Bu olaylardan sonra ayrılmak zorunda kaldık. Buse'nin sınıfı değiştirildi ve telefonu elinden alındı. Üstelik artık dışarı da çıkamıyordu, yasak almıştı. Artık teneffüslerimiz gizlice bakışarak geçiyordu. Eğer bakıştığımız belli olursa bu sefer kesin okulunu değiştirilirdi. Bunun olmasını ikimiz de istemezdik. Zaman böyle geçti ve artık son sınıftaydık...
Eğer artık bu işi düzeltemezsek en kötüsü olurdu yani artık tam anlamıyla ayrı düşerdik. Önceden bir hayalim vardı, ailelerimizi tanıştıracak ve mezuniyette evlilik teklif edecektim. Sonuçta artık reşit olacaktık ama maalesef biliyorsunuz.
Günler onun özlemiyle geçti (Şimdi diyeceksiniz ki "görüyorsunuz birbirinizi ne özleminden bahsediyorsun sen." Sadece görmekle özlem geçmez o kişiye o nesneye dokunmak hatta sarılmak istersiniz fakat biz bunu yapamıyorduk) ve mezuniyet günü geldi. Önceki akşam babama Buse'nin ne kadar iyi bir kız olduğunu ve ailemize nasıl yakışacağını uzun uzun anlattım. Bu konuşma yaklaşık iki saat sürmüştü ama başarmıştım.
Ertesi gün için çok heyecanlı idim hemen gidip yattım. İlk başta heyecanımdan uyuyamamış olsam da en sonun da uyudum. Sabah kalkınca doğruca saate baktım daha çok vardı. Bu yüzden bizim oğlanlarla buluştuk azıcık gezindik ve daha sonra evlere dağıldık. Hızlıca hazırlandım ardından evden çıkıp hazırlanan yere gittik. Bir süre sonra Buse'nin yakın arkadaşlarından olan Yeliz sayesin de onu kimsenin göremeyecek olduğu güllerin olduğu yere çağırttırdım. Geldiğin de ona büyük bir heyecanla neler olduğunu anlattım ama o mutlu değildi.
"Neden mutlu değilsin güzelim?" diye sordum
O ise bana muhtemelen hayatım boyunca aklımdan çıkmayacak olan o sözü söyledi;
"Ben evleniyorum Metin ama zorla ve bunun olmaması için babamı asla ikna edemiyorum. Adamla aramızda tam tamına on dört yaş var ya." En nefret ettiğim şeyi yapıyordu, ağlıyordu onun ağlamasından dayanamıyordum. Onun ağlayan gözlerine dayanamazdım. İster kış ister yaz olsun ne zaman ağlasa onun o minik burnu kızarır ve gözleri aynı bir güneş gibi parlardı tıpkı bir bebek gibi. Ağlayınca çok sevimli olurdu ama gene de ağlamasından nefret ederdim.
Göz yaşlarını silip etrafta kimse var mı diye kontrol ettim sadece bizimkiler vardı zaten bizi duyamayacak kadar uzaktalardı. Dudaklarına minik bir buse kondurup bizimkilerin yanına gittim ve olayları anlatıp onlarla vedalaştım. Hocalara ve ailelere görünmeden sandalyeme koyduğum ceketimi aldım ve çıktım. Sarsala Koyu'nun yoluna gittim. Yolun kenarına oturup ayaklarımı aşağıya verdim sonra ceketimin cebimden Buse'ye evlilik teklifi ederken ona takacağım tek taşı çıkarıp ağlayarak yüzüğü inceledim. Haykırarak ağlamak istiyordum çünkü; Tanrı bir aşıklara çok acımasız davranmıştı ve birlikte olmamamız için elin geleni yapmaya hazırdı.
Artık bir Ali Cabbar vakası yaşamak ve bunlara daha fazla katlanmak istemiyordum. Ayağa kalktım ve kendimi boşluğa bırakacaktım ki Buse'nin "SAKIN YAPMA METİN HAYIR" diye bağırdığını duyup senin geldiği yöne baktım Buse, ailesi, tanımadığım bir adam (muhtemelen kırklı yaşlarının başında idi) benim ailem ve bizimkiler vardı. Bizimkileri görür görmez anlattıklarını anladım. Durduğum yerden aşağıya inip yanlarına gittim. Annem ve onun annesi hatta babası yanıma gelip;
"Kızımızla evlenebilirsin ama onu mutlu etmezsen seni bizzat ben öldürürüm"
dedi inanamaz gözlerle babasına baktığım da başıyla onayladı beni, Buse 'nin önünde diz çöktüm ve;
" Buse'm, ne desem bilmiyorum ama biliyorsun ki yıllardır sevgiliyiz. Yıllarca iyi gün de kötü gün de birbirimizin yanında olduk. Peki benim ömür daha benim yanımda olur, benimle evlenir misin?"
Buse çığlık atarak sarıldı bana sanırım bu kabul ettiği anlamına geliyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN VE BEN
RomanceYıllardır sevgili olan iki genç severek ayrılır fakat bizim sen dediğimiz onlar için en büyük başlangıçtır.