19

437 42 15
                                    

Sınır:27 oy+ 6 yorum

İyi okumalar bal kızlarım muck.

"Pişt! Baksana bir bana," yüksek sesle konuştuğumda dikkatini direkt çekmiştim birkaç metre ötemdeki çocuğun. Beni gördüğü anda gözlerini devirmiş, bana doğru adımlamaya başlamıştı. Sinirden gözlerim dönmüştü. Avuç içlerim kaşınıyordu ve karşımdaki piçi sabaha kadar dövsem bile rahatlamayacağımı biliyordum.

"Ne var?"

"Ne demek ne var? Ne işin var senin Yoongi ile?"

"Sana ne?" dediğini duyduğum anda ellerim yakasını bulmuştu. Yakasını o denli sıkı sıkıyordum ki parmak boğumlarım bembeyazdı. Jaewon ise bir şey demeden o bayık bakışları ile yüzüme bakmaya devam ediyordu. En çok da bu kayıtsızlığı beni delirtmeye devam ediyordu işte. Belki biraz korktuğunu görsem daha acımasız davranacaktım ama herif o denli gevşekti ki sinirlerimi bozuyordu.

"Beni bunlarla korkutabileceğini mi sanıyorsun Jeon? Aylar sonra nihayet Yoongi'ye ulaşabilmişim... Senden korkup kaçar mıyım sence?"

"Laflarına dikkat et."

"Neden? Yoksa beni döver misin? Lütfen bunu yap. Yap ki Yoongiciğim'in dizlerine yatıp şefkat göreyim gece boyunca. Tıpkı birkaç ay önce senin gördüğün gibi," diyip kıkırdamıştı. Gözüm seğirirken hızlıca ittim. İttiğim gibi de yüzüne doğru bir yumruk sallamıştım. Dengesi sarsıldığında bir yumruk daha atmıştım. Karşılık vermiyordu. Bilerek vermediğini farkındaydım ancak artık çok geçti. Kendimi durduracak gücüm yoktu. Tek odaklandığım onu mahvetmek istediğimdi.

Ben Yoongi'nin şefkatine, sevgisine sahip olamıyorsam eğer kimse olamazdı.

"Yapabildiğin tek şey bu mu? Ne kadar da acınasısın!"

"Çeneni kapatman çok mu zor Jaewon?! Ne istiyorsun seni öldüreyim mi?" diye bağırdıktan sonra üzerine atlamış, onunla birlikte kendimi yere düşürmüştüm. Üzerine çıktıktan sonra yumruklarımı birer birer savuruyor, karşı koymalarını engelliyordum. Tuhaf olan şuydu ki sadece gülüyordu.

"Onu geri kazanamayacaksın. Beni öldürsen bile başkaları olacak. Onun için artık sen yoksun."

"Yoongi benimle anladın mı?" demiştim elimi tekrar kaldırdığımda. Vuracağım esnada biri bileğimden tutmuştu.

"Ne bok yiyorsun sen?!"

"Jim-"

"Kalk üstünden çocuğun gerizekalı!" bağırıp beni geriye çektiğinde düşmüştüm. Taehyung yerdeki Jaewon'u kaldırıyor, ona bir şeyler diyordu. Bense öyle bakıyordum. Jaewon'un gülen yüzünü gördüğümde tekrar atağa geçmiştim ancak Jimin beni o kadar sıkı tutuyordu ki hareket edememiştim pek.

"Jungkook dur. Dur artık!"

"Bu piç böyle gülerken mi?! Şuna bak! Hem Yoongi'nin yanından çıkıyor hem de yüzsüz gibi bana neler söylüyor!" sesim çatladığında Jimin'e bakmıştım. Gözlerim yanıyordu ve boğazıma bir yumru oturmuştu. Jimin ellerini yanaklarıma koymuş, gözlerimin içine bakıyordu yalnızca. Ağlamamamı söylüyor gibiydi ancak kendimi tutabilecek bir seviyede de hissetmiyordum.

"Şimdi değil."

"Jimin-"

"Şhh... Şimdi değil. Yalnızca iki dakika sabret-"

"Ne oluyor burada?!" Yoongi'nin kızgın sesini duyduğumda gözlerimi kapatmıştım. Beceriksizliğim ile her şeyi daha da batırdığım için kendimi tebrik etmeliydim.

"Yoongi hyung-"

"Götürün Jaewon'u. Jungkook ile ben ilgilenirim." duyduğum şeyle gözlerimi açmıştım tekrardan. Jimin önümden çekilir çekilmez görüş açımda olan tek kişi biricik sevgilimdi. Gözlerimiz buluştuğunda gözyaşlarım istemsizce akmaya başlamışlardı. Çatık kaşları düzelmişti hızlıca. Kendimi bu denli aciz gösterdiğim için sinirliydim ancak durduramıyordum.

O şekilde ne kadar durmuştuk bilmiyordum ancak diğerlerinin gittiği aşikardı. Bir elini uzattı bana doğru. "Kalk," dediği tek kelimeyle elini tutmuş, ayaklanmıştım.

"Yoongi-"

"Daha ne kadar saçmalayacaksın diye soruyorum ve sen her zaman daha fazlasını yapabiliyorsun."

"Özür dilerim."

"Pişman olmadığın şeyler için özür dileme Jungkook."

"Ben sadece... Ben sadece delirdim. Gözüm döndü çünkü artık benimle olmadığını, olmayacağını başkasından duymak beni delirtti."

"Beni iten sendin."

"Biliyorum. Yine de seni kendime saklamak isteyecek kadar da iğrenç biriyim. Bencilim-"

"Öylesin..." dediğinde yakınına girdim. Ellerim yüzünden yer edindi. Baş parmaklarım elmacık kemiklerini okşuyordu. Çok güzeldi.

Yoongi benim olamayacak kadar çok güzeldi.

Bu gerçekle bir kez daha yüzyüze geldiğimde derin bir nefes aldım. Göğsümdeki ağırlık artıyordu. Omuzlarımdaki pişmanlığın da ağırlığı cabasıydı.

"Çok seviyorum seni Yoongi. Herhangi bir kalıba koyamadım seni ama... Çok seviyorum ben seni. Ne arkadaşım olabildin ne sevgilim. Sen benim Yoongi'm oldun sadece. Tek sen vardın. Hep sen olacaktın. Nereye, kime gitsem hep sana vardım. Yollarım hep sana çıktı... Nasıl affedersin beni söyle. Ayaklarına mı kapanayım? Kapında mı yatayım?"

"Ben seni affetmem. İstesem de yapamam ki denemedim mi sanıyorsun? Biz çok geç kaldık Jungkook."

"Deme böyle, yalvarırım. İtme beni o karanlığın dipsiz köşelerine yeniden. Birbirimizde dinlenelim yine. Beni itme. Benim yaptığımı yapma," dedim titreyen sesimle. Dudaklarımız birbirine değiyorlardı her konuştuğumda. Dayanamayıp ufak bir öpücük bırakmıştım. Bir elim sırtından beline doğru inip durdu. Kendime biraz daha çektim karşımdaki bedeni. İtiraz etmiyordu, itmiyordu. Öylece bakıyordu bana. Gözlerinde bir ifade yoktu. Bomboş bakıyordu bana.

Belki de beni öldüren, kalbime o büyük sızıyı bırakan da bu oldu.

"Keşke beni yeniden sevebilsen. Senden başka kimseyi istemiyorum Yoongi. Sonsuzluk adına her şeyi yapardım."

Bir cevap dahi vermediğinde bıraktım onu yavaşça. Aslında sadece sesli bir cevap vermemişti. Kalbime bıraktığı sızı ile anlamıştım her şeyi.

Yoongi'yi kaybetmiştim.

Cardigan°YoonKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin