda.
-geldim de, bu adam kim?
Ben kim miyim ben onun sevgilisiydim ayrıca lix mi lix de kimdi o Lowell'di. Onun adı Lowell. İçimden geçenleri dışarı yansımıştım bir anlık sinirle "lix de kim onun adi Lowell" Bana şaşırmış gözlerle bakıyorlardı yanındaki çocuk konuştu
-Lowell de kim?
-Sanirim karıştırıyorsun ben felix
Şuan ne oluyordu böyle herşey iyice kötüye gidiyordu. Onunla konuşmak istiyordum ancak bir anda yanındaki çocuk konuştu ve bir randevuda oldukları için gitmeleri gerektiğini söyledi. Ah,ben çok kötü hissediyordum yoksa o hafızasını mi kaybetmişti. Hayır hayır olamazdı... Eve gittim 1 paket sigarayı 2 saat içinde bitirdim ve evdeki bütün alkol içeren içecekleri dikledim. Bu gece sadece ölmeyi dilemiştim. Yok olup gitmek istedim...Sabah uyandım hazırlandım ve okula gittim. Aiko'yu almadan gitmiştim bugün iyi hissetmiyordum kendimi. Bit hafta böyle geçti benim için. Ölü gibi gezdim heryerde ve birkaç daha karşılaştım onunla bu sürede. Aiko'nun bir arkadaşıyla selamlaştı. Ah, bu çocuğu tanıyordum onunla bir kere içmiştim. Neler olduğunu öğrenmem gerekiyordu merak hiç bir zaman iyi değildi ve nefret dolu durgun yaşamım bir anda değişmişti. Ancak buna el atmadım sadece akışına bıraktım herşeyi. Aiko'nun arkadaşının yanına gittim ve onu içmeye çağırdım. Kabul etti. Akşam gittiğimizde bir süre havadan sudan bahsettim ve daha sonra Lowell'in konusunu açtım fark ettiğim kadarıyla Lowell ismini kimse bilmiyordu bu yüzden ona felix diye hitap ettim.
-Felix'i nereden tanıyorsun?
-Ah onunla bir ara aynı bölümdekilerle konuşurken şans eseri denk gelmiştim
Evet, düşündüğüm gibi yakın bir ilişkileri yoktu ancak birşeyler bilip bilmediğini anlamak için sorular sormaya devam ettim artık vaz geçmek üzereyken anlattığı şeyle kendime gelmiştim kafamdaki herşey bu sefer yerine oturmuştu Lowell buraya geldiğinde okulun ilk günü kendini bir arabanın önüne atmıştı. Bu tahmin edilebilir bir şey değildi bu kadar cesaret toplayacağını tahmin edemezdim. Ancak kampüste dönen bir dedikoduda onun ölmek yerine herseyi unutmak istediğini belirtiyordu. O cidden riskli şeyleri severdi ancak ölümü göze almıştı. Tabii ki istediğini yine elde etmiş ve hafızasındaki bazı şeylerden kurtulmuştu. Muhtamelen onlardan biri de bendim... Tabii ki ben hariç kimse bilmiyordu hafızasını kaybettiğini sadece onun kafasına darbe aldığını ve daha sonra iyileştiğini düşünüyorlardı. Anlattığına göre ilk başta herkes ona deli muamelesi yaparken yanında gördüğüm o çocuk onun çok dalgın olduğuna ve arabanın önüne atlamadığına inandırmıştı çoğu kişiyi. İnanmayanlar da vardı tabii ancak sayıları parmakla sayılacak kadar azdı zaten kısa bir süre konuşulmuş ve daha sonra unutulmuştu Lowell yani felix'in olayı bu kadar ileri gitmesi tahmin edilebilir değildi. Bir günde çok fazla şey öğrenmiştim ve anlaşılan bu gece güzel bir uyku çekemeyecektim. Bardan uykum geldiğini söyleyerek ayrıldım. Ara sokaklardan birine arabamı park etmiştim.Ancak orda Lowell'i korkmuş gözlerle yardım ararken görmeyi hiç beklemiyordum...
İyice saçmaladım dimi😭😭
Akıcı bir dil kullandığımı dusunmuyorum birileri okursa eğer lutfen alttan alın😞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i hated and loved
RomanceYaşamın acısını iliklerine kadar hisseden gencecik iki beden... Sahip oldukları tek duygu acıydı. Yaşamın nefretini denemek için hayatta olduğunu düşünürken önündeki çocukla göz göze geldi. Onun bakışları ruhsuz bedeni için bir teselli miydi yoksa...